18 Eylül 2024 Çarşamba

Cinsel saldırıda bulunan faile 12 yıl hapis cezası verildi

İstanbul'da yeniden görülen cinsel saldırı davasında asistan doktor hakkında 12 yıl hapis cezası verildi, tutuksuz yargılanan fail hakkında ayrıca yurt dışı yasağı getirildi. Duruşma sonrası açıklama yapan KESK İstanbul Kadın Meclisi, şiddete karşı mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi. 

Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hemşire H.Z.'nin cinsel saldırıya uğramasına dair asistan doktor S.E. hakkında açılan davada beraat kararı verilmişti. İstinaf mahkemesi, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı bozmuştu.

Bozma kararının ardından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nde bugün yeniden yargılama yapıldı. Taraflar duruşmada hazır bulundu. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Kadın Meclisi ile çok sayıda kadın da duruşmayı izledi.

'İLK DERECE MAHKEME TANIKLARIMIZI AZARLADI'
Kimlik tespiti sonrasında söz verilen S.E., önceki ifadelerini tekrar ettiğini söyledi. H.Z.'nin avukatı Feyza Altun, sanığın savunmasının "mahkemeyi yanıltmaya yönelik" olduğunu söyledi. Av. Altun, "Sanık başından beri çelişkili ifade vermektedir. Savunmaları ise suçlamalardan kurtulmaya yöneliktir. 'Gönül bağı' ilişkisi de kanıtlanmamıştır ve bu iddiayı kabul etmiyoruz" dedi. Altun, tanıkların eksik dinlendiğini belirterek, "Sanığın bekar olduğunu görüyoruz. Oysa ilk duruşmalarda sanık evliydi ve yani boşanmış. Sanığın eşi daha önce evliyken müvekkilimi aramış ve ısrarla şikayetini geri çekmesini istemiş. Bu yönüyle sanığın eşinin tanık olarak dinlenmesini istiyoruz. İlk derece mahkeme bizim tanıklarımızı azarladı ve beyanlarını bile düzgün bir şekilde dosyaya koymadı" diye kaydetti.

Kadınların cinsel saldırıya maruz kaldığını ve faillerin kendilerini "gönüllü ilişki" ifadeleriyle savunduğuna dikkati çeken Altun, "Sanık 'gönül ilişkisi' deyip duruyor. Ama doğru düzgün konuşma bile yok aralarında. Acaba sanığın kendisi şizofreni olabilir mi" diye sordu.

'İNDİRİM UYGULANMADAN CEZALANDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ'
Diğer sağlık çalışanlarının sanık tarafından taciz edildiğinin belirtildiğini ifade eden Altun, "Tanıklarımız diyor ki 'Bizi taciz' etti. Ama ilk derece mahkeme diyor ki, 'Sus, onu sormadım, bizi dinleyin.' Birçok kadın bu tacizlerle, tecavüzlerle karşı karşıya kalıyor. Beraat kararı diğer erkeklere motivasyon olacak. Toplumun vicdanını rahatlatmanızı istiyoruz. İndirim uygulanmadan sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.

H.Z. de daha önceki beyanlarını tekrarladığını söyledi.

Savcı, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "delil yetersizliği" iddiasıyla verdiği karara uyulması talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, "cinsel saldırı" suçlamasıyla sanığa 12 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme heyeti, ayrıca tutuksuz yargılanan fail hakkında yurt dışı yasağı kararı aldı.

'SAĞLIKTA ŞİDDET ARTARAK SÜRÜYOR'
Duruşma sonrası KESK İstanbul Kadın Meclisi, adliye önünde açıklama yaptı. "Cezasızlık politikalarınıza, erkek yargınıza ve erkek adaletinize artık yeter" pankartının açıldığı açıklamada "Cinsel saldırı suçtur yargıla", "Erkek şiddetine karşı susma", "Erkek adalet değil gerçek adalet" dövizleri taşınarak "Geceleri de sokakları da terk etmiyoruz" sloganı atıldı. Açıklamayı KESK İstanbul Kadın Meclisi üyesi Ebru Erdem okudu. Toplumun her alanında şiddet arttığını belirten Erdem, "İstanbul Sözleşmesi'nin feshini iptal edin, evlerimizde, işyerlerimizde, sokakta, ailemizde güvenli bir biçimde yaşamamızı sağlayacak önlemler alın, ILO'nun İşyerinde Taciz ve Şiddet Sözleşmesini imzalayın diyoruz. Her gün birimiz bir biçimde evde, sokakta, işyerlerinde, sosyal medyada şiddete maruz kalıyoruz ya da birilerinin şiddete uğradığına tanık oluyoruz. Şiddet bu kadar yaygınken devlet verilerini halka açma, yurttaşların bilgi edinme hakkının gereğini yerine getirme yükümlülüğünü dahi üstlenmiyor. Devletin halihazırda yürürlükte olan söylem ve politikalarıyla şiddetle mücadele etmediği, hatta etmek istemediği çok açık. Devlet en temel hakkı, yaşama hakkını dahi garanti altına alamıyor: Daha geçtiğimiz haftalarda bir öğretmen arkadaşımız öldürüldü, hemen ardından iki kadın arkadaşımız darp edildi. Sağlıkta şiddet artarak sürüyor" dedi.

'GERÇEK ADALET İSTEDİĞİMİZİ HAYKIRACAĞIZ'
Faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini ve kadına yönelik şiddetin devlet eliyle sürdürüldüğünün altını çizen Erdem, "Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılıkların, cinsiyetçiliğin son bulmasını, toplumda ve özelde işyerlerimizde her türlü şiddetin ortadan kaldırılmasını istediğimizi ifade etmek için bir araya geldik. Bir hemşire arkadaşımız gece nöbetinde, dinlenmek için odaya çekildiğinde cinsel saldırıya uğradı! Evet, bir kadın, mesai saatleri içerisinde, kendi görev yerinde, bir devlet hastanesinde cinsel saldırıya maruz kaldı. Yargıysa görevini yapmak yerine arkadaşımızın sanıkla flört edip etmediğini bilmek istiyor, arkadaşımızın neden bağırmadığını sorguluyor. Hangi durum birine cinsel saldırıda bulunma hakkı verebilir ki. Daha önce de buradaydık, tüm kadın arkadaşlarımızın yanında olmayı sürdürecek, adalet sağlanana farklılıklarımızla barış içinde bir arada yaşamamızın koşullarını oluşana kadar gerçek adalet istediğimizi haykırmayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı. 

'ŞİDDETİN TÜM BİÇİMLERİNE KARŞI SÖZÜMÜZÜ ÖRGÜTLEYECEĞİZ'
Erdem şöyle devam etti: "Bu dava görüşülmeye başlandığından bu yana bu tür yargılama süreçlerin tamamında tanık olduğumuz gibi fail değil arkadaşımız suçlanıyor, mahkeme başkanı somut delil yetersizliğinden sanığın beraatını istiyor. Buradan kadına yönelik şiddet davalarında erkek yargının başvurduğu yargılamanın kendisinin şiddet olduğunu ve bu tutumu kabul etmediğimizi vurguluyoruz. Kadınların cinsel saldırının faili erkekle tanışıklığı cinsel saldırının olmadığı, rıza ile cinsel ilişki gerçekleştiği sonucunu doğurmaz. Cinsel şiddet davalarında mağdurun davranışlarının suça gerekçe yapılamayacağını ve mağdurun dolaylı rızasından bahsetmenin kendisinin de bir suç olduğunu hatırlatmak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nin feshi iptal edilsin, şiddet ve tacizle mücadelede önemli araçların devreye sokulsun, başlangıç olarak ILO'nun İşyerinde Tacizi önlemeye yönelik 190 Sayılı Sözleşmesi bir an önce imzalansın diyoruz. Evde, sokakta, işyerlerimizde tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı sözümüzü örgütleyeceğiz."