3 Ekim 2024 Perşembe

Güçlükonak faillerinin yargılanması istendi

Güçlükonak katliamında hayatını kaybedenlerin anıldığı Cumartesi Anneleri 876 hafta eyleminde, faillerin yargılanması istendi. Babası katledilen Emine Kaya ise "Tüm dünya halkları gibi özgür olmak istiyoruz" diyerek kendilerine uygulanan baskı politikalarının sonlanması çağrısı yaptı. 

1996 yılının 10-12 Ocak tarihlerinde Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerinde yaşayan 6 köylü gözaltına alınarak Taşkonak Tabur Komutanlığı'na götürüldü. Asker eşliğinde minibüsün özel tim tarafından yolu kesildi. Araçtaki askerler indikten sonra minibüs silahla tarandı, ardından atılan roketlerle minibüs ve içindekiler katledildi. 

Gözaltında kaybedilen yakınları için mücadele eden Cumartesi Anneleri 876. hafta eyleminde 26 yıldır failleri biliniyor olmasına rağmen cezasızlık politikasıyla korunan Güçlükonak katliamı dosyasını kamuoyuyla paylaştı. 

Covid-19 salgınından kaynaklı kayıp yakınları bu hafta da açıklamayı online düzenledi. 

KAYA: DÜNYA HALKLARI GİBİ ÖZGÜR OLMAK İSTİYORUZ
Güçlükonak'ta katledilen Ahmet Kaya'nın kızı EmineKaya seslendi. "Ne zamana kadar bu şekilde ezileceğiz" diye soran Kaya, barış istediklerini ancak bunu korktuklarından değil dünya daha güzel olsun diye istediklerini dile getirdi. Kaya, şöyle devam etti: "Biz de tüm dünya halkları gibi özgür olmak istiyoruz, yıllardır öldürülüyoruz, tutuklanıyoruz, kaybediliyoruz. Artık yeter insan haklarının olmasını ve uygulanmasını istiyoruz. Bu insanları infaz edenler, dışarıda serbestçe dolaşıyor."

YURDATAPAN: DİRENEN CUMARTESİ ANNELERİNE SELAM OLSUN
Katliamın hemen ardından incelemelerde bulunmak ve bir rapor hazırlamak için olay yerine giden Barış İçin Bir Arada Grubu'ndan  Şanar Yurdatapan, katliama ilişkin yayımlanan haberleri anımsattı. Olay yerinde otomatik silahla taranarak kevgire dönen, içindekilerle yakılmış minibüse ulaştıklarını dile getiren Yurdatapan, daha sonra katledilen kişilerin köyüne gittiklerini belirtti. 

Jandarmanın kendilerine yakılan kişilerin kimliklerini verdiğini ancak ne hikmetse kimliklerin yanmadığına dikkat çeken Yurdatapan, olayın ardından haberlerin bıçak gibi kesildiğini, yetkililerin medya kuruluşlarını tehdit ettiğini söyledi. Yurdatapan, "Göstermelik bir soruşturma bile açılmadı. Ama katliam unutulmadı, unutturulmadı. Bu direnişi sergileyen Cumartesi Anneleri'ne selam olsun" dedi. 

YEŞİLYURT: KATLEDİLEN 11 KİŞİ İÇİN ADALET SAĞLANSIN
876. haftanın basın metnini Semra Yeşilyurt okudu. Güçlükonak ilçesinde gözaltındaki 11 kişinin bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılmasıyla sonuçlanan katliamın 26. yılında olduklarını hatırlatan Yeşilyurt, "876. haftamızda bir kez daha Güçlükonak'ta gözaltına alınan, devletin güvencesi altındayken yaşam hakları ihlal edilen 11 kişi için adaletin sağlanmasını talep ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Güçlükonak Katliamı  için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 177 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. 

NE OLMUŞTU?
Devletin resmi kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu'nun raporuna göre: 1996 yılının 10 - 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu'na götürüldü. Köylüler burada ağır işkence sonucunda öldürüldü.

15 Ocak 1996 tarihinde de Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi.Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir'i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu'na gitti.

Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı.

Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.

Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996 günü Ankara'dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak'a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu "Katliamı PKK'nin gerçekleştirdiğini" açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı.

Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu.  

Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna: "Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır" açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM'e taşınan davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkum oldu.

Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, "Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM'in işiydi, söyleyemedik" dedi. 2012 yılında da dönemin Şırnak İl Jandarma Merkez Bölük Komutanı Yüzbaşı Özcan Tozlu da Ergenekon yargılamaları sırasında mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde ve basına yaptığı açıklamalarda "bölgede askerden habersiz kuş bile uçamazdı" dedi. Katliamın ordu tarafından koruculara yaptırıldığını söyledi. 

Bu gelişmeler sonrasında, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesinin alındığı, savcının önemli tanıklara ulaştığı ve Güçlükonak katliamında şüphelilerin JİTEM'le bağlantılı görevliler olduğu şeklinde haberler basına yansıdı. Ancak bugüne kadar suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı.