23 Kasım 2024 Cumartesi

Diyarbakır ve Van'da avukatlar 25 Kasım'a çağırdı

Diyarbakır ve Van Barosu Kadın Hakları Komisyonları, 25 Kasım etkinliklerine çağrı yaparak, "Kadına karşı şiddet ve istismarlara karşı mücadelede toplumun her kesimini mücadeleye ve birlik olmaya davet ediyoruz" diye belirtildi.
Diyarbakır ve Van Barosu Kadın Hakları Komisyonları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'ne ilişkin adliye önlerinde basın açıklamaları yaptı.
 
DİYARBAKIR
 
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu, 25 Kasım'a ilişkin Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya kadın hakları savunucuları ve baroya bağlı kadın avukatlar katıldı. Açıklamanın Türkçesini Avukat Gamze Yalçın okurken Kürtçesini ise Semra Balyan okudu.
 
Yalçın, Türkiye'de İstanbul Sözleşmesi'nin sorunsuz hayata geçirilebilmesi ve uygunluğun sağlanması için iç hukukta 8 Mart 2012 tarihinde 6284 sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun" kabul edildiğini söyledi. Türkiye'nin bu kanun ile kadına yönelik şiddetle mücadelede "şiddete sıfır tolerans" prensibi ile hareket edeceği sözünü verdiğini hatırlatan Yalçın, ancak 15 Ekim'de yayınlanan GREVIO raporunun resmi olmayan çevirisinin bu sözün tutulmadığının kanıtı olduğunu vurguladı.
 
Son dönemlerde kadına yönelik şiddeti önlemede kadın mücadelesinin kazanımları olan düzenlemelere karşı yapılan saldırıların kabul edilemez olduğunu kaydeden Yalçın, "Kadına yönelik ekonomik şiddetin bir başka yansıması olan nafaka tartışması ve buna yargının dahil olması, kadınları şiddet dolu evliliklere mahkum edip, esas amacın ne pahasına olursa olsun boşanmaların önüne geçerek ailenin bekasını korumak olduğunu göstermektedir. Türkiye'de 6284 Sayılı Kanun kadınlara yönelik şiddeti önlemede en önemli mekanizmalardan biridir. Bu kanun kadınları şiddet veya şiddet tehdidi karşısında koruyan ve kadınların hak arama yollarını kullanmasını sağlayan hukuki kazanımdır. Ancak Kamuoyuna yansıyan tartışmalar ile 6284 sayılı kanundan yararlanmak için delil veya belge aranması, tedbir sürelerinin kısalması talebi, kanuna karşı sanal mağduriyetler yaratılarak karalama kampanyası yürütülmesi kadına yönelik şiddetle mücadeleyi sekteye uğratmaktadır" dedi.  
 
Türkiye'de kadına yönelik şiddet vakalarında her yıl artış yaşandığını aktaran Yalçın şunları kaydetti: "Kadına yönelik cinsel saldırı suçlarında, faillerdeki cinsel arzu ve isteğin ortadan kaldırılması veya azaltılması amacıyla Kimyasal veya Fiziksel Kastrasyon olarak tanımlanan Hadım uygulamasına yönelik kanun tasarısının, kadını şiddetten korumaktan uzak olduğunun altı çizmek istiyoruz. Zira Kadına yönelik şiddetin engellenmesi ancak ve ancak kadın- erkek arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve buna yönelik politikaların üretilmesi ve hayata geçirilmesiyle mümkündür. Kadına yönelik şiddetin hız kesmeden devam ettiği Türkiye'de biz kadınlar, kadına yönelik şiddetin politik olduğunu vurguluyor, şiddetin ortadan kaldırıldığı bir dünya yaratabilme gücüne sahip olduğumuzu biliyoruz ve şiddet karşısında susmuyoruz. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için her alanda mücadele edeceğimizi bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunuyoruz."
 
VAN
 
Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu adliye binası önünde basın açıklaması yaptı. Kadın Hakları Komisyonu üyelerinden Rabia Özgökçe yaptığı konuşmada, kolluk kuvvetleri tarafından adliye bahçesi içinde yapmak istedikleri basın açıklamasının engellemesine tepki gösterdi. Ardından bahçenin dışında yapılan açıklamaya çok sayıda avukat katıldı.
 
Özgökçe, 25 Kasım'ın kısaca tarihçesine değindi. Demokrasinin, hukukun ve toplumsal birlikteliğin baskı altına alındığı bir süreçten geçildiğini ifade eden Özgökçe, çözümden uzak politikaların en çok kadınların ve çocukların hayatı üzerinde etkili olduğunun altını çizdi. Kadınların yaşam alanının daraltılmasının, toplumsal yaşamdan koparılmasının ve tahakküm altına alınma isteminin bir sebebi olduğuna vurgulayan Özgökçe, "Bu bahsettiğimiz tahakkümün korkulu rüyası kadınlardır. Çünkü kadınlar hangi ırktan, hangi dinden, hangi dilden olursa olsun yaşamı adil ve eşit, özgür-özgün kılma pratiğini göstermiş, her kadın çağında yıkıma ve baskıya karşı mücadele vermiştir" dedi. 
 
Özgökçe, "Her gün sivillerin katledildiği bölgemizde şiddet ve ölüm meşrulaştırılmaktadır. Savaşın kirli yüzü en fazla kadınlar ve çocuklar üzerinde ortaya çıkmakta iken, kadına yönelik şiddetin bu yönlü ele alınmaması, bir varoluş sorunu haline gelmiş derin ve ağır kadın sorunun çözüm mekanizmalarının da eksik işletilmesine sebep olmaktadır. Nitekim öldürüldükten sonra cenazesi çıplak olarak teşhir edilen Kader Kevser Eltürk savaşın kirli yüzünün resmi olmuştur. Sokağa çıkma yasakları döneminde bölgemizde 10 yaşındaki Cemile Çağırga, hamile olan Selamet Yeşilmen ve 45 yaşındaki Meryem Süne ve daha birçok kadın kurşunların hedefi olmuştur" dedi. Özgökçe, kadına dönük şiddet ve istismarlara karşı mücadelede toplumun her kesimini mücadeleye ve birlik olmaya davet ettiklerini vurguladı.