Diyarbakır'da tutsak gazeteciler için eylem
Amed Emek ve Demokrasi Platformu, 16 gazetecinin tutuklanmasına ilişkin yaptığı açıklamada, "Özgür habercilik anlayışına karşı yapılan ilk yönelim değil. Tüm bu baskılara karşı büyük bir direniş de var" dedi.
Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Diyarbakır'da tutuklanan 16 gazeteciye ilişkin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) önünde basın açıklaması yaptı. "Özgür basın susturulamaz" pankartının açıldığı açıklamada, "Gazetecilik suç değildir", "Özgür basın susturulamaz", "Kürt gazeteciler onurumuzdur" ve "Sansür yasasına hayır" yazılı olan ve gazetecilerin fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşındı.
DFG üye ve yöneticileri, platform bileşenleri ve çok sayıda gazetecinin katıldığı açıklamada metni Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Elif Turan okudu. İktidarın ülkedeki demokrasi savunucularına saldırmaya devam ettiğini söyleyen Elif, yıllardır medyanın iktidarın görüşleri çevresinde tek tipleştirilmeye çalışıldığını ve muhalif basının baskı ve tutuklama ile sindirilmeye çalışıldığını kaydetti. Turan, "Ne yazık ki bunun son örneği, geçen hafta Kürt gazetecilere yönelik operasyon olmuştur. 16 Haziran'da 8 gün gözaltında olan 22 Kürt basın emekçisinden 16'sı tutuklandı. 8 Haziran'da yapılan gözaltılardan sonra haber ajanslarında günlerce arama gerekçesi ile ablukalar devam etmiştir. Birçok teknik alet, kamera, mikrofon tahrip edilmiştir. Bu gözaltılar ve tutuklamalar Kürt basınına, özgür habercilik anlayışına karşı yapılan ilk yönelim değildir. Bu basın geleneği, 30 yıldır bu baskılar altında çalışmaktadır. 30 yıldır tutuklamalara, kaçırılmalara ve suikastlere direnmiştir" dedi.
Bu yıl içerisinde gazetecilerin yargılandığı 101 davanın görüldüğünü belirten Turan, "Bu davalarda 5'i yabancı ülke vatandaşı 173 gazeteci yargılandı. Sonuçlanan davalarda 16 gazeteciye bir müebbet ve toplam 65 yıl 7 ay 27 gün hapis cezası, 42 bin 500 TL tazminat ve 7 bin 80 TL adli para cezası verildi. Geçen haftaki tutuklamalar göz önüne alınmadan yapılan değerlendirmede; Dünya Basın Özgürlüğü endeksine göre Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içerisinde 149. sırada yer almaktaydı. İktidarın haber alma özgürlüğüne yönelik bu saldırılarını, dünya kamuoyu nezdindeki imajlarını umursamayacak düzeyde yürüttüğünü görebiliyoruz" dedi.
İktidarın basına yönelik baskısını her geçen gün artırdığını ifade eden Turan, Meclis'ten geçen "Dezenformasyon Yasası"na ilişkin şu değerlendirmede bulundu: "Baskılar yetmezmiş gibi, bugün yeni basın yasasıyla medyaya yönelik ablukasını gittikçe sıkılaştırmak istemektedir. 'Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' gibi bir suç tanımlaması ile getirilen basın ve sosyal medya düzenlemesi, gazetecileri ve sosyal medya kullanıcılarını susturmaya çalışmanın göstergesidir. Bir bilginin halkı yanıltıcı nitelikte olup olmadığının ne şekilde belirleneceği, bu tanımı kimin yapacağına dair soru işaretleri mevcuttur. Propaganda bakanlığı gibi çalışan İletişim Başkanlığı mı bu kararı verecektir? Örneğin 'Gezi‘de Camiler yakıldı' cümlesi ki hepimiz böyle bir olayın yaşanmadığını biliyoruz, bu kapsamda mı değerlendirilecektir? Bu yasal düzenlemeler ile ülke genelindeki antidemokratik yaklaşımlara yasal kılıf arayan iktidar, Kürt basınına dair operasyonlarda böyle bir kaygı gütmemektedir."
16 gazetecinin gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklandığını söyleyen Turan, "Amaç, gizli tanık ifadeleri ve çeşitli bahaneler ile özgür basını susturmaktır. Gazeteci arkadaşlarımızın tutuklama sevk yazılarında, delil olarak, yaptıkları haberler, mesleki faaliyet alanındaki yasal dernek üyelikleri ve gizli tanık ifadeleri gösterilmiştir. Her bir basın emekçisi tutuklandığında, ardılları yerini boş bırakmamış; kamerayı, mikrofonu ve kalemi eline alan haber başına geçmiştir. Kamera bugün bizim omuzlarımızda, mikrofon bizim ellerimizde; herkesin gönüllü olarak haber yapabileceğini, özgür basının susmayacağını söylemek için buradayız. Bizler platform olarak, basın emekçilerinin yanındayız. Halkın haber alma özgürlüğü, iktidarın sınırları içerisine sıkıştırılamaz. Tutuklu bütün gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır" dedi.
Daha sonra konuşan Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milettvekili Ahmet Şık, hakikatin karartılmaya çalışıldığını ifade ederek, gazetecilerin serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.
Açıklama, "Özgür basın susturulamaz" sloganı ve alkışlarla sona erdi.