3 Ekim 2024 Perşembe

İstinaf mahkemesi Kurkut'un katledilmesinin 'yasal sınırlar içinde kaldığını' ileri sürdü

İstinaf mahkemesi, 2017 yılında Diyarbakır'daki Newroz kutlamaları sırasında polis tarafından katledilen Kemal Kurkut hakkında İçişleri Bakanlığı'nı kusurlu bulan ve aileye tazminat verilmesini öngören kararı bozdu. Mahkeme, Kurkut'un "saldırgan bir eylemci" olduğunu ileri sürdü ve Kurkut'un katledilmesinin "yasal sınırlar içinde kaldığını" savundu.

İstinaf mahkemesi, 2017 yılında Diyarbakır'daki Newroz kutlamaları sırasında polisler tarafından katledilen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'un ailesinin İçişleri Bakanlığı hakkında açtığı davada verilen 256 bin TL'lik maddi ve manevi tazminat kararını bozdu. Mahkeme, Kemal Kurkut'un "saldırgan bir eylemci" olduğunu iddia ederek öldürülmesinde polisin silah kullanma koşullarının oluştuğunu ileri sürdü.

İstinaf Mahkemesi kararına, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin polis Yakup Şenocak hakkında verdiği beraat kararı ile hükmün kesinleşmesi sonrası olay yerinde bulunan tüm polisler hakkında yeniden soruşturma başlatılması kararını gerekçe gösterdi.

KURKUT'UN KATLEDİLMESİ 'YASAL SINIRLAR İÇİNDE'
Mahkeme, "2559 sayılı Polis Vazife Salahiyetleri Kanunu" ve İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Mart 2017'de il emniyet müdürlüklerine gönderilen ve "koşulların oluşması durumunda tereddütsüz silah kullanma" yetkisi veren genelgesine dayanarak, Kurkut'un katledilmesinin "yasal sınırlar içinde kaldığını" savundu.

İstinaf Mahkemesi'nin kararıyla, Kurkut davasında yargılanan Yakup Şenocak ile soruşturma aşamasında şüpheli olarak ifadesi alınan polis Onur Mete'nin de Diyarbakır İl Polis Disiplin Kurulu tarafından meslekten çıkarıldığı ortaya çıktı. Kararda, Diyarbakır İl Polis Disiplin Kurulu'nun 25 Ocak 2019'da 2 polisi meslekten çıkardığı ve yapılan itirazlar üzerine Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi'nin meslekten çıkarma kararını iptal ettiği belirtildi. İstinaf Mahkemesi, bu durumu da kararına gerekçe gösterdi.

Kurkut ailesinin avukatı Serdar Çelebi kararı değerlendirerek, Diyarbakır Valiliği'nin olayın ardından yaptığı "canlı bomba" açıklamasını anımsattı. İlk günden bu yana olayın üstünün örtülmek istediğine işaret eden Çelebi, İstinaf Mahkemesi'nin verdiği kararı, "Tabiri caizse 'Kemal Kurkut'un bunu hak ettiğini' söyleyip, davayı tümden reddetti" şeklinde yorumladı.

Kararın hukukla açıklanamayacağını vurgulayan Çelebi, "Valiliğin açıklamasıyla birlikte idare olayın seyrini farklı bir mecraya taşımak istedi. Ama çekilen fotoğraflar, tespit edilen diğer hususlar çok da gizlenecek bir olay değildi. Ama son kararla beraber aslında idarenin başta ulaşmak istediği sonuca mahkeme yoluyla, hukuk adına verilmiş bir kararla ulaşıldı gibi görünüyor. Bunu bir hukukçu olarak kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü savcılık kasten öldürmeyle ilgili bir iddianame hazırlamış. İdari soruşturmalar var, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin yürüttüğü soruşturmalarda polislerin mevzuata uygun hareket etmediğini ve kusurlarının olduğunu bir polisin görevden alınması, diğerlerinin disiplin cezasını almasına dair kararları var. Ceza yargılaması sonucunda failin tespit edilememesine dair bir tespit var. Orada silah kullanmayı meşru kılacak herhangi bir belirleme bir tespit de yok. Tüm bunlar ortayken İstinaf Mahkemesi'nin olayın esasına inerek Kemal Kurkut'un buna maruz kalmasını hukuka uygun bularak, buna karar vermesi kabul edilebilir bir durum değildir" dedi.

'DEVLETİN POLİSİ KASITLI BİR ŞEKİLDE BİR İNSANI ÖLDÜRDÜ'
Onlarca kamera önünde işlenen cinayetin failinin hala bulunmamasından idarenin sorumlu olduğunu belirten Çelebi, delillerin toplanmadığının ve etkin bir soruşturma yürütülmediğinin altını çizdi. Çelebi, "Hala Bölge İdare Mahkemesi, idarenin kusurlu olmadığından bahsediyor. İdare, bir üniversite öğrencisini, gencecik bir insanı hayatta tutmakla bire bir yükümlüdür. Bunu yerine getirmemiş olması başlı başına kusurdur. Kaldı ki burada kusurdan bahsetmiyoruz, burada kasıttan bahsediyoruz. Devletin polisi kasıtlı bir şekilde bir insan öldürdü. Buna ilişkin bağımsız bir heyet tarafından hazırlanmış ve dosyaya girmiş bir rapor var; hedef gözetilerek yakın mesafeden, öldürme kastıyla hareket ettiğine dair bir rapor var. Her ne kadar o rapora daha sonra müdahale edildi ve farklı bir sonuçla sonuçlandıysa da kimin silah sıktığı, kimin hangi noktada, hangi açıyla sıktığı, nereye nişan aldığına dair tespitler var. Kusurun ötesinde bir durum söz konusu" diye konuştu.