GÜNCEL
Erdoğan'ın zorbalığına karşı
Erdoğan faşizminin seçim gaspı ve zorbalığına karşı halk eylemleri ve kazanılan belediyeleri elde tutmak için kitlesel oturma eylemleri, açlık grevi direnişiyle birleşerek faşizme karşı mücadeleyi büyütecektir.
Erdoğan faşizmi altında seçim zaten antidemokratikti! İktidarın sınırsız olanakları ve zoru karşısında, halklarımızın demokratik güçleri, cesur bir girişkenlik gösterdi. Gücünü ve kitleselliğini en asgari düzeyde ortaya çıkarmaya, nefes alacak koşulları sürdürmeye, faşizmi geriletmeye çalıştı.
Halklarımız, Erdoğan'a kitle desteğini azaltan ders verdi. Sosyal-kültürel-siyasi gelişmenin merkezi büyük kentlerde Erdoğan'a rant değirmenini kaybettirdi. Saflarında moral bozukluğu yarattı.
Kürt halkımız kirli savaşa ve vahşete rağmen, gaspedilen belediyeleri geri alma cesareti gösterdi. Yenilgiyi tattırdı. Batı'da Erdoğan'a en önemli merkezlerde belediyeleri kaybettirdi.
7 Haziran'dan bu yana süren direniş, halkların seçim ve plebisit alanında da diktatöre tavır almasını cesaretlendirdi.
Diktatör birkaç günlük bir tereddütten sonra seçim sonuçlarıyla kendisine ders verenlere saldırıya geçti.
Bu kez kazananlara belediyeleri vermeyip, doğrudan ve zor yoluyla ele geçirme oyunu oynuyor, halkın iradesine saldırıyor.
Kullandığı bahaneler, bahane bile değil, KHK'lılar! Seçim sonuçlarını değiştirme, seçimi yenileme, ne olursa olsun AKP'yi belediyelerde de öne geçirme, sonrasında muhalif belediyeleri çalıştırmama… 7 Haziran sonuçlarına karşı kanlı ve vahşi saldırılara girişmişken, işin içinde burjuva muhalefetin olduğu şimdiki durumda aynı düzeyde saldıramıyor. Ama baskının keyfiliği o zamankinden az değil.
Bu saldırılarla halklarımızın demokratik güçlerine gözdağı vermeyi, keyfilikle sonuçları değiştireceğini gösterip özgüven kaybı yaratmayı hedefliyor.
Bu noktada, krala değil soytarısına, YSK'ya çatmakla yetinmek, burjuva muhalefetin, diktatöre örtülü koltuk çıkmasıdır. Diktatörü meşru görerek kendisine oy veren kesimin özlemine ihanet etmektir.
Ne Yapmalı?
Kazanılanı korumak, hile ve oyunu yenmek tabii ki değerlendirilecek mücadele yöntemlerinden biridir. Bu normal.
Fakat bunun tek başına asla yetmeyeceğini, asıl onanın da halk mücadelesini yükseltmek olduğunu yaşanan pratik defalarca gösterdi. Hem de yalnızca öncü kesime değil geniş kitleye de gösteriyor.
Burjuva muhalefet, "millet ittifakı" olarak, asgari burjuva demokrasisini bile savunmayarak destek kitlesinde hayal kırıklığı yaratmakla kalmıyor. Siyasi kriz derinleşmesin diye Erdoğan faşizminin en saldırganca keyfiliği ve kaba hilelerine karşı halk eylemini önlüyor. Bununla yetinmiyor. Büyük kentlerde sayesinde belediye elde ettiği HDP'nin bu seçimde kazandığı belediyelerin diktatör tarafından daha başından gasp edilmesine sessiz kalıyor. Kürt anasını görmesin şovenizmini sergiliyor. Halkların demokratik güçlerinin birlikte mücadelesinin gelişmesine şovenizm kılıcını çalıyor.
Zorba diktatörün emrederek, tehdit ederek, taltif ederek elde tuttuğu silahlı-silahsız bürokratik devlet aygıtı karşısında, demokratik güçler bu araçlardan yoksun olarak bir şey yapabilir mi tereddütü halk eylemini yalnızca engeller. Sudan'ın darbeyle gelen politik islamcı diktatörü El Beşir karşısında harekete geçen milyonlar, Beşir'le ordusu arasında yarık açarak, Beşir'in iktidardan gitmesini sağladı. İstenen demokratikleşmeyi henüz alamadıysa da, diktatörü götürebileceğini gösterdi.
Sudan'daki gibi halklarımızın demokratik kitle eylemini yükseltmesi karşısında diktatör Erdoğan'ın da faşizmini sürdürme gücü yüksek olmayacak. Silahlı-silahsız yalaka bürokrasisi, halkların eylemi karşısında içinden yarılmak zorunda kalabilir.
İstanbul'da da, Kürdistan'da da, halk eylemiyle, halkın kazandığı belediyelerde oturma ve faşizmin gaspına izin vermeme mücadelesi yükseltilebilir.
Zindanlarda devrimci tutsakların tecridi yıkalım mücadelesi, dışarıda Leyla Güven öncülüğünde yürütülen açlık grevleriyle birleşik olarak, büyük çaplı bir direniş odağı yaratarak sürüyor. Erdoğan faşizminin seçim gaspı ve zorbalığına karşı halk eylemleri ve kazanılan belediyeleri elde tutmak için kitlesel oturma eylemleri, açlık grevi direnişiyle birleşerek faşizme karşı mücadeleyi büyütecektir.
An'daki her eylem, hak ve özgürlükler için harekete geçen kitlenin her eylemi, Erdoğan faşizmine karşı birleşik mücadelenin bir parçası olur. Bu, siyasal durumun/krizin yarattığı bir olanaktır da.
Önümüz 1 Mayıs. Erdoğan gözü dönük kapitalist saldırganlığıyla, damat Berat paşaya açıklatarak, kıdem tazminatını patronlar ve yandaşlar için yağmalanacak fona dönüştürmeye girişiyor. Diktatörün kibirli saldırganlığını ekonomik alanda da gösteriyor. Ama kışkırtıcı bu kibre ve yaratacağı kayba karşı işçi mücadelelerini şimdiden başlayarak 1 Mayıs'ta yükseltmek de, birleşik direnişin bir parçasıdır. Erdoğan faşizmine karşı süren birleşik mücadelenin bir bileşenidir. Bu 1 Mayıs, Erdoğan faşizminin saldırganlığına karşı direnişin daha cesurca ve özgüvenle yükseltileceği mücadele olacak.
Erdoğan ve faşist müttefiklerinin kibir, keyfilik ve yalan imparatorluğuyla kitleleri kolayca aldatmasının, kirli savaş ve Kürt düşmanlığıyla korku ve faşist şartlanma yaratmasının daha büyük yaralar aldığını sergileyecek mücadeleler, onların seçim sonuçlarına ilişkin saldırganlığına karşı eylemlerden, tecrite karşı eylemlere, 1 Mayıs'ta kıdem tazminatı hakkını koruma ve faşizme karşı çıkma eylemlerine değin uzanıyor.
Birleşik direnişin önemli momentlerinden biri olacağı için, Erdoğan'ın seçim gaspeden, hile ve korkuyla buna boyun eğdirmeyi dayatan saldırganlığına karşı, burjuva muhalefetin mücadeleyi sönümlendiren tavrını bir yana iterek, kazınımı koruma eylemleri, antifaşist birleşik direnişi geliştirmede göründüğünden çok daha fazla önemlidir. Birleşik antifaşist direniş için bu olanak değerlendirilmelidir.