6 Ekim 2024 Pazar

İnan Özgür yazdı | EMEP 1 Mayıs'ın neresindeydi?

1 Mayıs'ta EMEP, tamı tamına, faşist keyfiyet ve küstahlık ürünü yasakları çiğnememe, Taksim'de ve kent meydanlarında ısrardan kesinkes kaçınma, emekçi solun direnişçi güçleriyle her yerde ayrışma ve yalnızca işyerlerindeki kutlamalarla yetinme pozisyonu almıştır. Neymiş? "Her yer 1 Mayıs, her gün 1 Mayıs" imiş! EMEP'in de ortak olduğu bu içeriksizleştirilmiş şiar, aslında, faşist yasaklara boyun eğmenin, 1 Mayıs günü kent meydanlarını faşizme terk etmenin, 1 Mayıs iradesinden basbayağı yoksunlaşmanın lafzi örtüsü olarak gündeme getirilmiştir.

Emekçi sol hareket bakımından 2021 1 Mayıs'ı, her şeyden önce faşist şeflik rejiminin yasaklama saldırısına karşı politik ve pratik duruşların aynasından değerlendirilebilir. Zira 1 Mayıs uğrağında politik sınıf mücadelesinin tayin edici güncel öğesini, işçi sınıfı ve ezilenlerin faşist 1 Mayıs prangasını kırmaları sorunu teşkil etmiştir. Ve 1 Mayıs, emekçi sol hareket saflarında, hem faşist yasakları parçalayan öncü antifaşist direnişe ama hem de faşist yasaklara boyun eğen artçı oportünist icazetçiliğe sahne olmuştur.

EMEP, bu icazetçiliğin somutlaştığı adreslerden biridir.

EMEP'in 1 Mayıs politikası, hafta sonları rutinleşmiş olan sokağa çıkma yasağına uyum gayretkeşliği içinde 1 Mayıs gösterilerini haftalar öncesinde 30 Nisan'a kaydıran, "tam kapanma" sahtekarlığıyla 30 Nisan'a yasak getirildiğinde bu kez 29 Nisan'a gerileyen, onda da "temsili" basın açıklamalarının ötesine geçemeyen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'nin kararlarıyla bire bir örtüşmüştür. Üstelik, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz'in, "Konfederasyon ayrımı yapmadan işçileri aşağıda birleştiren ısrarcı tutum yerine uzunca süre 'Taksim tartışmalarıyla' oyalanmak 2021 1 Mayıs platformunu darlaştırdı, zaman kaybına neden oldu" [1] şeklindeki DİSK eleştirisi, 1 Mayıs'a giderken DİSK'in alabildiğine sağa çekmesinin ve bünyesindeki direnişçi 1 Mayıs eğilimini düpedüz ekarte etmesinin faillerinden birinin EMEP olduğunu açıkça ortaya koymuştur. 1 Mayıs'ta EMEP, tamı tamına, faşist keyfiyet ve küstahlık ürünü yasakları çiğnememe, Taksim'de ve kent meydanlarında ısrardan kesinkes kaçınma, emekçi solun direnişçi güçleriyle her yerde ayrışma ve yalnızca işyerlerindeki kutlamalarla yetinme pozisyonu almıştır. Bu pozisyonun politik kötürümlüğünün belki de en çarpıcı simgesi, 1 Mayıs günü Taksim'de, işçilerin ve ezilenlerin antifaşist öncü bölüklerinin polisle dişe diş çarpıştıkları dakikalarda, bu çarpışmalar silsilesine en fazla birkaç yüz metre mesafede, Türk-İş ve Hak-İş'in saray yardakçısı çelenklerinin yanına polis nezaretinde bırakılan "temsili" çelenk olmuştur.

Neymiş? "Her yer 1 Mayıs, her gün 1 Mayıs" imiş! EMEP'in de ortak olduğu bu içeriksizleştirilmiş şiar, aslında, faşist yasaklara boyun eğmenin, 1 Mayıs günü kent meydanlarını faşizme terk etmenin, 1 Mayıs iradesinden basbayağı yoksunlaşmanın lafzi örtüsü olarak gündeme getirilmiştir.

Neymiş? "İşçi ve emekçilerin taleplerini merkeze koymayan, tabanda işçi iradesini açığa çıkarmak için çabalamayan, işyeri ve fabrika kutlamalarını küçümseyen anlayışlarla ortak bir görüntü vermek oldukça güç" imiş! [2] EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros'un bu vurgusu, yani faşist yasaklara fiilen karşı durmanın ve kent meydanlarında kitlesel 1 Mayıs mitingi düzenleme hakkını kullanmanın işçi ve emekçilerin talepleriyle ve iradesiyle ilgisiz olduğunu vazeden bu pespaye ekonomist demagoji, aslında 1 Mayıs'ta antifaşist direnişe omuz vermekten kaçmanın bahanesinden ibarettir.

Neymiş? "Tek adam yönetiminde yasakları aşacak merkezlerin esas olarak işyerleri olduğu bir kez daha doğrulandı" imiş! [3] Genel Başkan Ercüment Akdeniz'in bu minvaldeki 1 Mayıs değerlendirmesi, aslında 1 Mayıs günü sokak eylemlerinden firar edip işyerlerine "saklanmayı" allayıp pullamak sonra da Taksim başta olmak üzere sokaklardaki 1 Mayıs direnişini görünmez kılmak için maddi gerçeği çarpıtmanın kötü bir örneğidir.

Neymiş? "Baskı ve yasaklamalar sökmeyecek" imiş! [4] EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan'ın bu iddiası, aslında, EMEP'in faşist 1 Mayıs yasaklarını yırtıp atmak uğruna hiçbir şey yapmayışını gizlemek için sarf edilmiş bir sözden başka bir şey değildir. Zira 1 Mayıs'taki faşist baskı ve yasaklamalar, evet, antifaşist sokak direnişleri sayesinde sökmemiştir ama EMEP üzerinde pekala sökmüştür.

Dalga mı geçiyorsunuz? 1 Mayıs'ta ne yaptınız? İşçi sınıfının yüzde 83'ünü işyerlerine tıkıştırmayı sürdüren "tam kapanma" sahtekarlığını alt etmek için işçileri 1 Mayıs'ta tıkıştırıldıkları işyerlerinden çıkmaya ve sokaklarda itirazlarını yükseltmeye mi yönelttiniz? İşçi sınıfının 1 Mayıs'ı kutlama hakkını savunmak için 1 Mayıs gösterilerinin önce 30 Nisan'a ve ardından 29 Nisan'a çekilmesine, üstelik de temsilileştirilmesine karşı mı çıktınız? Faşist 1 Mayıs yasaklarını hükümsüz kılmak için 1 Mayıs'ta yasakları tanımama çağrısıyla politik ajitasyon mu yaptınız? İşçileri ve ezilenleri faşist şeflik rejimine karşı daha etkili mücadelelere sevk etmek için 1 Mayıs yasağını fiili meşru temelde çiğneyen tek bir eylem mi gerçekleştirdiniz? Sahi, sarayın faşist yasaklama kararını uygulayan polisiyle karşı karşıya geldiğiniz herhangi bir kent meydanı, herhangi bir emekçi mahallesi, hatta herhangi bir işyeri kapısı oldu mu? 1 Mayıs'ta gerçekten ne yaptınız?

İşçi sınıfının faşizme karşı mücadelesinin ancak işyerlerinin siyaseten dar sınırlarının dışına taştığı ölçüde etkili olabileceği bütün tarihselliğiyle defalarca kanıtlanmışken, faşist şeflik rejiminin yasak kararının 1 Mayıs'ta işçileri meydanlardan işletmelere sürmeyi amaçladığı da ayan beyan ortadayken, başlı başına bir antifaşist sokak muharebesine dönüşen 1 Mayıs'ı işletmelerde geçiştirmek biçimindeki berbat idare-i maslahatçılığın bir tür "taktik ustalık" olduğuna herkesi inandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

2007'den itibaren Taksim'i "1 Mayıs Meydanı" olarak yeniden kazanma mücadelesi yükseltildiğinde, bundan fersah fersah uzaktınız. Bugün, 1 Mayıs'a vurulan faşist pranga antifaşist direnişle kırılırken, bundan yine fersah fersah uzak duruyorsunuz. Ve bu icazetçi oportünist geriliği bütün bir politik çizginizde yansıtıyorsunuz. Mücadelenin yasal ve yasadışı, barışçıl ve şiddete dayalı, silahsız ve silahlı bütün biçimlerini bir arada kullanmakta karşılık bulan devrimci ilkeyi zaten benimsemiyorsunuz. Tamam da örneğin, faşizme karşı fiili meşru mücadeleyi CHP'yle HDP arasında parlamentarist bir köprü kurmaktan öte misyonu olmayan Demokrasi İçin Birlik'e havale edip baştan savan tutumunuzla, örneğin, Ermeni soykırımının yıl dönümünde doğrudan soykırımı lanetlemek yerine "tarihsel acılar" diye geveleme tutumunuzla, örneğin, Metîna, Avaşîn ve Zap'a yönelik son sömürgeci işgal saldırısını suskunluk içinde izleme tutumunuzla işçi sınıfının çıkarlarını nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Faşist şeflik rejiminin gün geçtikçe budadığı yasal varoluş zeminine kendini zincirlemek, diktatör Erdoğan'ın korku, çaresizlik ve yılgınlık zindanında tutmaya uğraştığı ortalama işçi bilincinin arkasına saklanmak, faşist saldırı altındaki demokratik mevzileri herhangi bir direniş sergilemeksizin terk etmek, faşizmin hedef tahtasına girmemek için ölü taklidi yapmak, böylece faşist politik İslamcı saray iktidarının değirmenine su taşımak, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini büyütme iddiası ileri süren hiç kimseye onur kazandırmaz. Bu, bırakalım öncülüğü veya önderliği, pek çok durumda kitlenin bile gerisine düşmek demektir. Zira direnişlerini her gün yüz yüze kaldıkları polis saldırılarına rağmen sokakta sürdüren işçiler, mesela 1 Mayıs yasağı kapsamına alınan 30 Nisan'da yasak tanımayıp iş bırakan iki bin BEDAŞ işçisi, bundan çok daha ileri bir politik duruş sergilemektedir.

Gitgide tırmanan faşist devlet terörü altında rahatı ve huzuru kaçmaksızın, bürokratik rutini bozulmaksızın politik varlığını sürdürme arayışındaki EMEP yönetiminin işyerlerindeki ve hatta balkonlardaki 1 Mayıs kutlamalarını şişirerek 1 Mayıs'taki antifaşist direnişi perdelemeye uğraşmasının, belki parti tabanını teskin etmeye yeteceği düşünülebilir, fakat daha uzun süre faşist şeflik rejiminin saldırı menzilinin dışında kalmaya yeteceğinin hiçbir garantisi yoktur.

İşçilerin ve ezilenlerin ön saflarında dövüşmeyi, politik risk üstlenmeyi ve antifaşist mücadelenin bedelleriyle karşılaşmayı göze alamayanların, daha yalın bir ifadeyle, yasaklanmış 1 Mayıs'ta faşist polis güruhunun üzerine yürümeyi, gözaltına alınmayı ve tutuklanmayı göze alamayanların dillerindeki işçi sınıfına önderlik, faşizme karşı mücadele, devrim ve sosyalizm sözleri içi boş bir tekerlemeden başka bir şey değildir. Ve bir kez daha uyaralım: Bu cesaretsizliğin ve uzlaşmacılığın, bu artçılığın ve icazetçiliğin varıp varabileceği yer de eğer önü alınmazsa, faşist şeflik rejimine teslimiyet bataklığından başka bir yer değildir.

[1] Ercüment Akdeniz, Salgına Ve Sömürüye Karşı Her Yer 1 Mayıs!
[2] Sema Barbaros'la söyleşi
[3] Ercüment Akdeniz, 1 Mayıs Yarınlara Ne Söylüyor?
[4] Selma Gürkan, 1 Mayıs Yasaklanamaz, Hiçbir Güç 1 Mayıs'ı Engelleyemez!, 17 Nisan 2021, Evrensel