2 Ekim 2024 Çarşamba

Çepni: Toplumun suya erişimi sağlanmalı

22 Mart Dünya Su Günü'ne ilişkin açıklama yapan HDP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu üyesi Türkiye'de son 20 yılda 60 göl, onlarca akarsunun kuruduğunu kaydetti. Çepni, toplumun her koşulda suya erişiminin sağlanması gerektiğinin altını çizdi ve ekledi: "Yaşamın kaynağı suyu meta haline getiren, su varlıklarını yok eden rant projelerine hız kesmeden devam eden AKP'nin etkin su politikaları üreterek, su kısıtına çözüm bulması elbette beklenemez."

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, 22 Mart Dünya Su Günü'ne ilişkin açıklama yaptı. Dünyadaki 2,2 milyon insanın güvenli içme suyu olmadan yaşadığını söyleyen Çepni, "Susuzluk nedeni ile her yıl 2 milyon insan hayatını kaybetmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde hastalıkların yüzde 80'inden fazlası yetersiz içme suyu ve sanitasyondan kaynaklanmaktadır. İnsanlığın ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceği tatlı su son derece sınırlı olması, su varlıklarının korunmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır" dedi.

'ETKİN POLİTİKALAR ÜRETİLMELİ'
Türkiye'nin yıllık tüketilebilir su potansiyelinin 112 milyar metreküp olduğunu dile getiren Çepni, bunun yüzde 74'ünün tarımda, yüzde 13'ünün içme-kullanma amacıyla kentlerde ve yüzde 13'ünün de sanayide kullanıldığını kaydetti. Türkiye'de 2020 yılında kişi başına düşen su miktarının 1 346 metreküp olduğunu belirten Çepni, "Bu rakamın 2070 yılında 1040 metreküp  olacağı öngörülmektedir. Türkiye kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler arasındadır. Küresel iklim krizi, enerji, maden ve sanayi yatırımları, su havzalarının yapılaşması, yanlış tarımsal sulama yapılması; su varlıklarının hızla tükenmesine ve kirlenmesine neden olmaktadır. Ayrıca, sık yaşanan kuraklık, seller gibi iklim olayları da suya erişimi zorlaştırmaktadır.  2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşacağı tahmin edildiğinden su konusunda acil, etkin politikalar üretilmesi gerekmektedir" dedi. 

'SON 20 YILDA 60 GÖL, ONLARCA AKARSU KURUDU'
Türkiye'nin su varlıkları için çok önemli risk teşkil eden iklim değişikliğinin en çok Akdeniz Havzası'nda yaşandığına işaret eden Çepni, "Hükümetlerarası Akdeniz için Birlik kuruluşunun hazırlamış olduğu rapora göre, Akdeniz Havzası'ndaki ortalama sıcaklıklar endüstri devrimi öncesindeki döneme kıyasla 1,5 derece artmıştır. Türkiye genelinde 2016-2100 döneminde sıcaklığın 3-5 derece artacağı tahmin edilmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 1 Ekim 2021-28 Şubat 2022 dönemini kapsayan 2022 su/tarım yılı yağışı 309.1 mm olarak gerçekleşmiştir.  Beş aylık kümülatif yağışlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri normallerinin altında yağış almıştır. 1960'lardan günümüze 2 milyon hektara yakın sulak alan, son 20 yılda 60 adet göl ve onlarca akar su kurumuştur" dedi.

'60 GÖLÜN KURUMASININ BAŞILCA NEDENİ KONTROLSÜZ YÜZEY SULAMA'
Çepni'nin konuşması şöyle devam etti: "İklim krizi, yanlış tarımsal sulamanın yanı sıra, en önemli etken yanlış enerji politikalarıdır. Petrol, kömür gibi fosil yakıtla çalışan termik santrallerde su kullanımı fazladır. Su ekosistemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Su kullanım anlaşmalarıyla, hidroelektrik santral kurulması için nehir sularının kullanım hakları 49 yıllığına denetimsiz bir şekilde şirketlere verilmiştir. Halkın su hakkını gasp edilmiş, topluma ait olan su bir meta haline getirilmiştir. HES projeleri için ağaçların kesilmesi, suyunun tutulması, nehir ve derelerinin akış yollarının değiştirilmesi nedeniyle akar sular kurumakta, etrafındaki canlı türlerinden yok olmaktadır. 60 gölün kurumasının başlıca nedeni tarımda yüzde 90'lara yakın bir oranda kontrolsüz yüzey sulama teknikleri kullanılmasıdır.

'BİLİMSELLİKTEN UZAK YAKLAŞIM'
Başta Ergene ve Sakarya nehri olmak üzere sanayi tesislerinin ve evsel  kaynaklı atıksuların, arıtılmadan akarsu ve derelere verilmesi sonucu bu su varlıklarının kirlenmesi de üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Bu kirlenmeler, denize ulaşan akarsularla denizlere taşınmaktadır. Marmara denizinde yaşanan müsilaj sorunu başta denetimsizlik ve atık yönetimine  bilimsellikten uzak yaklaşımların bir sonucudur.

'SULAK ALANLARDA YAPILAŞMAYA İZİN VERİLMEKTE'
Başta sulak alanların korunmasını amaçlayan Ramsar Sözleşmesi olmak üzere Uluslararası bir çok anlaşmaya taraf olunmasına karşın hiçbir yükümlülük yerine getirilmemekte, hassas korunacak alan olan sulak alanlarda yapılaşmaya izin verilmektedir.

Pandemi süreci suyun ne kadar hayati öneme sahip olduğunu ortaya koymuştur. Temiz suya erişimde sorunu en çok yoksul halklar yaşamaktadır.

'AKP'NİN ETKİN SU POLİTİKALARI ÇÖZÜM ÜRETEMEZ'
Her türlü yatırım projeleri, ekoloji, halkın yararı ve sağlığı göz önüne alınarak yapılmalıdır. Yaşamın kaynağı suyu meta haline getiren, su varlıklarını yok eden rant projelerine hız kesmeden devam eden AKP'nin etkin su politikaları üreterek, su kısıtına çözüm bulması elbette beklenemez.

'SUYA ERİŞİM HAKKI SAĞLANMALI'
Türkiye'de su varlıklarının korunması, suyun metalaştırılmasının, kirletilmesinin ve sulak alanların kurumasının önüne geçilmesi, toplumun her koşulda suya erişim hakkının sağlanması gerekmektedir."