22 Eylül 2024 Pazar

DTK: Hükümeti mutlak tecrit uygulamasına son vermeye çağırıyoruz

DTK, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecride, açlık grevi eyleminde olan eşbaşkanları Leyla Güven'in ve siyasi tutsakların durumuna dikkat çekme amacıyla gerçekleştirdiği basın açıklamasında, AİHM, CPT, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler'i mutlak tecrit uygulamasına karşı çıkmaya ve harekete geçmeye çağırdı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek ve tecride karşı 8 Kasım'da tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Hapishanesi'nde süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatan Eşbaşkanları Leyla Güven'e destek olmak amacıyla Diyarbakır'da bulunan İrtibat Bürosu'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
 
Eyleme DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP Diyarbakır milletvekilleri Saliha Aydeniz ve Musa Farisoğulları ile DTK Eşbaşkanlık Divanı üyeleri katıldı.
 
Eylemde konuşan DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Türkiye halklarına, uluslararası kamuoyuna, demokratik siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, aydın ve yazarlar ile kanaat önderlerine seslenerek, "Ortadoğu, günümüzde hegemonik güçlerin ve bölge gerici-sömürgeci devletlerin kendi aralarında yaşadıkları bir 3. Dünya savaşına sahne olmuştur. Bilindiği üzere tüm Ortadoğu, özellikle 2014 yılından beri büyük çatışmaların savaşların ve boğazlaşmaların yaşandığı bir merkez haline getirildi. Dünyanın hegemonik güçleri ve Ortadoğu'nun gerici-sömürgeci devletleri DAİŞ ve türevi diğer terör örgütleri üzerinden Ortadoğu'yu tam anlamıyla kan gölüne ve kaotik bir sürecin içerisine birlikte soktular" dedi.
 
'ÖCALAN BELİRLEYİCİ BİR ROLE SAHİPTİR'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın tarihi misyonu, öngörüsü, kişiliği ve tarihsel, bilimsel fikirleriyle Ortadoğu halklarının ihtiyaç duyduğu bir aktör olduğunun altını çizen Öztürk, şunları söyledi: "Sayın Öcalan Ortadoğu'daki hegemonik savaşa karşı, bu sürecin barışçıl ve demokratik bir sürece evrilmesinde belirleyici bir role sahiptir. Türkiye'de 40 yıldır Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı devam eden savaşın sonlandırılması, demokratik çözüm olanaklarının ortaya çıkarılması için 2013 yılı Newroz'unda Sayın Öcalan'ın halklarımıza, uluslararası topluma ve savaşın bütün taraflarına hitaben yayınladığı mektubu ile  barışçıl bir sürece girildiği uluslararası toplumun tanıklığında yaşanmıştır. Bu süreç, çatışmaların durduğu, ölümlerin son bulduğu, cenazelerin gelmediği, barış ikliminin bütün toplumsal kesimleri sardığı; barışa, birlikte yaşama, kardeşliğe ve adalete olan inancın geliştiği, moral  eğerlerin tüm toplumsal ve sosyal yaşamda ivme kazandığı bir süreç olmuştur."
 
Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Halkımıza karşı sürdürülen inkar ve imha politikalarının en uç zirvesi olan mutlak tecrit uygulaması, bizzat halkımızın özvarlığına kasteden bir uygulama olarak gündeme getirilmiştir. Günümüzde demokratik Kürt siyasetine karşı her cepheden sürdürülen siyasi soykırım operasyonları, mutlak tecrit uygulamasının tamamlayıcısı olarak sürdürülmektedir. Sayın Öcalan'a uygulanan mutlak tecride karşı çıkmak ve tecridi kırmak, Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü savunmak barışı, halklarımızın birliğini, geleceğini, demokrasisini, adil bir düzende kardeşçe birlikte yaşamalarını, en genel anlamda da, tüm Ortadoğu halklarının demokratik geleceğini savunmanın ilkesel ve ahlaki özüdür.
 
"DTK Eşbaşkanı Sayın Leyla Güven, bu anlamda bizlere, halkımıza ve uluslar arası topluma bu görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkma çağrısını yapmış;  mutlak tecrit uygulamasına karşı çıkmadan, tecridi kırmadan barış ve demokrasi mücadelesinin verilemeyeceği ve başarılı olunamayacağı gerçeğini bir kez daha hatırlatmıştır. Eşbaşkanımızın mutlak tecrit uygulamasına karşı başlattığı süresiz açlık grevi eylemi bu anlamda, halkımızın ve uluslararası toplumun vicdanına, adalet duygularına, ahlaki değerlerine, toplumsal varoluş sebeplerine ve de demokratik yaşam kurma iddialarımıza sahip çıkma seslenişi, aynı zamanda da ses ve nefes olmuştur.
 
'LEYLA GÜVEN'İN EYLEMİ TARİHİDİR'
 
"Bu anlamda eşbaşkanımızın, açlık grevi eylemine tarihi bir anlam ve önem atfettiğimizi açıklıkla ifade etmek istiyoruz. Eşbaşkanımız süresiz açlık grevi eylemi ile halkımızın, ilerici, devrimci, demokrasiye inanmış bütün insanlığın duygularına, vicdanına ve taleplerine tercüman olmuştur. Bu nedenle onun talepleri halkımızın, demokrasi ve özgürlük arayışçısı olan insanlığın talebidir. Eşbaşkanımız Leyla Güven'le başlayan, 27 Kasım tarihi itibariyle de tüm Türkiye ve Kürdistan cezaevlerindeki özgürlük tutsaklarının yaygınlaştırdığı açlık grevi eylemleri sürecin nereye doğru evrileceği konusunda uyarıcı bir nitelik taşımaktadır.
 
"Cezaevlerinde başlayan ve tüm toplumsal kesimler tarafından sahiplenilen açlık grevi eylemleri başta olmak üzere, Kürdistan ve diasporadaki diğer tüm açlık grevi eylemlerine ve etkinliklere büyük bir anlam ve önem verdiğimizi belirterek selamlıyoruz. Eşbaşkanımız Sayın Leyla Güven'in de içinde olduğu özgürlük tutsakları yalnız değildir. Halkımızın ve dünyanın değişik metropollerine dağılmış olan bir bütün Kürdistan halkının, Türkiye demokrasi güçlerinin ve ilerici insanlığın yüreği ve bilinci özgürlük tutsakları ile birlikte atmaktadır. Eşbaşkanımız Leyla Güven ve özgürlük tutsaklarının açlık grevi eylemlerinin talepleri hukuken, ahlaken ve insan hakları bakımından meşruiyeti ve haklılığı tartışılmaz ve gerçekleşmesi de son derece mümkün olan taleplerdir.
 
'AKP HÜKÜMETİ POLİTİKALARINDAN VARGEÇİN'
 
"Bu gerçeklikten yola çıkarak; eşbaşkanımızın süresiz açlık grevi eyleminin 26'ncı gününü tamamladığı ve kritik bir sürece girildiği bilinci ile; halkımızı, demokratik tüm kişi ve kurumları ve uluslararası toplumu bir kez daha eşbaşkanımız Leyla Güven'in de içinde olduğu özgürlük tutsakları ile dayanışmaya,  açlık grevi eylemlerinin taleplerine sahip çıkmaya çağırıyoruz. AKP hükümetini bir kez daha mutlak tecrit uygulamasına son vermeye, halklarımızın geleceğini karartmayı amaçlayan ve tüm toplumu geren ve kutuplaştıran politikalardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
 
ULUSLARARASI KURUMLARA ÇAĞRI
 
"Aynı zamanda, AİHM, CPT vb. kurumlar başta olmak üzere bütün uluslararası insan hakları kuruluşlarını, Avrupa Parlamentosu'nu, Avrupa Konseyi'ni, Birleşmiş Milletler vb. kurumları Ortadoğu barışını ve halkların birlikte yaşamını tehdit eden mutlak tecrit uygulamasına karşı çıkmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.
 
"Yine, HDP Mersin İl Başkanlığı binasında özgürlük tutsaklarıyla dayanışma amaçlı başlatılan açlık grevi eylemine yapılan saldırıyı ve açlık grevine girenlerin gözaltına alınmasını şiddetle kınıyor protesto ediyoruz. Her insanın başvurabileceği en meşru ve demokratik hak olan açlık grevi eylemine karşı yaşanan bu tahammülsüzlük yaşanan gerilimleri daha da körükleyecektir. AKP hükümetini bu politikalardan vazgeçmeye, halkımızı da açlık grevi eylemine katılanları kitlesel ziyaretlerle dayanışma göstermeye çağırıyoruz."