24 Kasım 2024 Pazar

'Kadın isterse direnir'

Flormar direnişi devam ederken direnişteki kadınlara sorularımızı yönelttik. Direnişteki kadınlar, sendikayla birlikte haklarını öğrendiklerini vurgularken, kadınların direnişte kadın dayanışmasını, özgüveni öğrendiklerini belirtti.
Flormar direnişi, 290 gündür Gebze'de bulunan fabrikanın önünde devam ediyor. Gebze'de bulunan fabrika önünde direnişi ziyarete gittiğimizde bizi ellerinde çeşitli örgülerle kadınlar  karşılıyor. Bu örgüleri, sendikaya yani direnişe destek amaçlı yapıyor kadınlar. Direnişin büyük bir kısmını kadınlar oluşturuyor. Ama direnişe kadın rengini veren sadece kadınların çoğunlukta olması değil, direnişte kadınların rolü. Örgüleriyle, sohbetleri ile birlikte ördükleri kadın dayanışması ile direnişin kadınca olmasını sağlıyorlar. Hepsi direniş alanını büyük bir özveri ile sahiplenmiş, biri çocuğunu getiriyor alana, diğeri ise yakın zamanda evlenecek ve kına gecesini direniş alanında yapmak istiyor.
 
Direnişte, fabrikada 2 aylık çalışandan 14 yıllık çalışana, far bölümünden ruj bölümüne kadar birçok farklı alanda çalışan, yedisinden yetmişine kadar birçok kadın var. Direnişten sonra hayatları değişmiş. "Hayatında neler değişti" diye sorduğumuzda bir kadına, şöyle cevap veriyor: Eskiden hak, hukuk, adalet nedir bilmezdim, 7 yıldır burada çalışıyorum, 7 yıldır sömürülüyormuşum.
 
Yaklaşan 8 Mart'ı konuştuğumuzda birçoğu ilk kez 8 Mart'ta alanlarda olacak, bunun heyecanını yaşıyor. Ayrıca direniş alanında da bir etkinlik planlıyorlar. 8 Mart öncesi sorularımızı yönelttiğimizde önce hepsi utanarak cevaplamak istemiyor ama biraz zaman geçince açılmaya başlıyorlar.
 
'BİZİM EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI VERMİYORLARDI'
 
Direnişin Zuhal ablası Zuhal Aktaş, direnişe geçme hikayesini şöyle anlatıyor: "Bize 2017'de söz verildiği halde zamlar yapılmadı. 2018'de ki beklentimiz de gerçekleşmedi. Fabrikada bir toplantı esnasında ise bu şartlar altında işe devam edip etmek istemeyenleri sordular, 300 kişinin içinden sadece 5 kişi devam etmek istedi. Daha sonra bizi ikna etmek için şirketin ne kadar büyüdüğünü anlatmaya başladılar. 'Afrika'ya kadar ilerledik, Afrika'da dükkanlar açtık' diyorlardı ama bizim emeğimizin karşılığını vermiyorlardı. Biz, 2017'de rekorlar kırdık, yani ürettiğimizden daha fazla ürün üretmeye başladık ama daha fazla kimyasallara maruz kalıyorduk. İstediğimiz başlıca şeyler dile getirdiğimiz halde yapılmıyordu, doğal olarak bu haksızlıklara dur demek gerekiyordu. İçimizden bir kişi Petrol-İş ile görüşmüş, diğer bölümlere de dağıldı bu konu. Başlarda sendikanın ne olduğuyla ilgili fazla bir bilgim yoktu açıkçası ama sadece kulaktan dolma bilgilerle, patron sendikası varmış, iyi sendikalar yokmuş o kadar. Bunu sordum işte arkadaşa, görüştüğü sendikanın nasıl bir sendika olduğuna dair, sendikanın bizim yararımıza olduğunu anlayınca üye olmaya karar verdik. Sendikaya üye olunca çıkartıldık ama pişman değilim."
 
SENDİKA SAYESİNDE DİMDİK AYAKTAYIZ
 
İşten atılmalarının çok haksız olduğunu vurguluyor Aktaş, vardiyalarından sonra Pertol-İş'in eylemine katıldıkları için o gece işten çıkarıldıklarını aktarıyor. Aktaş, "Eylemde alkışlayanı bile işten attılar. Böyle 5-6 arkadaşımız dışarı çıkartıldı. Yani, sadece sendikaya üye olduğumuz için, sendika istediğimiz için bizi haksız gördüler. Haksız yere atıldık biz" dedi.
 
Direnişe geçtikten sonra direnişin böyle olacağını tahmin etmediğini söyleyen Aktaş, "Çünkü çoğumuz ilk defa böyle bir şey yaşıyoruz. Bilinçsizlik, ilgisizliğimizin de aslında kaderini çekiyoruz. İlk çıkartıldığımda ben hiç burada oturacağımı, direneceğimi bilmiyordum. Açıkçası iş bitti, kovuldum çıkıp gideceğimi düşünüyordum. Halbuki öyle değilmiş. Direnişler başladı, taburelere oturuyorsun her gün, sloganlar atmaya başladık. Halaylar, müzikler çalmaya başladı. İlk çıkarıldığımızda o zorluklara rağmen bence güzel bir şeydi. O tadı tatmak, o dayanışmanın gücünü hissetmek çok güzel bir duygu, bugün hala hissettirebiliyorlar bize. Petrol- İş'in sayesinde buradayız, dimdik duruyoruz" diye konuştu.
 
DİRENİŞ ÖZGÜVEN KAZANDIRDI
 
Direnişin kendisine en önemlisinin "özgüven kazandırmak" olduğuna dikkat çeken Aktaş, "Eskiden tanıyanlar, değişimimin dışarıdan bile görüldüğünü görüyorlar. Çalışırken molalarda bahçeye bile çıkmazdım ama şimdi alandayım, dimdik duruyorum, yılmıyorum, özgüvenliyim. Özgüven çok güzel bir şey" şeklinde belirtti.
 
Direnişte geçirdikleri bir günü sorduğumuzda ise Filiz Kılıç, bir günlerini şu biçimde anlatıyor: "Sabah saat 9 gibi servislere biniyoruz. 9:30 gibi buraya geliyoruz. Çadırımız kuruluyor, yerleşiyoruz. Sandalyelerimizi yerleştiriyoruz, bir süre sonra saat 9:45 gibi çay saati geliyor, çay saatinde gidip arkadaşlarımızla slogan atıyoruz. Onlara yalnız olmadıklarını söylüyoruz, direnmeye devam ettiğimizi söylüyoruz. Başlarda onları görebiliyorduk ama fabrika yönetimi artık hiçbir biçimde bize göstermeyecek şekilde arkadaşlarımızı getirip götürüyor. Sloganlardan sonra geliyoruz kahvaltımızı yapıyoruz, muhabbet ediyoruz, direnişe katkımız olsun diye bereler örüyoruz. Bu şekilde zaman geçiyor. Slogan atılacaksa slogan atıyoruz. Oturuyoruz, muhabbet ediyoruz, gelen arkadaşlar oluyor desteğe. Onlarla iletişim kuruyoruz, onlarla dayanışma içinde bulunuyoruz, bizim yanımızda olduklarını söylüyorlar. Daha sonrasında 3-3:30 gibi çay saatimiz geliyor, çay içiyoruz. Yine aynı şekilde berelerimizi örmeye devam ediyoruz. Ne katkıda bulunacaksak onları yapmaya çalışıyoruz. Sonrasında saat 4:30'a yaklaştığında çadırlarımızı topluyoruz, temizliğimizi yapıyoruz, kullandığımız alanları temizliyoruz. Sonra servisler geliyor evimize gidiyoruz."
 
DİRENİŞİN UZUN SÜRME SEBEBİ 'KADINLAR'
 
Flormar direnişinin kadın direnişi olduğunu vurgulayan Kılıç, kadınların direnişteki rolünü şu biçimde anlatıyor: "Çalışanlarının yüzde sekseni kadın, yüzde seksenimiz kadın olduğu için kadınların ağırlığı daha fazla oluyor. Erkeklerin az, kadınların fazla olmasından dolayı kadın ağırlıklı bir direniş oluyor. Direnişimizin bu kadar uzun sürmesinin sebebi de kadınlardan kaynaklı. Kadınların daha sabırlı olması daha istekli olması daha hırslı olmasından kaynakladığı için direnişimiz daha uzun daha istekli devam ediyor. Çoğunluğumuz erkek olsa bu kadar süre dayanamayabilirdik, direniş süremeyebilirdi."
 
KAZANANA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ
 
Kılıç, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Elimizden geldiğince mücadele edeceğiz, zaferle mücadeleyi kazanana kadar direnmeye devam edeceğiz."
Flormar direnişinin kadın direnişi olarak anılmasının ve bu kadar uzun sürmesinin kadınların varlığından olduğunu söyleyen Sultan Kılıç ise "Kadınlar daha güçlü, dediğini yapandır kadınlar, daha dirençlidir, çünkü başarabileceğini biliyorlar. Biz, başarabileceğimize inanıyoruz. Bir erkeğin yapabileceğini kadınlar da yapıyor. Erkek sadece çalışıyor ama kadın ev geçindiriyor, ev temizliyor, yemek yapıyor, çocuk bakıyor. Her şey kadınların üstüne yine de her şeyi başarıyorlar" dedi.
 
KADIN DAYANIŞMASINI ÖĞRENDİK
 
Direnişin kadınların hayatında çok şey değiştirdiğini aktaran Sultan Kılıç, değişimlerini şöyle anlattı: "Direniş bizim hayatımızda çok şey değiştirdi, hiçbir şey bilmiyorduk, sendikayla alakalı mesela. Hakkımızı yiyorlarmış ama dışarı açıldıktan sonra çok şey öğrendik. Dostluğu öğrendik, hakkımızı savunmayı öğrendik, nasıl savaşmamız gerektiğini öğrendik, kadın dayanışmasının nasıl olduğunu öğrendik, aile gibi oldu burada. İçeride kimi insanla aynı bölümde değildik, farklı bölümlerde çalışıyorduk ama sadece yüzlerimizi görüyorduk, bu kadar konuşmamız olmuyordu. Fabrikadan çıktık birbirimize kenetlendik, daha da güçlendik diye düşünüyorum."
 
KADINLAR BİRLİK OLMALI
 
Sultan Kılıç, Mart yaklaşırken kadınlara şöyle çağrıda bulunuyor: "8 Mart'ta tüm kadınlar bir olmalı. Çıksınlar, haklarını savunsunlar, birlik olsunlar, korkmasınlar. Kadınlar güçlüdür. Biz de 8 Mart'ta Flormar direnişçileri olarak mitingde olacağız. Önceleri hiç düşünmüyordum, kadın dayanışmasıdır, 1 Mayıs'tır. Şimdi nerede direniş olsa giderim hiç düşünmeden."
 
'KADIN İSTERSE DİRENİR DE'
 
Direnişin en genç yüzlerinden olan Yağmur Özveren ise direnişe ilişkin şunları kaydetti: "İçeride biz kadınlara hitap ediyorduk. Flormar reklamlarında 'Kadın isterse her şeyi yapar' dedikleri halde bizi kapı dışarı ettiler. Biz de kadın isterse direnir de dedik ve direnmeye devam ettik, direnişimizi sürdürüyoruz. Direniş bize boyun eğmemeyi, mücadeleci olmayı öğretti. Zaten kadınların ruhunda var olan bir şey mücadeleci olmak."
 
Özveren, 8 Mart'ta giderken kadınlara şu şekilde seslendi: "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü zengin kadınların bir günü değil yani her kadının günü değil, emekçi kadının, o yüzden emeğe saygı duyulmasını istiyoruz ve tüm emekçi kadınların kadınlar gününü kutluyorum. Mutlaka 8 Mart'ta alanlarda olacağım. Flormar direnişçileri olarak orada olacağız.