GÜNCEL
Faz değişimi
Rejimdeki faz değişimi bir zorlamanın, krizin, başka türlü başa çıkamama gerçekliğinin sonucudur. Kürdistan'daki özgürlük mücadelesiyle bağ kurmaya girişen ve sosyal şovenizme sığınmayan herkes hedeftir. Bunun başarılı olması Batı'daki siyasal ve toplumsal özgürlük taleplerinin bastırılmasından geçer. Dolayısıyla düşman ceza hukuku tüm coğrafya sathında uygulanacak, polis ve adliye aygıtı bir kıyım aracı olarak kullanılacaktır.
Rejimin yeniden yapılanması, beklendiği gibi hızla başladı. Belli bir ülkücü kadro marjı olmakla birlikte, reorganizasyona karekterini veren siyasal İslamcılıktır. Faşist ve sömürgeci yapısı öyle kalmakla birlikte, bu yeni durum bir faz değişimi anlamı da taşımaktadır.
Kurumlar, siklet merkezleri zayıflatılırken bir isme bağımlı bu yeni yapılanmanın, Kemalist model kadar uzun bir geleceğinin olmadığı da söylenebilir. Genel geçer vatan, millet, bayrak dilinin ajitasyon değeri dışında bir karşılığı bulunmuyor.
Bir yıl öncesine kıyasla, şaşaalı bir zafer performasına dönüştürülen 15 Temmuz'da kullanılan dil ve mobilize edilen kitleye hitap, çifte seçim sonrasındaki yeniden yapılanmanın katalizörü haline getirilecektir.
Şu sıralar, iktidara yanaşan ve devlete yerleşmeye odaklanan çeşitli tarikatlar, politik İslamcılar, ülkücüler amaçlarına ulaşana dek, halihazırdaki vatan, millet, bayrak dilinden memnun olacakları gibi bununla Kürdistan'daki sömürgeci tahakkümü körükleyeceklerdir.
Buradaki hiç hafifsenmeyecek çelişki şudur: AKP bu iç dile karşın, uluslararası tekellerin eklentisi olma, müesses nizamın ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu ve baskısı altındadır. Emperyalist tekellerin burjuva demokrasi derdi dahi yoktur. Hak, özgürlük ihlalleri tekelller için araçsaldır ve yerel işbirlikçi diktatörleri köşeye sıkıştırmak bakımından sahaya sürülür.
Son İngiltere görüşmeleri, NATO tartışmaları, Minbîç özelinde ABD'nin iktidarı rahatlatan tutumu, mali-ekonomik sömürgeleşmenin koyulaştırılarak devam ettirilmesidir. AKP'nin, tüm uluslararası platformlarda kendisinden bu kapsamda istenen tavizleri verdiği anlaşılıyor.
Diğer yandan, bu taviz ve kabullerin, politik İslamcı kimliğini sahiplenen AKP'nin emperyalist tekellerle huzurlu ve süreğen bir ilişki tutturması pek olası değil.
Rejimin sömürgeci ve faşist karekteri, düne kıyasla, şimdi daha fazla MHP rengine bulanmıştır. Geçen yıllar, saldırgan politikalar sürdükçe MHP'nin erimediğini gösterdi. Dolayısıyla bir akım olarak MHP, tek isme odaklı bir parti olan AKP'yi bu yolla eritmeyi, hatta dağıtmayı dahi tahayyül etmeyi ve menzildeki hedef saymayı öngörmektedir.
Kürdistan'daki sömürgeci siyaset, rejim için vazgeçilmez niteliktedir. AKP, Batı'yı kendi arkasına alabilmek için bu siyasetini teslim alma konsepti ekseninde sürdürecektir. Öncelikli hedefin bu olduğu deklare edildi çoktan. "Asıl film şimdi başlıyor" biçimindeki '90'ların TMŞ işkencehanelerinde kaldığı sanılan bir tutum, bizzat karar alıcılar tarafından ihya edilmektedir.
Bunun başarılı olması Batı'daki siyasal ve toplumsal özgürlük taleplerinin bastırılmasından geçer. Dolayısıyla düşman ceza hukuku tüm coğrafya sathında uygulanacak, polis ve adliye aygıtı bir kıyım aracı olarak kullanılacaktır.
Kürdistan'daki özgürlük mücadelesiyle bağ kurmaya girişen ve sosyal şovenizme sığınmayan herkes hedeftir.
Rejimdeki faz değişimi bir zorlamanın, krizin, başka türlü başa çıkamama gerçekliğinin sonucudur. Milliyetçilikle Türkleri Kürdistan siyasetinin aktif destekçisi haline getirmek, Kürtleri ise yapay bir orta sınıflaşma ile bölmek, özgürlük hareketini Kürdistan halkından koparmak orta yerdeki hedef.
Yanı sıra, şehvetli bir dille hareketi kırlara hapsetmek de özel bir hedeftir. '90'larda, Kürdistan'a sıkışan bir çatışma denkleminin devrim aleyhine olacağı, politik özgürlük mücadelesinin tüm biçimleriyle Batı'da yeni bir cephe açılarak sürdürülmesi gerektiği üzerine geliştirilen düşünce ve öneriler güncelliğini korumaktadır. Kürdistan'a ve kırlara sıkışan bir mücadelenin sonuç alma imkanı zayıf. Batının sokakları birleşik bir politik özgürlük mücadelesiyle Kürdistan halkının özgürlük mücadelesine omuz verdiği oranda faşizmin yenilgisi kolaylaşacaktır.
Yeni faz, gerek rejim içi güç-ağırlık merkezleri bakımından gerekse siyasal özgürlük mücadelesinin talep ve bileşenleri açısından yenilenme anlamı da taşır. Son gelişmelerin belki en önemli sonucu parlamentonun fonksiyonel bir araç olmaktan çıkması, geniş yığınların parlamenter mücadeleye inancının zayıflamasıdır. Dolayısıyla parlamento dışı mücadele arayışları kuvvetlenecektir. Nesnel zemin buna olanak tanıyor.
Burada önemli olan uçlara savrulmadan ve basınca aldırmadan devrim ana amacına bağlanma, bütün mücadele araç ve biçimlerinin kullanılması becerisidir. Odağa ezilenlerin siyasal kurtuluşunu yerleştiren bir bakış açısı bunun sigortasıdır. Ezilenlerin bulunduğu her yeri mücadele ve örgütlenme sahası sayarak o sahalarda adım atılmadık yer bırakmayanlar kazanacaktır.
Bundan bir an olsun şüphe edenlerin pratik, politik devrimcilik düzleminden eleneceği bir siyasal atmosferdeyiz. Kazanan özgürlük ve sosyalizm olacaktır.