Jêhat Roza yazdı | Dilşer yoldaşa
Savaşçı bir yürek olarak yapılamaz denileni yaparak şehit düştü. O parti çizgisini sadece çevresine dayatmadı. Her zaman kendine de dayattı. Bu gözle rahatça görülebilecek düzeydeydi. Suruç'ta kapanan gözlerini hastanede açıp, olanları hatırladığında "bir karara varmam gerek" diye sormuştu kendine. İşte o gün intikam yemini ederken edinmişti "iradeyi". Dağda emekle buluştu, ve zamanla emek o'nu, o da emeği kucakladı.
Şeyh Bedreddin'in sadık müridi ve yoldaşı Börklüce'nin herhangi bir tasviri var mıdır bilmiyorum. Varsa da ben hiç karşılaşmadım. Ama bizim Dilşer yoldaşı ben ilk gördüğüm 2017'den son gördüğüm şehadet gününe kadar ona her bakışımda önümde Azap Ortakları kitabından fırlamış bir karakter görüyordum. Hele son dönemde bazı ihtiyaçlar dolayısıyla sakal ve bıyık bırakmıştık, o kızıl, darmadağın ve pala bıyıkları ile tam bir Börklüce Mustafa canlanıyordu gözümde nedense.
Yıl 2017 idi. Hatırımda kaldığı kadarı ile kış aylarındaydık. Dilşer yoldaş ve bir yoldaş daha yeni gelmişti alanlara. İlk değilse de ikinci gündü. Akşam yemeğinde komutan Baran yoldaş konuğumuz oldu. O akşam Baran yoldaşın geleceğini bilen mutfakçı yoldaş patatesleri uzun değil yoldaşın sevdiği gibi halka kızartmıştı. Onlarca yoldaş uzun demir masamızda oturmuş yemek yiyorduk. Başımı sola çevirince komutan Ahmet, sağa çevirince komutan Baran vardı karşımda. İyi hatırlıyorum. O anın kıymetini, o an da bilememiş olmanın yarattığı his ağır elbette. Soba ardımızda gürül gürül yanıyor, televizyonun kısılmış sesi yoldaş sesleri arasında yitip gidiyordu. Baran yoldaş yemeğini tamamlayıp elini yıkayıp yerine döndü. Dilşer yoldaş Baran yoldaşın hemen yanında oturuyordu. Önce Dilşer yoldaşla beraber gelen yoldaşa yeni ismini sordu. Şehit bir yoldaşın adını tercih etmişti yoldaş. Yanıttan memnun, Dilşer yoldaşa döndü, aynı soruyu ona da yöneltti;
"Parti adın ne olacak yoldaş?"
"x olacak yoldaş."
Baran yoldaş bir duraladı, gözlüğünün üzerinden yoldaşa baktı ve sordu,
"Neden x?"
Dilşer yoldaş gayet rahat yanıtladı.
"En iyi arkadaşımın adı."
Gülüşlere yer yer karışan kahkahalar. Baran yoldaş bunu pek doğru bulmadı ve bunu yoldaşa ifade etti. Dilşer yoldaş bir süre kendi fikrini savunsa da kısa sürede ikna oldu. Ama aklına da x'ten başka bir isim gelmiyordu. Baran yoldaş, "Kürdistan'dayız, belki de Kürtçe bir isim seçmelisin?"
"Kürtçe hiç bilmiyorum yoldaş siz söyleyin."
Hepimiz bir isim söyledik. Önce bir yoldaş "Aram" dedi, sonra ardı arkası kesilmedi önerilerin, Serhad, Dilgeş, Dilwar, en son Dilşer ile Dilşêr arasında kaldık. Dilşer yoldaş anlam farklarını sordu. Baran yoldaş yanıtladı; "Dilşer, savaşçı yürek olarak çevrilebilir, Dilşêr ise aslan yürek"
Zafer yoldaş ilkini seçmişti o 2017 kışında. Ve 2023 yazında adı gibi savaşarak şehit düştü. Tarihe mal olacak, düşmanı alt üst eden, tekniğini tamamen kaldırıp çöpe atma düzeyinde boşa düşüren bir eylemin komutanı olarak şehadete gitti. Savaşçı bir yürek olarak yapılamaz denileni yaparak şehit düştü. O parti çizgisini sadece çevresine dayatmadı. Her zaman kendine de dayattı. Bu gözle rahatça görülebilecek düzeydeydi. Suruç'ta kapanan gözlerini hastanede açıp, olanları hatırladığında "bir karara varmam gerek" demişti kendine. İşte o gün intikam yemini ederken edinmişti "iradeyi".
Dağda emekle buluştu ve zamanla emek onu, o da emeği kucakladı. Emekçiliği ekledi karakterine. Her ne kadar üşengeçliğinden başlarda kısa şütik bağlama ısrarı nedeniyle "sıst gerilla" gibi görünse de 12 metrelik şütiği beline dolamaya alıştı. Gerillacılık ona yakıştı. Keşif altında geçen onlarca saat "sabrı" sundu ona. Sırtlarda ter ile buluşup hamurlaşan 50 kiloluk un varken, yazın kavurucu sıcağında, kışların bele varan karında tepeler çıkıp inmeler onda "kuvveti" yarattı. Cesareti zaten hep vardı. Son dönemde aldığı Tugay Komutanlığı görevi onda "sorumluluk alma" ve "inisiyatif" unsurlarını da yarattı. İlk kez düşmanın üzerine gidişinde bulunduğu sahanın bir ilkine imza atarak düşmandan silah ve materyal getirdi. Savaş sanatı ve doktrinini okuyan, anlamaya, kavramaya çalışan bir komutandı. Bir komutan olarak en önde savaştı ve en önde şehit düştü.
Onda tembellikten zıt olan bir keyifçilik vardı. Ben ona hep söylerdim "inanılmaz keyifçisin". Gerçekten öyleydi yoldaş, yaptığı her işten keyif almayı başarırdı. Öyle bir uyurdu ki baktığında nasıl keyifle uyuduğunu, yemek yerken nasıl keyifle yediğini anlardınız. Sigara içişi bile ayrı bir keyifti. Yazları elektriğimiz olmadığında klimasız içeride duramayıp hepimiz kendimizi dışarı atarız. O ise uzandığı yerde kıpırdamadan ve uyumadan saatlerce dururdu. "Yahu kalk dışarı çıkalım" dediğimde "hareket etmek istemiyorum çok sıcak" derdi. Gülmekten karnıma kramplar girerdi. Farklı, özgün bir insandı. Birçok konuya farklı bir bakış açısıyla bakmayı başarırdı. Yüreği büyük bir insandı. Affetmeyi bilir, kolayca sinirlenmezdi.
Dağda kamp çalışmamızda o hilticimizdi. Bir keresinde komutan yoldaş ziyarete gelmişti. Bir yoldaş tek başına bir köşede mayın hazırlıyor. Bu yoldaş Kuzey Kürdistan'a gerillacılık yapmaya gitmeyi çok istiyor, komutanlıkla yaptığı her sohbeti o konuya çekiyordu. Komutan yoldaş bu yoldaşa soruyor "nasılsın yoldaş", o da espri ile karışık yanıtlıyor "psikolojim ağrıyor yoldaş" diye ve konuyu kuzeye görevlendirilmeye getiriyor. Tabii bu sohbete şahit olan Dilşer yoldaş koşup yanımıza geldi ve "nasılsın" sorusuna verilen komik yanıtı gülerek bize anlattı. Ardından bu konu hepimiz arasında espri konusu oldu. Mesela ben Dilşer yoldaş hilti kullanırken yanına gidip "nasılsın heval Dilşer" diye sorunca "Hiltim acıyor yoldaş" diyordu. Veya kürekle çıkan molozu dışarı çıkaran yoldaşa sorduğumuzda "küreğim ağrıyor" diye yanıtlıyor ve biz 5 dakika gülme arası veriyorduk. Yokluğun yaratıcılığı geliştirdiği bir gerçek. Kendimize gülecek bir şeyler illa ki üretiyorduk.
Şehit düştüğü eyleme gitmeden saatler önce yanıma uğradı, birer çay içtik, kalktı. Giderken motoru bir türlü çalışmadı. Aklıma geldi hemen sordum, "nasılsın Dilşer yoldaş" hemen hatırlayıp yapıştırdı cevabı "motorum ağrıyor yoldaş." Kahkahalarımız gecede yankılandı.
Son süreçte Kürtçeyi de iyice öğrenmişti. Biraz Beyoğlu Kürtçesi olsa da gayet iyi konuşuyor, okuyor yazabiliyordu. Adını "x" yapmak isteyen Dilşer'den Kürtçe yazıp okuyan Dilşer'e. Kimisinde hızlı kimisinde daha ağır olsa da her alanda partili ve parti için gelişimi yaşadı Dilşer yoldaş.
6 yıl! Beraber omuz omuza uyuyup uyandığımız koca 6 yıl. Bende yoldaşın anısı, hikayeleri, kahramanlıkları, komiklikleri çok. Hangisini anlatacağız ki şimdi burada? Tek yazıya sığar mı 6 yıllık yoldaşlık? Şehitleri yaşamalı, yaşatmalı, anlamalı ve her daim anlatmalıyız. Onlar bizim unutulmazlarımızdır. Halkımızın ve savaşımızın efsaneleridir. Bize onlardan kalan miras çok fazladır. Ve layık olmak çok zor. Ama onlara olan borcumuz basittir, intikam ve zafere kadar savaş!
Tugayın ilk komutanlarından şehit Diyar yoldaştan devralmıştı mirası Serfiraz yoldaş, Dilşer yoldaş da borcunu ödeyerek mirası devraldı. Benim komutanımdı Dilşer yoldaş ve şimdide bu mirası bedeli ile beraber bizlere devretti. İntikam ve zafer andı ile savaşı büyüteceğiz. Bir düşüp, bin kalkacağız. Kanımızla topraklarımızı sulayacak, işgalcilere, faşistlere, emperyalistlere geçit vermeyeceğiz. Dilşer yoldaşın bıraktığı mevziyi daha güçlü dolduracağız. Partimize, şehitlerimize ve halkımıza sözümüzdür. Dilşer yoldaşın 5 işgalci faşist işbirlikçinin öldüğü bir eylem görüntüsünde heyecan ve zafer gururu ile titreyen sesiyle söylediği gibi; "Devrimin zaferi için yaşasın partimiz"!