2 Ekim 2024 Çarşamba

HDP PM: Faşizme karşı direniş hattını örüyoruz

HDP MYK'sının ardından Parti Meclisi de, faşist saldırılara, siyasi soykırım operasyonlarına karşı "meydan okuyoruz" dedi. HDP PM, yaptığı toplantıda faşizme karşı direniş hattını büyütme kararı aldı, birlikte mücadele çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) 10-11 Ekim'de gerçekleştirdiği Parti Meclisi (PM) toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı.

Toplantının, 5 yıl önce Ankara Garı önünde yaşanan katliamda yaşamını yitiren 103 kişiye adandığı belirtilen bildirgede, "Canlarımızın Barış mücadelesini başarıya ulaştıracağımızın sözünü bu vesilesiyle bir kez daha yineliyoruz" denildi.

Toplantıda, siyasal gelişmeler, HDP'ye yönelik sistematik siyasi soykırım operasyonları başta olmak üzere bir çok konunun ele alındığı belirtildi.

Kapitalist sistemin tarihinin en ağır bunalımını, buhranını ve çıkmazını yaşadığı belirtilen bildirgede, "Yaşadığı her bunalımı halklara daha fazla zulmederek, doğayı ve yaşamı talan ederek, özgürlük alanlarını zehirleyerek, hakikati katlederek aşmaya çalışan sistem, günümüzde de halklara savaş, ölüm, gözyaşı ve yoksulluk dayatmaktadır. Bu sistemin varlık sebebi sömürüdür ve toplum düşmanlığından beslenmektedir. Bugün kötülükte birbiriyle yarışan otoriter ve faşizan yönetimlerin varlığı, sistemin bu karakterinden kaynaklanmaktadır ve esas olarak dünyanın her tarafında otoriter yönetimler için son derece bereketli bir zemin sunmaktadır. Buna karşılık dünyanın dört bir tarafında halkların yükselttiği demokrasi ve özgürlük mücadelesi ve yeni yaşam ideali, insanlığın hem tek kurtuluşu hem de biricik umududur" denildi.

'SALDIRILAR, ÖZGÜRLÜK İÇİN DAHA FAZLA MÜCADELE SORUMLULUĞU YÜKLEMEKTE'
"Türkiye'deki AKP-MHP faşist bloğu da esas olarak bu köhnemiş ve pespaye kapitalist sisteminin en arkaik, kaba ve geri kopyasıdır" denilen bildirgede, sistem içi çelişkilerden yararlanıp güç haline gelmeye çalışan, Osmanlı hülyaları gören, fetihçi anlayışa secde eden iktidarın, savaş politikalarıyla rant devşirmeye çalışırken, içerideki her türlü itirazı da zor yoluyla bastırmaya çalıştığı vurgulandı. Açıklamada, "Bütün bu baskı ve saldırı ortamı bizlere ve halklarımıza hem özgürlük için daha fazla mücadele sorumluluğu yüklemekte hem de meşruiyetini yitirmiş bu sistemin miadını doldurduğunu göstermektedir" diye kaydedildi. 

Olağanüstü koşullarda toplanan PM'nin, "mevcut iktidar blokunun Siyasal İslamcılıkla yeni türden İttihatçı/Turancı/Kızılelmacı kesimlerin bulamacı haline geldiğini" tespit ettiği ve "bu faşist blokun Türkiye halkları kadar bölge için de ciddi bir tehlike haline geldiğini, neo-liberal vahşi kapitalizm ile militarizmin el ele yürüdüğü bu saldırganlığın durdurulması için bütün demokratik güçlerle birlikte bir direniş hattının kurulması" gerektiğini belirlediği vurgulandı. 

TECRİDE KARŞI MÜCADELE
Her zamankinden fazla yıpranan iktidarın militarist politikalarının en kilit noktasının Kürt sorunu olduğu kaydedilen bildirgede, iktidarın Kürt düşmanlığının, bu meseleyi hem derinleştirdiği, hem de uluslararası bir hale getirdiğine dikkat çekildi. Asimilasyon politikaları ve Kürtçeye yönelik saldırıların hiç olmadığı kadar tırmandırıldığı ifade edilen bildirgede, Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit politikasına dikkat çekildi. Bildirgede, "Savaş ve işgalin ortaya çıkardığı yıkımdan tek çıkış yolu demokratik bir Türkiye ve Ortadoğu mücadelesini yükseltmektir. Bu yolun açılması için atılması gereken ilk adım da, Sayın Abdullah Öcalan'ın rolünü oynamasına zemin hazırlamaktır. Ancak iktidar, barışa ilişkin en küçük bir sesin bile duyulmasından korkarak sürdürdüğü ağır tecrit politikasıyla savaşa ve kan dökmeye dayalı politikasını tırmandırırken, ekonomik/politik/sosyal her derinleştiğinde yeni saldırı dalgaları başlatmaktadır. Bugün İmralı adasında uygulanan kişiye özel rejim, aslında militarist politikanın, savaştan beslenmenin doğrudan ifadesi haline gelmiş, bu anlamda tecrit, artık bütün toplum ve demokrasi güçleri üzerindeki bir prangaya dönüşmüştür. Dolayısıyla, İmralı'dan bütün ülkeye yayılan tecridi kırmak artık barışı istemek, barışı savunmakla aynı anlama gelmekte ve bütün devrimci demokratik güçler için bir sorumluluk anlamı taşımaktadır" denildi.

Savaş politikalarının Kürdistan ve Ortadoğu bölgesi için ciddi tehdit haline geldiği tespiti yapılan bildirgede, HDP'nin, bu politikaların karşısında en net ve en ilkeli barışçı tavrı aldığı kaydedildi.

Kadına yönelik şiddetin ve katliamların arttığı dönemde iktidarın İstanbul Sözleşmesi'ni hedef aldığı hatırlatılan bildirgede, "Türkiye'de ve özellikle Kürt coğrafyasında resmi sivil bütün erkek güçlerinin kadınlara yönelik saldırıları artmakta, intiharlar ve kayıplar birbirini izlemektedir" denildi.  

AKP iktidarının, korona salgınından daha tehlikeli hale geldiğine işaret edilen bildirgede, iktidarın sağlık emekçileri ve örgütlerinin bütün uyarılarına rağmen yürüttüğü tekçi ve emek düşmanı politikalarla bütün halkın sağlığını tehlikeye attığı kaydedildi.

'HEDEF HERKESİ SUSTURMAK, İTİRAZ ETMEYEN BİR TOPLUM YARATMAK
Ekonomik ve siyasi krizin derinleşmesinin doğrudan sonucu olarak Türkiye'nin bir hapishaneye çevrildiği ifade edilen bildirgede, iktidarın toplumun tüm kesimlerine yönelik baskı ve saldırılarına dikkat çekildi.

HDP'ye yönelik saldırılar hatırlatılarak, şunlar kaydedildi: "Gerilim ve kutuplaşmadan medet uman iktidar bloku, toplumsal rıza üretmekten yoksundur. İktidarını sürdürebilmek adına her türlü zor ve baskı aygıtıyla Türkiye halklarına faşizmi dayatırken, bu saldırıya karşı en güçlü direnişi gösteren partimiz HDP'yi asıl hedef olarak belirlemiştir. Savaş tezkerelerinden emek ve doğa düşmanı politikalara kadar her alanda faşizmin karşısında dimdik duran partimize karşı devletin tüm imkânları seferber edilmekte; gözaltı, tutuklama ve operasyonlarla özel savaş teknikleri de kullanılarak saldırılar kesintisiz sürdürülmekte, halkın iradesi hiçe sayılarak vekillerimiz tutuklanırken, yerel yönetimlere sömürge valisi sıfatıyla kayyımlar atanmaktadır.

"Bütün bu baskılar boşuna değildir. Her şeyden önce iktidar sahipleri, inşa etmeye çalıştıkları faşist rejim karşısındaki asıl ciddi engelin HDP olduğunun farkındadır. Gerçekten de sık sık söylediğimiz gibi, HDP halktır! HDP sokakta ve halkın kalbindeki varlığının yanında sandıkta da iki kez faşist bloku yenilgiye uğratmış, planlarını engellemiştir. İktidar bu yenilgilerini elbette unutmamıştır ama daha önemlisi, partimiz var oldukça bu hezimetlerin tekrarlanacağını da bilmektedir. Son beş yılda akıllara durgunluk verecek baskılara, binlerce üyemiz ve seçilmişimizin zindanda olmasına karşın gösterdiğimiz direnç, Saray'ın korkulu rüyası olmaya devam etmektedir."  

'MEYDAN OKUYORUZ: FAŞİZMİ DURDURACAĞIZ'
Tüm bu saldırıların zirve yaptığı bir dönemde toplanan Parti Meclisi'nin, mücadeleyi yükseltme ve antifaşist direniş hattını örme kararı aldığı vurgulanan bildirgede, Merkez Yürütme Kurulu'nun 1 Haziran'dan sonra başlattığı "Demokratik Mücadele Kampanyası"nı bir üst aşamaya taşıma ve "Partimizi ve halkımızı iktidar saldırılarına karşı koruma ve bu saldırıları etkisiz kılacak bir eylemsellikle güçlendirme" kararının PM tarafından da benimsendiği açıklandı.

Bu karara ilişkin şunlar kaydedildi: "

-Partimiz, durumu kırılganlaştıkça daha da saldıran Saray rejimine karşı antifaşist blokun inşası için olağanüstü bir çabanın içine girecektir.

-Partimiz, bu süreci öncelikle bir örgütlenme süreci olarak ele almakta, halkımızın bulunduğu her yerde ev ev, sokak sokak varlığımızı tahkim ederek saldırılara yanıt olmayı önüne koymaktadır.

-Partimiz, politik mücadeleyi sadece seçimlerden ibaret görmeyen tavrıyla, sokağı ve diğer bütün meşru-demokratik mücadele alanlarını sonuna kadar kullanmakta ve bütün baskılar ve engellemelere rağmen mücadele alanlarını terk etmemekte kararlıdır.

-Partimiz, bu süreçte başta devrimci demokratik güçler olmak üzere emekçileri, kadınları ve bütün ezilen/ötekileştirilen toplumsal kesimleri kapsamayı, onlarla birlikte yürümeyi sürdürürken, bir demokratik ittifakı da önüne hedef olarak koymakta, bu ittifakın oluşması için elinden gelen bütün çabayı göstermekte ısrarlıdır.

-Partimiz, savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük mücadelesini bir an bile durdurmaksızın barışı dillendirmekten ve savunmaktan geri durmayacaktır." 

Türkiye halklarının çaresiz olmadığı vurgulanan bildirgede, son olarak şunlar ifade edildi: "Bu coğrafyada faşizme meydan okuyan, onunla uzlaşmaksızın dişe diş mücadele yürütmekte kararlı bir parti vardır! Partimiz kurulduğu günlerde programımızla nasıl heyecan yaratıp tekçi rejimin korkulu rüyası olduysa, şimdi de yani kuruluşumuzun 8. yılında heyecan ve kararlılıkla Türkiye tarihinin en büyük antifaşist hareketini büyütecek ve faşizmi yenmeyi başaracaktır."