26 Kasım 2024 Salı

İHD Diyarbakır Şubesi Zozan Eren için adalet istedi

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 787. hafta eyleminde 25 Eylül 1997'de kaybedilen Zozan Eren'in hikayesini paylaştı ve adalet istedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 787. hafta eylemini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. 

İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Suzan Mehmetoğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü geride bıraktıklarına işaret ederek, kadınların tarih boyunca mücadelelerin en ön safında yer aldığını, toplumsal adalet için var gücüyle direndiğini söyledi. Mehmetoğlu, "Şüphesiz ki kadınlar; bugün burada bulunma sebebimiz olan, gözaltında zorla kaybettirmeler ve faili meçhul cinayetlerin kurbanı ve mağdurudurlar. Ancak bugün halen burada, hakikat ve adalet arayışı için bir arada güçlü bir şekilde durabiliyorsak; bu, en başta kayıp yakını kadınların, Cumartesi Annelerinin ve hak savunucusu kadınların sayesindedir" ifadelerini kullandı.

Berfin Elçi, 25 Eylül 1997'de gözaltında kaybedilen Zozan Eren'in hikayesini paylaştı.

Kulp sağlık ocağında hemşire olarak çalışan Zozan Eren'in polisler tarafından "Sen PKK'lilere ilaç gönderiyorsun, onun için buradan gitmek zorundasın" denilerek tehdit edildiğini, kısa süre sonra ise Eren'in "örgüte yardım" iddiasıyla başka bir hastaneye sürgün edildiğini belirten Elçi, "Diyarbakır'a tayini çıkan Zozan Eren'in çocukları Kulp'ta, annesi Pembe Toprak'ın yanında kalır. 24.09.1997 tarihinde Zozan Eren annesini arayarak 'Yarın, eşi Orhan ile birlikte Kulp'a gelerek çocuklarını alıp Diyarbakır'a döneceklerini' söyler" dedi.

Ancak ertesi gün Pembe Toprak'ın Zozan ve Orhan Eren'den haber alamadığını belirten Elçi, gece yarısı Orhan Zozan'ın arabasının Lice'ye bağlı Angül Karakolu'nun 50 metre yakınlarında terkedilmiş bir vaziyette bulunduğunu kaydetti.

Elçi, şöyle devam etti: "Ertesi gün yani cumartesi günü anne Toprak, Kulp Jandarma Karakolu'na başvuru için gider. Karakoldakiler; tatil olduğunu ileri sürerek başvurusunu kabul etmeyip pazartesi günü gelmesini söyler. Pazartesi günü anne Pembe Toprak, Kulp Savcılığına başvurarak durumu izah etmeye çalışır. Savcı Angül Karakolunu arayarak bilgi alır. Karakoldakiler 'Kaçırma olayının gerçekleştiğini, Orhan ve Zozan EREN'in PKK militanları tarafından kaçırıldığını' bildirir. Savcı bu bilgiyi anne Pembe Toprak'a iletir ve Angül Karakolu'na gitmesini, akabinde Diyarbakır Valiliğine başvurması tavsiyesinde bulunur."

Ancak Pembe Toprak'ın, başvurduğu hiçbir yerden somut bilgi alamadığını ve tüm yetkililerin Zozan ve Orhan Eren'in "PKK tarafından kaçırıldığını" iddia ettiğini aktaran Elçi, "İç hukuk yollarında bir netice alamayan aile davayı AİHM'e taşır. 21 Şubat 2005 yılında AİHM 'Yaşam hakkı ihlalinden' Türkiye'yi mahkum eder" dedi.