25 Kasım 2024 Pazartesi

İzmir'de iki kuzenin akıbeti soruldu

İzmir'de insan hakları savunucuları, 1994 yılında gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan İlyas Diril (12) ve Zeki Diril (16) isimli kuzenlerin akıbetini sordu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi üyeleri, "Kayıplar bulunsun, failleri yargılansın" sloganıyla Konak eski Sümerbank önünde 14 Mayıs 1994'te İstanbul'dan Şırnak'a giderken askeri kontrol noktasında gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan İlyas Diril (12) ve Zeki Diril (16) isimli kuzenlerin akıbetini sordu.
 
HDP, İzmir Barış Anneleri Meclisi ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin destek verdiği eylemde konuşan İHD Şube Yöneticisi Caner Canlı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edildiğini hatırlattı.
 
Geçmişten bugüne dünyanın birçok yerinde çocukların temel haklarından yoksun olmalarının, bu haklarının yasal güvence altına alınmasını gerekli kıldığını belirten Canlı, "yaşam hakkı"nın en önemli çocuk ve insan hakkı olduğunu kaydetti. Canlı, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1. Maddesi'ne göre 18 yaşını doldurmayan her bireyin çocuk sayıldığına değinerek, İHD verilerine göre Türkiye'de 27 çocuğun yaşam haklarına yönelmiş en gaddar, en vahşi saldırı olan gözaltında kaybetmenin hedefi olduklarını dile getirdi.
 
Canlı, 1990'lı yıllarda Şırnak'ın Keldani Köyü olan Mehri (Kovankaya) de yaşarken köylerinin askerler tarafından yakılmasının ardından İstanbul'a göç etmek zorunda kalan Diril ailesinin iki ferdinin kaybedilme hikayesini anlattı:
"İstanbul'da büyük zorluklar yaşayan aile, 1993 yılında köylerine geri döndü ve yakılan evleri yeninden yaptı. Bir kuyumcu imalathanesinde çalışan 16 yaşındaki Zeki Diril ve 12 yaşında olan kuzeni İlyas Diril İstanbul'da kaldı. Burada bir süre çalışarak para biriktirdiler. Biriktirdikleri paraları yanlarına alarak evlerine gitmek için Şırnak'a doğru yola çıktılar. 2 Mayıs 1994 tarihinde henüz evlerine ulaşamadan askeri kontrol noktasında gözaltına alınarak Uzungeçit Jandarma Karakolu'na götürüldüler. Karakolda, nezaret ve emniyet odası defterine 11 Mayıs 1994 tarih ve 18-19 sıra numarası ile kaydedildiler.
 
"14 Mayıs 1994 tarihinde Uludere Jandarma Karakolu'na sevk edilen iki çocuk, bir tutanakla Uludere İlçe Jandarma Komutanı Bülent Serdengeçti'ye teslim edildiler.
 
"Çocuklarının gözaltına alındığını öğrenen aileleri, Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulundu. Uludere Jandarma Komutanı Bülent Serdengeçti, İlyas'ın yaşı küçük olduğu için hemen serbest bırakıldığını, 193 sıra numarası ile gözaltı kaydı yapılan 16 yaşındaki Zeki'nin de ifadesi alındıktan sonra aynı gün akşama doğru serbest bırakıldığını iddia etti. Soruşturma takipsizlik kararı ile kapatıldı.
 
TANIK ANLATTI: ÇOK AĞIR İŞKENCE GÖRMÜŞLERDİ
 
"1995 yılında, Zeki ve İlyas'ı gözaltında gördüğünü söyleyen ve Uludere Cezaevi'nde tutuklu bulunan K.Y. isimli kişi, Zeki'nin babasına 'Çocuklarınızı bir sabah erkenden karakoldan çıkardılar. Çok ağır işkence görmüşlerdi. Sonra bir askerden onların helikoptere bindirilip, bir yerde atıldığını duyduk' dedi. 
 
SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEDİ
 
Soruşturma başlatan Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı 'görevsizlik' kararı vererek dosyayı Şırnak'a gönderdi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı Ayhan Aygün girişimlerinden sonuç alamayınca 28 Temmuz 1998 tarihinde Adalet Bakanlığı'ndan Uludere Jandarma Komutanı hakkında cezai soruşturma başlatma izni istedi. Adalet Bakanlığı soruşturma izni vermedi. Cumhuriyet Savcısı'nın talep etmesine rağmen İlyas ve Zeki Diril'in kaybedilmesinden sorumlu olanların tespit edilebilmesi amacıyla hiçbir cezai dava başlatılmadı. Soruşturma takipsizlik kararı ile kapatıldı."
 
AİHM TÜRKİYE'Yİ MAHKUM ETTİ
 
İç hukuktan sonuç alınamayınca ailelerin AİHM'e başvurduğunu belirten Canlı, AİHM'in gözaltına alınmasının ardından serbest bırakıldığını destekleyen hiçbir kanıt sunulmaması, Uludere'ye sevk edildikten sonra başına neler geldiği ile ilgili olarak inandırıcı ve ayrıntılı hiçbir açıklamada bulunmadığı tespitiyle Zeki Diril'in kaybolmasından devletin sorumlu olduğuna karar vererek, Türkiye'yi oybirliği ile mahkûm ettiğini de hatırlattı.
 
Cezasızlığın, yurttaşa karşı suç işleyen güvenlik güçlerinin korunması için bir zırh olarak kullanıldığını belirten Canlı, "Henüz çocuk yaştaki Zeki Diril ve İlyas Diril'in gözaltında kaybedilmesinden sorumlu olanlar da bu zırhın güvencesiyle korunmaya devam ediyor. Zaman aşımı ve cezasızlık yöntemiyle dosyalar kapatılmasın, gerçekler araştırılsın, kayıplar bulunsun ve failleri yargılansın" dedi.