21 Eylül 2024 Cumartesi

İHD: MHP'nin af teklifi sadece infaz düzenlemesidir

MHP'nin "Bazı suçlarla ilgili ceza sürelerinden şartlı indirim ile tutuklu ve hükümlülerin salıverilmesine dair kanun teklifi" ile af tartışmalarının gündeme geldiğini söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, teklifin af değil sadece bir "infaz düzenlemesi" olduğunu söyledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi, MHP'nin Meclis'i sunduğu af teklifine dair görüşlerini ve ceza mevzuatında yapılmasını istedikleri değişiklikleri içeren raporu basın toplantısı ile açıkladı. İHD Genel Merkezi'nde yapılan basın toplantısında raporu İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan açıkladı.
 
MHP'nin "Bazı suçlarla ilgili ceza sürelerinden şartlı indirim ile tutuklu ve hükümlülerin salıverilmesine dair kanun teklifi" ile kamuoyunda af tartışmalarının yeniden gündeme geldiğini söyleyen Türkdoğan, teklifin af değil sadece bir "infaz düzenlemesi" olduğunu söyledi. Türkdoğan, "Kanun teklifi herhangi bir özel veya genel af içermemektedir. Dolayısıyla bu teklifin af olarak tartışılması doğru değildir" dedi.
 
'HASTA TUTSAKLAR TAHLİYE EDİLSİN'
 
Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yargılamanın olmadığını, adil yargılanma hakkı önündeki sorunlara dikkat çekerek Türkdoğan, "Amaçları bir kişiyi tahliye etmekse cezaevlerinde binlerce hasta tutuklu var. Hasta tutsakları tahliye mi etmek istiyorsun? O zaman infaz yasasının 16. maddesini düzenleyin böylece Alaattin Çakıcı ve diğer hasta mahpuslar da çıksın, ayrımcılık ortadan kalksın. Koçer Özdal'ın kelepçeli, yatağa bağlı ölümüne tanıklık ettik. Bu teklifi sunanların hiç mi vicdanı yok! Yok, eğer amaçları başkaysa burada ciddi sorunlar var demektir. Figen Yüksekdağ'ın, Selahattin Demirtaş'ın, Osman Kavala'nın cezaevlerinde olduğu bir Türkiye'de başkalarını da cezaevlerine koymaksa eğer amaç bu kabul edilemez. Bu tehlikeli bir durum" diye belirtti.
 
'ADLİ TUTUKLULAR HİÇ CEZAEVİNE GİRMEYECEK'
 
Söz konusu teklifin yasalaşması halinde doğuracağı sonuçlara dair örnek veren Türkdoğan, "Adli bir tutuklu 10 yıl ceza alırsa, yatarı 5 yıldır normalde. Ama bu teklif yasalaşırsa 5 yıl indirimi kapsadığı için bu tutuklu hiç cezaevine girmeyecek. Ama 10 yıl ceza alan bir siyasi tutuklunun yatarı 7 buçuk yıl. Teklif TMK'yi kapsamadığı için bu siyasi tutsak 7 buçuk yıl yatacak. Buradaki eşitsizlik ve adaletsizlik var" diye konuştu.
 
'ÖNCELİK MEVZUATTAKİ PROBLEMLERİ ÇÖZMEK OLMALI'
 
Cezaevlerinde resmi olmamakla birlikte 250 binin üzerinde tutuklunun olduğunu ifada eden Türkdoğan, temel problemlerden birinin cezaevlerinde doluluk oranı olduğunu ifade etti. Türkdoğan, "Peki niye bu kadar çok insan cezaevlerinde? İnfaz sürelerini kısaltarak, tahliye ederek sorunu çözemezsiniz. Sorunun kaynağına inmek gerekiyor" diyerek önceliğin Türkiye'de ki ceza mevzuatındaki problemli alanlara çözüm üretmek olduğunu vurguladı.
 
TERÖR TANIMI DARALTILMALI
 
Türkdoğan, bu sorunlardan birinin Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK) yer alan terör tanımının belirsizliği olduğunu vurgulayarak, son 5 yılda toplamda 81 bin 63 kişiye ifade özgürlüğü kapsamında dava açıldığı söyledi. Konu ile ilgili Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Konseyi (AK) ve Avrupa Birliği (AB) yetkililerinin sık sık "Türkiye'nin terör tanımı çok geniş, o nedenle Türkiye terör tanımını daraltmalı" açıklamalarını hatırlatan Türkdoğan, "Terör tanımının bu kadar geniş tutulması, hak ve özgürlüklerin sınırlanma ve kısıtlanmalarına hizmet eder. Gazeteciler, yazarlar, sendikacılar, akademisyenler, insan hakları savunucuları, sanatçılar, kadınlar, belediye başkanları, milletvekilleri, öğrenciler teröristlikle suçlanabiliyorlar" dedi.
 
İFADE, ÖRGÜTLENME VE SİYASET YAPMA HAKKININ SINIRLANMASI
 
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) ifade, örgütlenme ve siyaset yapma hakkını sınırlayan ve cezalandıran düzenlemelerdeki sorunlara da dikkat çeken Türkdoğan, HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, tutuklu siyasetçiler ve insan hakları savunucularının bu maddenden dava açıldığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Yeni TCK olarak adlandırılan 5237 sayılı kanun yapılış aşamasında ve uygulamaya konulurken TMK'ya ihtiyaç duymayacak şekilde hazırlanmıştır. Bu konuda Venedik Komisyonu'nun bir raporu var. Raporun ceza adalet sistemini gazetecilere karşı kullanılması bölümü Türkiye'deki ceza kanunu ve TMK'nin nasıl kötüye kullanıldığını anlatması bakımından oldukça önemlidir. Raporda, 'bir düşünceyi farklı şekillerde ifade etmenin, yerel mahkemelerin sanığın silahlı bir örgüte üye olduğuna karar vermesi için tek delil olmaması gerektiğini' ifade ediyor. Uygulamada ise dolaylı örgüt üyeliği olarak tanımlayabileceğimiz TCK 220/6-7 dolayısıyla TCK 314 madde yerine doğrudan TCK 314/2 maddeden dava açılmaktadır. Yani silahlı örgüt üyeliğinden dava açılmaktadır. Dolayısıyla bu maddedeki kişinin terör örgütü üyesi olmasa bile terör örgütü üyesi gibi cezalandırılmasına neden olan bir düzenleme ya da terör örgütünün amacının propagandasını yapmak gibi tanımlamalar belirsizdir."
 
'ERDOĞAN'A HAKARETTEN 12 BİN 444 DAVA AÇILDI'
 
Türkdoğan, ifade özgürlüğüne ilişkin de şunları söyledi: "Vicdani ret bir insan hakkıdır. Vicdani ret hakkı ile bağlantılı olan din ve vicdan özgürlüğü hakkını sınırlandıran madde yürürlükten kaldırılmalıdır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçunun düzenlendiği TCK'nın 216 maddesi hakimlerin kendi kişisel yargılarına göre karar almalarına imkan tanıyor. Cumhurbaşkanına hararet suçunun düzenlendiği TCK'nın 299. Maddesi ile Venedik Komisyonu'nun hazırladığı raporda, salt küfür içerikli sözler için uygulanmadığı, yolsuzluk soruşturmaları, mülteci krizi, terörle mücadele gibi konularda da uygulandığı tespit edilmiştir. 299'uncu maddeden son 5 yılda 12 bin 444 kişi hakkında dava açıldı. TCK'nın haberleşmenin ve özel hayatın gizliliğini ihlali ile ilgili 132, 133, 134 maddeleri kamu yararı olan konularda basının haber verme işlevi, halkın haber alma bilgiye ulaşma hakkı ile basın yayın organlarının ve mensuplarının haber ya da bilgiyi iletme haklarını ceza tehdidi altında tutan özellikler bulunmaktadır."
 
Türdoğan, ceza infazındaki eşitsizlikler ve ayrımcı uygulamalara da dikkat çekti. TMK kapsamında yargılananların koşullu salıverilme şartının cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda geçirdiklerini kaydeden Türkdoğan, buna karşın adli mahkumların koşullu salıverme şartının ise cezasının ikide bir oranında infaz kurumunda geçirmelerinin eşitsizlik olduğunu söyledi.
 
'ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİT İNSAN HAKLARINA AYKIRI'
 
Türkdoğan ölüm cezalarının hapis cezalarına çevrilmesi ve bu tutukluların da koşullu salıvermeden yararlanması gerektiğini ifade ederek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında verdiği kararı hatırlattı. Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "AİHM, Vinter ve diğerleri, Birleşik Krallık ile Öcalan, Türkiye kararında müebbet hapis cezasını AİHS'in 3'üncü maddesine aykırı bulunmuş, mahkumların rehabilitasyonu, bir gün serbest kalma ihtimalleri için umut ışığı olabilecek yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği tespit edilmiştir. Türkiye'nin artık adım atması gerekiyor. Öcalan üzerindeki kesintisiz uygulanan tecridi konuşmalıyız bugün. Bu insan haklarına, mahpus haklarına aykırı."
 
HASTA TUTUKLULAR
 
Hasta tutukluların durumuna ilişkin konuşan Türkdoğan, Türkiye'de hakkında ağırlaştırılmış müebbet bulunan bin 453 tutuklunun olduğunu kaydetti. Türkdoğan, hasta tutuklularla ilgili "Hapis cezasının hastalık nedeniyle ertelenmesi" gibi düzenlemeleri hatırlatarak, şöyle dedi: "Ölene kadar devam edecek cezanın içinde ayrı bir ceza uygulaması niteliğinde olan bu infaz rejimi hakkında AİHM Öcalan, Gurban ve Kaytan kararlarında 'tahliye umudunun bulunması' nedeniyle işkence ve kötü muamele sayıldığı gerekçesiyle ihlal kararı vermiştir. Özellikle hasta mahpusların bu rejime göre cezalarının infazı ölümlerine sebep olmakta, tedavisi uygun sürelerde yapılmamakta."
 
Raporun sonuç bölümünde mevzuattaki sorunların giderilmesine dair şu önerilerde bulunuldu: 
 
-MHP'nin şartlı indirimi içeren infaz ile ilgili teklifi oldukça problemlidir. Hukuk tekniği bakımından suç örgütleri arasında ayrım yapmak Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Türkiye'deki ceza mevzuatındaki problemli alanlara çözüm üretememektedir.
-TCK'daki terör tanımı Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle uygun hale getirilmeli. BM Güvenlik Konseyi'nin 1566 sayılı kararında belirtilen hususları ihtiva edecek yeniden düzenlenmelidir. Bu nedenle mevcut TMK bütünüyle kaldırılmalıdır.
-TCK 220 ve 314 AİHM kararları uyarınca yeniden düzenlenmelidir.
-Mevzuattaki ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile siyaset yapma, toplantı ve gösteri özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.
-Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları kapatılmalıdır. Sulh Ceza Hakimlikleri ile ilgili Venedik Komisyonu raporu doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.
-CMK 100/3. Maddesindeki katalog ile suçlanma halinde kolay tutuklamayı sağlayan hüküm kaldırılmalı, delillerin toplanması başta olmak üzere adil yargılanma hakkı önündeki hüküm kaldırılmalı, delillerin toplanması başta olmak üzere adil yargılanma hakkı önündeki engelleyici düzenlemeler kaldırılmalıdır. OHAL KHK'ları ile yapılan düzenlemeler geri alınmalıdır.
-İnfaz kanunundaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalı, tüm mahpusların infaz süreleri eşitlenmelidir.
-Denetimli serbestlikten yararlanmanın önündeki ayrımcılıklar kaldırılmalıdır.
-Hapishanelerdeki hasta mahpusların salıverilmelerinin önündeki yasal ve idari engeller kaldırılmalıdır.
-Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ölünceye kadar infazından vazgeçilmeli, bu konudaki AİHM kararlarına uygun mahpusun yaşını gözetecek şekilde şartla salıverme süresi mutlaka belirlenmelidir.