3 Ekim 2024 Perşembe

Diyarbakır ve Batman'da kayıpların akıbeti soruldu

Diyarbakır'da 676., Batman'da ise 513. kez yapılan eylemlerle gözaltında kaybedilenlerin akıbeti soruldu, sorumluların yargılanması istendi. 

Yakınları faili meçhul cinayetlerle katledilenler ile gözaltında kaybedilen aileler, Diyarbakır ve Batman'da bu hafta da eylemlerini sürdürdü. 

DİYARBAKIR
Diyarbakır'da düzenlenen 676. hafta eyleminde İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri ile birlikte bir kez daha Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kayıp yakınları ellerinde katledilen ya da kaybedilen yakınlarının yanı sıra Hrant Dink ve Tahir Elçi'nin fotoğraflarını taşıdı.

Bu haftaki eylemde 11 Mart 1997 yılında Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde sivil giyimli 4 polis tarafından akrabasının ve birçok köylünün gözleri önünde bir araca zorla bindirilerek kaçırılan İlyas Eren'in kaybedilme öyküsü hatırlatıldı. İlyas Eren'in akrabası olan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren de bu haftaki eyleme katıldı.

Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren Kürtlerin hafızasında "karanlık yıllar" olarak yer edinen 90'lı yıllarda onlarca, binlerce gözaltında kayıp, zorla yerinden edilme ve işkence gibi bir sürü hukuk dışı yol ve yönetim denendiğini ifade etti.

Eren, "Bu coğrafyada aslında her ailede kayıplar var, hikayelerin hepsi de aynı aslında. Bu açıdan çok da birbirlerinden farkı değiller. Önce size dair bir algı yerleştirilir, sonrasında gözaltına alınırsınız ve sizden bir daha haber alınamaz. İlyas Eren'in hikayesi de öyle. Diyarbakır'ın göbeğinde paramiliter güçler tarafından gözaltına alındı ve o günden sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Etkin bir soruşturmada yürütülmedi tıpkı diğer faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıplar gibi. Maalesef yargı yine üzerinde düşeni yapamadı. Yine aileler, kolluk birimlerine, soruşturma makamlarına ulaşmaya çalıştı ama o bildiğimiz direnç, cezasızlık politikası kendisini yine gösterdi" dedi.

İlyas Eren'in öyküsünü İHD Diyarbakır Şubesi Gözaltında Kayıp Komisyon Üyesi Derya Yıldırım paylaştı. Yıldırım, 11 Mart  1997'den bu yana İlyas Eren'den haber alınamadığını belirtti. Yıldırım, "17 Mart 1997 tarihinde kardeşi Hanifi Eren, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na giderek kardeşinin akıbetine ilişkin başvuruda bulunur. 6 Şubat 1998 tarihinde İnsan Hakları Danışma Merkezi (Kayıp Bürosu) nezdinde görevli Savcı E. Alper, Devlet Güvenlik Mahkemesinden İlyas Eren hakkında bilgi talebinde bulunur. Devlet Güvenlik Mahkemesince iletilen 24 Şubat 1998 tarihli yazıda tutuklanmasına ilişkin herhangi bir kayda rastlanmadığı bildirilir. Cumhuriyet Savcısı Alper, 4 Mayıs 1998'de başvuranların yakınlarının kaybolması ile ilgili herhangi bir takibat yapılmamış olması nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'ndan gözaltından sorumlu polis memurları hakkında soruşturma başlatılmasını talep eder. 1 Eylül 1998'de Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu görevliler hakkında soruşturma açılmasına gerek duyulmadığına karar verir" diye konuştu.

AİHM'in İlyas Eren'in kaybedilmesine ilişkin 2003 yılında yaşam hakkı ihlali olduğuna karar vererek, Türkiye'yi mahkum ettiğini ve ailesine tazminat verilmesine hükmettiğini söyleyen Yıldırım, kaybedilişinin 25. yılında İlyas Eren dosyasında maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve bu suçun faillerinin cezalandırılması için adli ve siyasi makamları göreve çağırdı.

Açıklama sonrasında İlyas Eren ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenler için oturma eylemi yapıldı.
 


BATMAN
Batman'da da kayıp yakınları ve İHD Şube üyeleri, 513. haftasına ulaşan eylemlerinde Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Şenköy Mahallesinde 17 Ocak 1995'te ortadan kaybolduktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Teyfik Ay'ın akıbeti sordu.

Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan kayıp yakınları ve İHD'liler, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" yazılı pankart açıp, kayıpların fotoğrafının taşıdı.

Tevfik Ay'ın kaybedilme öyküsünü anlatan İHD Şube Eşbaşkanı Devran Yıldız, "Mardin'in Midyat ilçesi'ne bağlı Estel Köyünün Ziyaret mezrasında ikamet eden bir korucubaşıydı. Kayıp edilmeden 2-3 ay öncesine kadar muhtarlık yapıyordu. Basına ve ailenin anlatımlarına göre bölgede o dönemlerde varlık gösteren JİTEM, Tevfik Ay'ı kendi yapısına dahil edip faili meçhul cinayetlerde kullanmak üzere çok uğraşır. Ancak bir iç infaz olayında yaşamını yitiren Albay Rıdvan Özden'e yakın olan Tevfik, kendisini yapılan bu teklifi hep reddeder. 17 Ocak 1995 tarihinde Şenköy Beldesi Jandarma Karakol Komutanlığı Ay'ı arayarak, karakola gelmesini istenir. Karakola gitmek üzere evden ayrılan Teyfik Ay'dan bir daha haber alınmaz" dedi.

Ailesinin kendisinden haber alınamaması üzerine birkaç gün sonra adı geçen karakola gidip Tevfik Ay'ı sorduğunu hatırlatan Yıldız, devamında şu bilgileri verdi: "Karakoldaki görevliler ‘Karakola gelmedi, ayrıca biz onu karakola da çağırmadık' şeklinde cevap verir. Ancak karakolun karşısında bakkal dükkanı işleten esnaf, Tevfik Ay'ın belirtilen tarihte karakola giriş yaptığına tanıklık eder. Resmi kurumlar nezdinde girişimlerde bulunulur. Tanıklar öldürülme korkusuyla tanıklık yapmaktan vazgeçer. Tevfik Ay'ın oğlu Hıdır Ay, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Bakanı Azimet Köylüoğlu ile görüşür. Ancak Hıdır Ay, bu görüşme nedeniyle karakola çağrılır ve işkenceye maruz kalır ve kendisine ‘Seni Ankara'da kurtaramaz' denilerek tehdit edilir."

Yaşananlar ve tanıklıklar ortada iken Ay'ın akıbetini yıllardır bilinmediğini dile getiren Yıldız, sözlerini "1990'lı yılların karanlığında JİTEM'in yaptıkları ortada iken JİTEM davaları yargı yoluyla cezasızlık politikası ile sonuçlandırılıyor. JİTEM'in tüm karanlık yönleri ancak şeffaf bir yargılama ile mümkündür. 513 haftadır dediğimiz gibi; tüm karanlıkların aydınlığa ulaşması için" diyerek noktaladı.

Sonrasında kısa süreli oturma eylemine geçildi.