20 Eylül 2024 Cuma

Birlikteliğimizin gücüyle yeni eşiklere sıçramaya - Polen Ezgi

Türkiye kadın hareketinin ve toplamda kadın özgürlük mücadelesinin tarihine önemli bir çentik attığımız 5-6 Ocak sadece bir başlangıç. Kadın mücadelesi dün bulunduğu yerden çok daha ileri sıçramalar gerçekleştirdi. Bizler, kadın dayanışmasının ve birlikte mücadele ısrarının yaratacağı yeni bir dünyaya inanıyoruz. Şimdi bu sıçramaları kadın devrimiyle taçlandırmak için bir kez daha yineliyoruz: Kadınlar Birlikte Güçlü!
25 Kasım'da İstiklal sokaklarındaki ısrarıyla erkek devlete geri adım attıran kadınlar, Türkiye Kadın Buluşması'nda açığa çıkanlarla özgürlük mücadelesinde yeni bir eşiğe sıçradığını gösterdi. Buluşma, yaklaşık bin kadının katılımıyla İstanbul'da  gerçekleşti. Türkiye ve Kürdistan'dan birçok kadının katılımıyla gerçekleşen buluşmada tüm kadınlar hem çok heyecanlı hem de birlikte olmanın mutluluğunu yaşadı. İzmir'in isyanı, Hopalı kadınların  hırçın dalgaları, Amed'in zılgıtlarıyla salon rengarenkti. Genç kadınların katılımı salonda dikkat çekiciydi.
 
Dünyada ve Türkiye'de kadın mücadelesi yükseliyor. İran rejimine rağmen sokağa çıkan, Taksim'de 'Sokakları terk etmiyoruz' diyen kadınların, Ortadoğu'da IŞİD çetelerine karşı yaşamı savunan, Avrupa'da tacizci erkekleri MeToo kampanyasıyla teşhir eden kadınların arzusu aynı; özgürlük!
 
Buluşmanın ilk gününde 164 kadın ve LGBTİ+ örgütünden kadınlar 40'tan fazla kentin soluğunu salonda buluşturdu. Kadınların iradesi olarak tutsak edilen Figen Yüksekdağ'ın, 60 gündür tecride karşı bedenini açlığa yatıran Leyla Güven'in, emekleri için direnen Flormar direnişindeki kadınların selamlanmasıyla söze başlayan kadınlar; erkek şiddetiyle katledilen kadınları anarak mücadelelerini omuzlandıklarını vurguladı. Kadınların dayanışması gözle görülecek derecede sade ve güçlüydü. Tartışmalara etkin katılım sağlanması amacıyla yapılan atölye tarzı başarılı bir örnekti. 10 grup şeklinde oluşturulan atölyelerde üç başlıkta tartışmalar yürütüldü. "Bizi bir araya getiren nelerdi, birlikteliğimizi zorlaştıran neler oldu ve birlikte neler yaptık, neler yapabiliriz" sorularına odaklanan tartışmalardan çıkan sonuçlar verimliliğini gösteriyordu.
 
İlk günün verimini ikinci güne taşıyabilmek adına atölyelerden çıkan sonuçların üç başlıkta toplanmış olması şüphesiz sonuç alıcı tartışmalar yürütebilmemizi sağlayacaktı. Fakat tartışmaları kısırlaştıran bir noktaya saplanıp kaldığımızı atlamamalıyız. Birlikte mücadelemizi ortaklaştığımız noktalara yaslanarak büyütebilmenin arayışının bir sonucu olan Kadınlar Birlikte Güçlü Buluşması'ndayken ideolojik, politik farklılıklara takılıp kalmanın tartışma zenginliğini kısırlaştırdığını görmek zorundayız. "Feminizm ve kadın özgürlük mücadelesinin diğer özneleri" ikileminde süren tartışma şüphesiz çok kıymetli bir tartışmadır. Fakat zaman kısıtlılığı söz konusuyken tartışmalarda nereye derinleşeceğimizin amacını, bu buluşmadan ne beklediğimiz belirlemelidir. Somut sonuçlara gidemeden buluşmanın sonlanmış olmasında saatler süren biçimde bu tartışmada kalınmasının etkisi oldu. Bu bakımdan tartışmayı kadın özgürlük mücadelesini zenginleştirecek bir tartışma olarak görsek de yeri ve zamanı olmadığını belirtmeliyiz. Konuşmaları tartışma başlıklarına çekmek için çaba gösteren kolaylaştırıcı arkadaşların müdahalelerine rağmen bu konuda kalmakta ısrarcı kalan tarzın, dayatmacı, birleştirici ve güçlendirici olamayacağını hatırlamaya ihtiyacımız olduğuna da işaret etti. Özellikle de "Biz bunları yaptık, biz şöyle direndik, tek başınaydık" biçiminde tartışmak, birlikte güçlüyüz diyen biz kadınları ayrıştıran bir tutum oluyor. Bu tutumu uzun süredir kadın özgürlük mücadelesinin içinde olan kadınların yürütmesi genç kadınlar için olumsuz bir örnek oluştursa da sosyalist kadınların ve feminist hareketin kimi öznelerinin birleştirici-yapıcı tarzları çok değerli örneklerdi.
 
Atölyelerde bizi bir araya getiren nedenlerin başında kadın cinayetlerine ve buna karşı yapılan yasal düzenlenmelerin erkek yanlılığına karşı duruş, cinsiyetçi eğitim, tutsak kadınlar, kayyum atamalarıyla irademizin tanınmaması, çocuk istismarı, dayanışma ruhu, emperyalist savaş karşıtlığı gibi gündemler ilk sıralardaydı. Birlikte mücadelemizin önünü tıkayan başlıca nedenin farklılıklarımızı zenginlik haline getiremeyişimiz olduğu dile getirildi. Neler yaptık ve yapabiliriz konusunda kentlerin buluşmaya hazırlıklı gelişi tartışmaları güçlendirdi. Kentlerde yapılan ön toplantıların başarılı olduğunu gördük. Yeni dönemi daha güçlü kucaklama isteği zengin fikirler oluşmasını sağladı. Bu noktada üniversiteli-liseli genç kadınların ön buluşması, kimi hazırlıklarını birlikte örgütlenmiş olsaydı tartışmalarda genç kadınların gündemlerini daha güçlü taşıyabilir ve buradan yol haritası çıkarabilirdik. Bu, önümüzdeki gündemimize alınacak önemli bir noktayı oluşturuyor. Bu kapsamda üniversitelerde de Kadınlar Birlikte Güçlü kapsamında kimi buluşmaların gerçekleşmesi önerisi yerindeydi.
 
Atölyelerde özellikle gündeme gelen kadın grevi tartışması, önemli bir başlık olduğu için özellikle açmalıyız. Emperyalist küreselleşme evresinde görünmeyen kadın emeğinin sömürüsü arttı. Buna karşılık kadınlar grev alanını genişlettiler ve görünmeyen emekten, cinsiyetçi sömürüye kadar hak talep ettiler. Geçmişte örneğini gördüğümüz birçok kadın grevinin kazanımına şahit olduk. Çok yakın zamanda İrlanda'da kürtaj yasağının kaldırılması, Polonya'da kürtaj hakkını kısıtlayan yasanın geri çekilmesi, İzlanda'da eşit işe eşit ücret talebinin grev sonucu kazanımları gibi. Bu yıl Almanya da kadın grevine hazırlanıyor. Grevin amacı, kadının ücretli ve ücretsiz emeğinin gösterilmesi, kısa ya da uzun süreli iş bırakılması, ev işlerinin yapılmaması gibi birçok şeyi içinde kapsıyor. Türkiye'de ve Kuzey Kürdistan'da kadın grevini örgütleme önerisi işte tüm bunların da eklenmesiyle önemini arttırıyor. Kadın emeğinin sömürüsü, savaşın öncelikle kadını hedef aldığını, krizin yankıları ve kadının çift mesai yapma durumunda kalması, görünmeyen emeğin hissedilmesi, şiddet, taciz, tecavüz ve katledilme oranlarının artması,  grevi örgütlememizin elzemliğini tartışmamıza sebep olmalı. Genç kadınlar cephesinden 8 Mart kadın grevi başlı başına tartışılması gereken elzem bir konu. Liselerde, üniversitelerde cinsiyetçi eğitime karşı grevi boykot şeklinde örgütlemeli ve genç kadınların yaşadığı sorunları daha fazla dile getirmeliyiz. Geleceksizleştirme ve tek tipleştirmeye karşı liselerde boykot çağrısını yükseltirken, iş bulamadığı için ya da erkek öğretmen tacizine uğrayarak intihar eden onlarca kadın için de kampüslerimizde boykotu yükseltmeliyiz. Bizleri gelecek kaygısına sürükleyen eğitim sistemine karşı 8 Mart grev çağrısına kulak vererek grevin en belirgin öznesi haline gelmeye aday olmalıyız. Grev konusunda ya yapamazsak kaygısına en güçlü cevap dün Özgecan katledildiğinde sıralarından çıkıp dersleri boykot eden genç kadınların iradesine güvenerek yola çıkmalıyız. Ki, kadın grevinin topyekün tüm gün sürmese de sembolik saatlik eylemler biçiminde denenebileceği, "Biz istersek hayat durur"un salt bir ajitasyon değil gerçekliğine yaslanarak güç alabiliriz.
 
Kadın hareketi olarak yeni bir düzey yakaladığımız aşikar. Şüphesiz yeni bir eşikte yolun başındayız. Kadınları politikadan bağımsız kılma çabası içinde olan erkek egemen sisteme karşı kadınların politikanın merkezinde olduğunu, genç kadınların bütün dayatmalara rağmen ısrarını, inadını görmek kadınların bu yolda yürümekte ısrarının en somut kanıtı. Elbette, 164 kadın örgütünün içinde bulunduğu bir mecrada tartışmak kolay değil. Örgütlü veya örgütsüz birçok kadın farklı ideolojilerin içinden geldi. Yaşadığımız/ yaşayacağımız sürtünmeler yürürken öğrenmenin ve gelişimin olağan sancılarıdır. Türkiye kadın hareketinin ve toplamda kadın özgürlük mücadelesinin tarihine önemli bir çentik attığımız 5-6 Ocak sadece bir başlangıç. Kadın mücadelesi dün bulunduğu yerden çok daha ileri sıçramalar gerçekleştirdi. Bizler, kadın dayanışmasının ve birlikte mücadele ısrarının yaratacağı yeni bir dünyaya inanıyoruz. Şimdi bu sıçramaları kadın devrimiyle taçlandırmak için bir kez daha yineliyoruz: Kadınlar Birlikte Güçlü!