6 Ekim 2024 Pazar

Cumartesi Anneleri: Anneler Günü bizim için yine derin boşluğa dönüşecek

Bu haftaki eylemlerinde '94 yılında gözaltında kaybedilen Halil ve Kasım Alpsoy için adalet isteyen kayıp yakınları, kaç yıl geçerse geçsin aramaktan ve failler yargılanana kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini kaydetti. Yarın Anneler Günü olduğuna dikkat çeken Cumartesi Anneleri; devletin katledilen ve kaybedilen anneleri görmezden geleceğini ve ötekileştireceğini de vurguladı. 

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açığa çıkarılması ve faillerin yargılanması için her hafta açıklama yapan Cumartesi Anneleri, 841. hafta eylemlerinde 12 ve 18 Mayıs '94 tarihlerinde gözaltın alınıp kaybedilen iki kuzen Halil ve Kasım Aksoy için adalet istedi. 

Kayıp yakınlarının bu haftaki eylemleri Anneler Günü öncesinde gerçekleşti. Devleti yönetenlerin "İtaatkar ve pasif" olması kaydıyla anneliği kutsayacaklarını vurguladı. İktidarın katledilen, kaybedilen evlatları için mücadele eden anneleri ötekileştirecek ve görmezden geleceklerin altını çizen Cumartesi Anneleri, yarın yasları bile rehin alınmış kayıp ailelerinin evinde Anneler Gününün yine derin bir boşluğa dönüşeceğini dile getirdi. 

'VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Covid-19 salgını nedeniyle online düzenlenen açıklamada ilk olarak Halil Alpsoy'un eşi Fikriye Alpsoy seslendi. Kürtçe konuşan Alpsoy, "Aramadığımız hiçbir yer kalmadı" diyerek yürüttükleri adalet mücadelesini anlattı. Çaldıkları tüm kapıların yüzlerine kapandığını belirten Alpsoy, "Yaşadığım sürece bir damla kanım kaldığı sürece vazgeçmeyeceğim" diye vurguladı. 

Kasım Alpsoy'un eşi Erdoğan Alpsoy, Galatarasay Meydanı'nın yasaklı olduğuna dikkat çekti ve ekledi: "Demesinler ki onlardan vazgeçtiler, akıbetini sormuyorlar, unuttular. Hayatımız boyunca aramaya devam edeceğiz."

Kasım Alpsoy davasını takip eden Avukat Tugay Bek, soruşturmanın zamanaşımına uğradığını ve tüm başvuruların takipsizlikle sonuçlandığını kaydetti. 

'KAYIPLARIMIZIN AKIBETİNİ SORACAĞIZ'
841. haftanın basın metnini Çiğdem Demirbilek okudu. Demirbilek, "841. haftamızda yargı makamlarına sesleniyoruz: Adaletin sağlanması, hukuk sisteminin temel görevidir. Kasım Alpsoy ve Halil Alpsoy dosyasında adaletin sağlanması için harekete geçin" dedi. Demirbilek, kayıpların akıbetini sormaktan da 142 haftadır yasaklanan Galatasaray meydanından vazgeçmeyeceklerini de vurguladı.

NE OLMUŞTU?
37 yaşındaki Halil Alpsoy 12 Mayıs 1994 gecesi eşi ve 40 günlük bebeğiyle birlikte akraba ziyaretinden dönüyordu. İstanbul Kanarya'daki evinin önünde bekleyen polisler tarafından gözaltına alındı. Eşi itiraz edip bağırınca kimliklerini gösteren polisler: "Merak etme. Karakola kadar götürüyoruz. Yarım saat sonra gelir." dediler. Beyaz Toros araçla götürülen Halil Alpsoy bir daha evine dönemedi.

18 gün sonra, işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni İstanbul'a 530 km uzaklıktaki Kırıkkale'de ormanlık bir alanda bulundu. Kardeşleri onu elindeki çocukluktan kalma izden teşhis edebildi.

Halil Alpsoy'un gözaltına alınmasından bir hafta sonra, polisler amcasının oğlu Kasım Alpsoy'un Adana'daki evine de baskın yaptı. Uzun menzilli silah taşıyan çelik yelekli polisler 18 Mayıs 1994 günü sabaha karşı 30 yaşındaki Kasım Alpsoy'u  gözaltına aldı. Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürülen Alsoy burada içinde istihbaratçıların da bulunduğu bir ekip tarafından sorgulandı.

Gözaltına alındığı günün akşamı Kasım Alpsoy'u serbest bırakıp kimliğine el koydular. "Yarın gel. Kimliğini al!" dediler. Eve döndüğünde işkenceden perişan haldeydi. Eşine daha önce İstanbul'da gözaltına alındığında kendisini sorgulayan timin Adana'ya gelerek oradaki işkencesine de katıldığını söyledi. Ertesi gün, kimliğini almak üzere bir akrabasıyla birlikte Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı'na gitti. Akrabası tüm gün kapıda bekledi ancak Kasım Alpsoy girdiği o binadan bir daha çıkamadı.

Bugüne kadar, Kasım Alpsoy ve Halil Alpsoy'un gözaltına alındıkları inkar edildi. Devletin ilgili kurumları onları gözaltına alanların, işkence ile sorgulayanların ve kaybedenlerin yargılanması için etkili araştırma, soruşturma yapma görevini yerine getirmedi.

Çünkü gözaltında kaybetmeler bu topraklarda resmi bir siyasete dayanarak işlendi; bu insanlığa karşı suçu işleyenlere koruma sağlandı. Gözaltında kaybetmelerin üstü örtüldü. Kayıp yakınlarının  hakikate ve adalete erişmesi  engellendi.