Ece Şimşek yazdı: Etrafımız sarılı; teslim olmuyoruz
6284 sayılı şiddet yasası, TCK'nin ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri fiilen yok sayılmakta iken erkek şiddetini önlemeye dönük olan bu yasalar tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor. Şiddet uygulayan erkekler, bu düzene ve düzenin iktidarına güveniyor, buna yaslanıyor. O halde kendi gücümüzü, dayanışmamızı, direnerek kazanma tarihimizi yeniden hatırlatalım; krala yaslanmayın, düşersiniz.
Örgütlü, silahlı, kurumsallaşmış, bütün devlet mekanizmalarını arkasına alan erkek şiddeti karşısında; öz savunma gücüne dayanan, birbirinin elinden tutan, düşeni, şiddete uğrayanı, kaybedileni, gözaltında işkence edileni yalnız bırakmayan, sokakları terk etmeyen bir kadın hareketi var.
Katiller, tacizciler, tecavüzcüler aramızda. Yanımızda, sıramızda, çalışma odamızda, otobüste, köşe başında, karşıdaki mağazada, film setimizde. Erkeklikle mücadeleyi en başta, en yakınımızdakine karşı yürütüyoruz. Çoğu zaman en yakınımızdakinden görüyoruz şiddeti. Babamızla, ağabeyimizle, eşimizle, sevgilimizle, iş arkadaşımızla, yoldaşımızla mücadele ediyoruz. Kadına şiddet uygulayanlar uzaydan gelmiyorlar, "cani, vahşi, psikopat" tanımları karşılamıyor onları. Onlar erkek egemen kapitalist düzenin en sadık temsilcileri, sürdürücüleri, kadın devriminin karşı gücü. Biraz politikleşmiş olanları bunu da kendi suçuna kılıf olarak kullanabiliyor üstelik. "Bu düzende ben ne kadar erkekliğimden sıyrılabilirim ki?" diyor. Tacizi, tecavüz girişimini, fiziksel şiddeti bir suç olarak değil bir zaaf olarak, kontrol edilemeyen öfke olarak tanımlıyor. Suç olarak tanımlarsa gerçek, caydırıcı, tekrarlanmasını kesin suretle önleyici bir ceza alması gerektiğini kabul etmiş olacak çünkü.
Kadına yönelik şiddete hep bir kılıf bulunuyor. İktidar temsilcileri bunu kronikleşmiş bir halde, iki yüzlüce yapıyor. Siyasetçilerin "kahkaha atan kadın iffetsizdir" sözleri, erkeklerin dilinde "siz de sevgilinizi iyi seçin" "öğütlerine" dönüşüyor. Akıl vermeye çok meraklılar. Pınar Gültekin için tweet atıp yanı başındaki kadına şiddet uygulamaya çok meraklılar. Kendisini ezene karşı asla ses çıkarmayıp, "gücünü" kadınlara, hayvanlara, çocuklara karşı göstermeye çok meraklılar.
Hangi siyasi düşünceden olursa olsun kadına şiddet uygulayan bütün erkekler gücünü bu düzenden ve siyasi iktidardan alıyor.
İktidar açıkça "Biz kadınlara düşmanız, katilleri koruyarak tüm kadınlara gözdağı vermek istiyoruz" demiyor. Adalet Bakanlığı kadın katliamlarında davayı etkileyecek görüntülerin medyada yayınlanmamasını, kadınlar hakkında hiçbir delil aranmadan davalarda hızlı kararlar verilmesi maddesinin kaldırılmasını öngören bir genelge yayınlıyor örneğin. Bir tek kadın örgütlerinin takip ettiği yahut sosyal medyada geniş yer bulan kadın cinayeti davalarından bir nebze kadın lehine sonuçlar çıkabildiği için yapıyor bunu.
Örneğin iktidarın polisi, Pınar Gültekin için sokaklara çıkan kadınlara şiddet uyguluyor ki kadın katilleri rahat rahat can almaya devam edebilsin.
Örneğin iktidar, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için hazırlanmış olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Şiddeti Önleme Yasası'na saldırarak kadınların yaşam hakkını hedef alıyor.
Pınar Gültekin'in erkek şiddeti ile aramızdan alınışının ardından İstanbul Sözleşmesi yeniden gündeme geldi. Daha doğrusu AKP zaten bunu kendi lehine olmak üzere hep gündemde tutuyordu. İptal edilmesi defalarca gündeme getirilen İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin konuşan Numan Kurtulmuş, "İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması yanlıştı. Metinde bizimle uyuşmayan iki tane önemli husus var. Bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi. Bir de cinsel yönelim tercihi" dedi. Hemen ardından 14 Temmuz'da gerçekleştirilen AKP MYK toplantısında Tayyip Erdoğan'ın sözleşmenin tek taraflı feshi ya da tartışmalı maddelere çekince konulmasının sonuçları üzerinde çalışma yapılması talimatı verdiği basına yansıdı.
Sadece 2019 yılında açıklanan resmi verilere göre 474 kadının öldürüldüğü, en az 166 kadının cinsel saldırıya uğradığı ve yine en az 96 çocuğun cinsel şiddete maruz kaldığı bir ülkede İstanbul Sözleşmesi'nden neden çekilmek isteniyor?
Yanıtı politikalarında ve sözlerinde saklı:
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 1, b- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak.
2010: Erdoğan: "Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum."
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 3, b- "Aile içi şiddet", eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
2016 Erdoğan: "Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır."
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 3, f- "Kadın" terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.
2011 Erdoğan: "Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem…"
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 4, 3- Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
2011 Erdoğan: "Kadına şiddet abartılıyor."
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 5, 1- Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.
2006 Erdoğan: "Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır."
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 12, 1- Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
2009 Erdoğan: "Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya..." (Münevver Karabulut cinayeti hakkında)
İstanbul Sözleşmesi Bölüm 1, Madde 12, 5- Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde "namus" gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.
2012 Erdoğan: "Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist."
6284 sayılı şiddet yasası, TCK'nin ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri fiilen yok sayılmakta iken erkek şiddetini önlemeye dönük olan bu yasalar tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor. Şiddet uygulayan erkekler, bu düzene ve düzenin iktidarına güveniyor, buna yaslanıyor. O halde kendi gücümüzü, dayanışmamızı, direnerek kazanma tarihimizi yeniden hatırlatalım; krala yaslanmayın, düşersiniz.