24 Kasım 2024 Pazar

İtalya'da 'bir kişi daha eksilmeyeceğiz' hareketi

İtalya'daki "Non una di meno" Torino aktivisti Valentina Fagiano, bu yıl 8 Mart'ta tüketim grevi yapacaklarını belirterek "Yeni göç yasalarına karşı ırkçılık karşıtı da bir grevdir bu. Yapabileceğimiz her alanda, grev kapsamında gösteriler düzenliyoruz. Ayrıca her alanda grevin arifesinde, bir gün öncesi için de eylemler planlanıyor" dedi.
Arjantin'de Haziran 2015'te vahşice işlenen kadın cinayetinin ardından, kadın katliamlarına karşı "Ni una menos" (Bir kişi [kadın] daha eksilmeyeceğiz) hareketi oluştu. Ni Una Menos hareketi giderek büyüyor ve farklı ülkelerde gelişen kadın hareketlerine ilham oluyor.
 
İtalya'da ise 2016 yılında Arjantin'deki Ni Una Menos'tan etkilenen yeni bir hareket gelişti. Aynı adı taşıyan "Non una di meno" hareketi ülke çapında kolektifler kurarak 8 Mart kadın grevine hazırlanıyor.
 
"Non una di meno" Torino aktivisti Valentina Fagiano, ülkede gelişen kadın hareketi ve kadın grevi hazırlıklarını ETHA'ya anlattı.
 
Fagiano'nun ETHA'nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:
 
DAHA FAZLA YEREL MECLİS KURUYORUZ
 
İtalya kadın hareketi, dünyada kadın hareketlerinin yükselişiyle birlikte yeni bir düzeye sıçradı. İtalya'da sizin hareketiniz nasıl gelişti?
 
2016 yılında genç bir kadın olan Sara Di Pietrantonio'nun eski sevgilisi tarafından katledilmesiyle birlikte büyük bir öfke patlaması yaşandı ve kadınlar sokağa çıkmaya başladı. Cinayetin ardından 25 Kasım'da Roma kentinde 250 bin insan kadına yönelik şiddete karşı sokağa çıktı ve bu uzun zamandır İtalya'da gerçekleşen en kitlesel eylem oldu. Hemen ertesi gün Roma'da bir buluşma gerçekleşti. Bu Non una di meno'nun ilk toplantısı olmuştu. Bir yıl sonra ise binlerce kadını hareketimizin manifestosunu hazırladı. "Bir planımız var" başlığını taşıyan manifestomuz 2017 yılın sonunda yayınlandı.
 
Non una di meno giderek daha fazla kentte meclislerini kuruyor. Hareket adım adım kent, kasaba ve köylere ulaşıyor; özellikle de köylerde yayılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şu an farklı kent ve köylerde yerel meclislerimiz var. Onun dışında bir ulusal koordinasyon kuruldu. Meclislerin yanında çalışma grupları da kuruluyor. Örneğin, ülke düzeyinde bir iletişim grubu var. Çalışma gruplarımız ise belli bir konuya yoğunlaşıyorlar. Her yerel mecliste ihtiyaca bağlı spesifik komisyonlar kuruluyor. Örneğin şiddete karşı mücadele, eğitim, göç gibi komisyonları var.
 
Hareketimiz sadece kadınlardan oluşmuyor, erkeklere de açık, çünkü kadın özgürlüğü ve eşitliğin bütün bir toplumun sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Fakat elbette başını kadınlar çekiyor.
 
Bütün bir doğa ve yaşam alanlarını talan eden hızlı tren hattı projesine karşı gelişen antikapitalist NO TAV hareketiyle birlikte, "non una di meno" ülkenin en büyük hareketi haline geldi.
 
Faşizm tehdidi karşısında kurumsallaşmış sol yapıların bu kadar zayıf olduğu bir dönemde, bugün non una di meno, hükümeti sorgulayabilecek kapasiteye sahiptir. 'Sürekli ajitasyonu' önümüze hedef olarak koyduk. Bütün bir toplumu değiştirmeyi hedefliyoruz. Bundan dolayı meclislerimiz herkese açıktır.
 
KAPİTALİZM KADINLARA DAHA FAZLA SALDIRIYOR
 
Hareketiniz nasıl bir süreçte başladı? İtalya'da faşist Lega Norte hükümete ortak oldu. Kadınlara dönük yoğun ideolojik saldırı ve göçmenlere karşı ırkçılık yayılıyor.
 
Günümüzde kapitalizmin kadınlara yönelik çok güçlü bir saldırı halinde olduğunu düşünüyoruz. Küresel bir sorundan bahsediyoruz. Bugün kapitalizm ayakta kalmak için çok daha yoğun bir saldırganlığa ihtiyaç duyuyor. Hem doğa kaynakları, hem kadınlar bu saldırıların hedefinde en fazla yer alıyor.
 
Bu süreçte kadınlar devlet tarafından mağdur ediliyor, korunması gündeme getiriliyor. Kadınların güçsüzlüğünü vurgulayarak, kadınlar üzerinden ırkçı politikalar yapılmak isteniyor. İtalya'da hükümetin içinde yer alan faşistler, göçmenlerin kadınlara saldırdığını iddia ederek, yeni ırkçı göç yasaları çıkarmaya çalışıyor. Kadın bedeni toplumda yapısal bir değişiklik yapılmak için kullanılıyor. Bugün buna yanıtımızın kadınların çok güçlü olduğunu vurgulamak olduğunu düşünüyoruz. Bunu Kuzey Suriye'den Hindistan ve Arjantin'e kadar görüyoruz.
 
Irkçılık ve faşizmin bugün hükümette çok güçlü olduğunu düşünüyoruz. Hükümet tarafından cinsiyete dair tartışmalar başlatıldı. Biz ırkçılığı, faşizmi ve kapitalizmi yıkmak için seferber oluyoruz. Aile kurumu üzerine yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Yeni yasal düzenlemeler ile heteroseksüel aile yapısını güçlendirmek istiyorlar.
 
8 MART'TA TÜKETİM GREVİNE
 
Geçmiş kadın grev deneyimlerinizden bahseder misin?
 
İlk kadın grevi 2017'de gerçekleşti. Ne yazık ki sendikalar yeterince destek sağlamadı. Büyük sendikalar greve çağrı yapmadı. Küçük sendikalar destekledi, fakat onlarla geç iletişime geçtik. Bundan ders çıkartarak bu yıl kadın grevi hazırlıklarına daha erken başladık.
 
Yöntem olarak üretim ve yeniden üretim konu edildi. Tüketim grevine gidiyoruz. Yeni göç yasalarına karşı ırkçılık karşıtı da bir grevdir bu. Yapabileceğimiz her alanda, grev kapsamında gösteriler düzenliyoruz. Ayrıca her alanda grevin arifesinde, bir gün öncesi için de eylemler planlanıyor.
 
Örneğin geçen yıl göçmen kadınlarla birlikte devletin sosyal güvenlik kurumu önünde bir eylem düzenledik. Sosyal güvenlik kurumları üzerinde göç sorunlardan kaynaklı yoğun basınç var ve biz devletin göçmenlere karşı uygulamalarını protesto ettik. Üniversitelerde de protestolar düzenleniyor. Bu yıl grev öncesi 8 Şubat'ta grev eylemlerinin başlangıcını yaptık ve koordineli şekilde her yerde farklı gündemli pratik veya sanal eylemler düzenledik. Bu süreçte göçmen kadınlarının harekete katılmalarına önem veriyoruz.