2 Ekim 2024 Çarşamba

Gazetecilerin tutuklanmasına tepki: Baskılar ayyuka çıktı

Van'da tutuklanan gazetecilere ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nde düzenlenen basın toplantısında, "Türkiye'de basın ve medya kuruluşların, gazetecilere yönelik baskıların ayyuka çıktığı ve halen onlarca gazeteci arkadaşımızın cezaevinde bulunduğu bir dönemde, bunlara yenilerinin eklenmesini ve baskıların arttırılmasını kabul etmiyoruz" denildi.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Van'da tutuklanan Jin News muhabiri Şehriban Abi ve Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile gazeteci Nazan Sala'ya ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nde basın toplantısı düzenlendi.

Basın açıklamasının Türkçesi'ni DFG Eşsözcüsü Serdar Altan, Kürtçesini Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu üyesi Roza Metina okudu.

Van'da 6 Ekim sabahı Mezopotamya Ajansı'nın (MA) Van bürosunun polisler tarafından basıldığını söyleyen Altan, aynı saatlerde 6 gazetecinin evlerine baskın yapıldığını kaydetti. Altan, Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jin News muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala ile Yeni Yaşam gazetesi dağıtımcısı Fehim Çetiner ve eski gazete dağıtımcısı Şükran Erdem gözaltına alındığını söyledi. Altan, "Gözaltına alınan 6 basın mensubu arkadaşımızdan 4'ü ne yazık ki dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Peki, neden gözaltına alınıp tutuklandı bu arkadaşlarımız? Sanırım bu sorunun cevabını artık tüm kamuoyu biliyor. MA, operasyona çıkan askerlerin gözaltına aldığı Servet Turgut ve Osman Şiban'ın Van'ın Çatak ilçesinde kırsalında helikopterden atıldıklarını belgeleriyle ortaya çıkarmıştı. Daha önce inkar edilme çabası içerisine girilen bu olay, belgeleriyle ortaya konulunca daha fazla söze gerek kalmamıştı" dedi.

'HEDEF GERÇEKLERİ AÇIĞA ÇIKARANLANDIR'
Gerçekleri açığa çıkarma çabasının, daha önce de hedef haline getirildiğine dikkat çeken Altan, "Gazetecilerin artık tam anlamıyla bertaraf edilmesi gerektiğini düşündürtmüş olacak ki, arkadaşlarımız gözaltına alınarak tutuklandı. Aslında yapılan haberin ardından MA çalışanlarına yönelik baskı, gözaltı olayı öncesinden başlamıştı. Yaşamını yitiren Servet Turgut'un Van'daki taziyesini basan polisler MA'yı hedef göstermiş, orada bulunan muhabirlerin haber takibi engellenmişti. Ardından da ajansın internet sitesine erişim mahkeme kararıyla engellenmişti. Bu baskılar ve engelleme çabası yetmemiş olacak ki, 4 gazeteci arkadaşımız önce gözaltına alındı, ardından mesnetsiz suçlamalarla tutuklandı" diye kaydetti.

'GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR'
Tutuklanan gazetecilerin gazetecilik dışında herhangi bir faaliyetlerinin olmadığını vurgulan Altan, herkesin tutuklanan gazetecilerin gazeteciliğine tanık olduğunu vurguladı. Altan son olarak, "Bizler bir kez daha hakikati açığa çıkarıp tüm dünyaya duyurmaya çalışan meslektaşlarımıza yönelik bu uygulamayı en sert biçimde kınıyoruz. Türkiye'de basın ve medya kuruluşların, gazetecilere yönelik baskıların bu kadar ayyuka çıktığı ve halen onlarca gazeteci arkadaşımızın cezaevinde bulunduğu bir dönemde, bunlara yenilerinin eklenmesini ve baskıların arttırılmasını kabul etmiyoruz. Bu nedenle dün Van'da gözaltına alınan 4 arkadaşımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz ve diyoruz ki; gazetecilik suç değildir" dedi.

'PROPAGANDA MEMURU'
Türkiye Gazeteciler Sendikası Temsilcisi Mahmut Oral ise "Tutuklama kararını veren heyete ve bunu örnek alıp, daha sonra karar vermeyi düşünen saygıdeğer yargıçlara şunu hatırlatmak istiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde gazetecinin gazeteci olduğunu devletler, polis, savcı karar vermiyor. Gazetecinin gazeteci olduğuna ancak ve ancak meslek örgütleri karar verebiliyor ve bunu tescil ediyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın, propaganda bakanlığı gibi işlev görüldüğü ülkemizde, doğal olarak bu başkanlık, kart verdiği kişileri kendisine bağlı propaganda memuru olarak görüyor. Öyle haber yapmalarını bekliyor" diye konuştu.

'MESLEĞİMİZ TERÖRİZE EDİLİYOR'
Oral, "Van'da da görüldüğü üzere yaramaz gazeteciler çıkıp, ezber bozuyor. Bu yüzden de bu gazetecilerin ortaya çıkardığı çok kıymetli gerçekler, yetkililerin gözüne batıyor. Onları oturdukları koltukta diken varmış gibi rahatsız ediyor. Onlara gazeteci değiller demeleri bundandır. Bundandır mesleğimizin terörize edilmesi. Van'daki vakada, helikopterden atılan adaleti bulup, hakkı teslim etmek yerine, yaramaz gazetecileri içeri atmak, her zamanki gibi kolayına gelmiştir yetkililerin. Oysa demokratik hukuk devleti olduğu öne sürülen Türkiye'de, yapılması gereken, helikopterden insan atan zihniyeti ortaya çıkarıp, en ağır biçimde cezalandırmaktı. Bunu yapmadılar. Adalet yine başka bir bahara kaldı ve fatura gerçeğin peşindeki gazetecilere çıkarıldı. Efendiler, gazetecilere kıymayın, yarın bir gün onların kal" diye belirtti.