21 Eylül 2024 Cumartesi

DEM Parti: Dersim Katliamı asimilasyon politikalarıyla sürdürülüyor

DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüleri, Dersim katliamına ilişkin açıklama yaptı. Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'e yazdığı mektupta yer verdiği "ya ıslah, ya da iflah edilmelidir" ifadelerinin katliamın habercisi olduğu belirtilen açıklamada, "Organize eden ve bizzat sorumluluğu olan tüm siyasi aktörler bu kıyımın failleridir. Dersim'de yaşanan kırım için özür dilediğini belirten AKP iktidarı, bu acıların telafisi için hiçbir şey yapmadığı gibi katliamın devamı olan asimilasyon politikalarını da sürdürmektedir. Diz çökmeyerek bugüne geldik, bu soykırımlar aydınlanana kadar mücadele edeceğiz" denildi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüleri Yüksel Mutlu ve Mahfuz Güleryüz, 4 Mayıs 1937'de Bakanlar Kurulu'nda alınan kararın ardından gerçekleştirilen Dersim Katliamına ilişkin açıklama yaptı.

Tarih boyunca baş eğmeyen ve özgür olmayı yaşam şekline dönüştüren Dersim halkının, Osmanlı'dan günümüze kadar hemen hemen tüm iktidarların saldırılarına maruz kaldığı vurgulanan açıklamada, padişahların hakim olmak için ferman çıkardığı, şeyhülislamların 'katli vaciptir' dediği Dersim'e yapılan operasyonların sayısının bilinmediği kaydedildi.

25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan 2884 sayılı Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanunun, Tedip ve Tenkil Harekatı için zemin haline getirildiği belirtilen açıklamada, dönemin resmi raporlarındaki "Dersim asileri", "eşkıyalar", "Dersim bir çıbandır" şeklindeki tanımlamalar yapıldığı hatırlatıldı.

Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'e yazdığı mektupta yer verdiği "ya ıslah, ya da iflah edilmelidir" ifadelerinin katliamın habercisi olduğu belirtilen açıklamada, "Dördüncü Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan tarafından uygulamaya konulan 'Tunceli Kanunu' ile Dersim Tertelesinin fitilini ateşleyen tekçi zihniyet, 4 Mayıs 1937'de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla da tarihin en kanlı katliamlarından birine imza attı. 15 Kasım 1937'de Pir Seyid Rıza, oğlu ve tüm yol arkadaşları Elazığ'da kurulan bir mahkeme tarafından idam edildi. Resmi rakamlara göre 13 bin, yerel kaynaklara göre 50 binden fazla insan bu katliamda katledildi, on binlercesi tehcire zorlandı" denildi.

Dersim'e düşmanlığın nedenlerinden birinin halkın "Kızılbaş-Kürt kimliği"ne sahip olması ve özgür-bağımsız bir yaşam arayışı olduğu kaydedilen açıklamada, "Dersim Tertelesi; 1925'deki Şark Islahat Planının bir parçası olan Kürtleri Türkleştirmek, direnenleri ise katletme politikasının en acı sonuçlarından birisidir. Katliam politikaları daha sonra asimilasyonlarla sürdürülmüştür. Kürt-Alevilerin (Rê-haq inancının) merkezi olan Dersimli canlarımızın kadim inançları Cumhuriyetin kuruluş süreciyle birlikte yasal ve anayasal olarak yok sayılmış, kimi dönemlerde yasaklanmış, inanç merkezlerine el konulmuş, kapılarına kilit vurulmuş, yıkıma uğramış ve Pir Seyit Rıza gibi birçok inanç önderleri cezalandırılmıştır. Osmanlı'dan Cumhuriyete, Alevilere yönelik topyekun bir asimilasyon politikası uygulanmıştır" ifadelerine yer verildi.

Dersim Tertelesi'nin bu coğrafyanın karanlık tarihinin aydınlatılmamış ve yüzleşilmemiş bir sayfası olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Organize eden ve bizzat sorumluluğu olan tüm siyasi aktörler bu kıyımın failleridir. Dersim'de yaşanan kırım için özür dilediğini belirten AKP iktidarı, bu acıların telafisi için hiçbir şey yapmadığı gibi katliamın devamı olan asimilasyon politikalarını da sürdürmektedir. Dersim'in dili, inancı ve coğrafyası üzerindeki yasaklar hala devam etmektedir. Dersim halen tek dil, tek din uygulamalarıyla asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bu tür uygulamalardan vazgeçilmesi toplumsal barışımız için vazgeçilmezdir. Anadolu ve Mezopotamya'nın tüm etnik ve inanç kimlikleri ortak değerlerimiz olarak korunmalıdır. Bunun için de her şeyden önce Dersim Tertelesi ile yüzleşmek amacıyla yıllardır gizli kalan arşivlerin açılıp inceleneceği bir hakikat komisyonu kurulmalıdır. Dersim'de kırımdan geçirilenlerden geriye kalanların kayıp çocuklarının kimlere verildikleri ve nerede oldukları araştırılmalıdır. İdam edilen önderlerin ve katledilen mazlum halkın mezarları bulunmalı ve Dersim ismi iade edilmelidir. Dersim coğrafyasındaki tüm canlıların ortak yaşam alanları olan Munzur topraklarındaki baraj projelerine son verilmelidir. Her yıl belirli güçler tarafından tekrarlanan orman yangınlarının Dersim'in ekosistemini daha fazla tahrip etmemesi için karanlık güçler Dersim'in doğasından ellerini artık tamamen çekmelidir."

Koçgiri'den Dersime, Maraş'tan Roboski'ye kadar tüm katliam ve soykırımlarla yüzleşmeden egemen tekçi faşizmin devam ettirilmesinin yeni katliamların yaşanmasına zemin hazırladığı kaydedilen açıklamada, "80'li yaşlarında katledilen Seyid Rıza ve çocukları başta olmak üzere bu katliamda kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, idam edilen, katledilen, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin derinliğinde hissediyoruz. Yitirdiklerimizin onurlu mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. Seyid Rıza ve yol arkadaşlarının ve Dersim halkının katliamlara karşı geliştirdiği tarihi direnişi sahipleniyoruz. Diz çökmeyerek bugüne geldik, bu soykırımlar aydınlanana kadar mücadele edeceğiz" denildi.