4 Ekim 2024 Cuma

Bir tarihi dönemeç: 19 Aralık zindan katliamı ve direnişi

19 Aralık zindan katliamı ve direnişi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan politik tarihinin dönemeçlerinden birini mühürler. 19 Aralık faşist diktatörlüğün Türkiye devrimci hareketini şiddetle ezip teslim alma saldırısıdır. "Hayata Dönüş" bu ezme, yok etme ve teslim alma saldırısının ironik ve aşağılayıcı adıdır. 28 Şubat darbesiyle politik İslamcı hareketi yenilgiye uğratıp teslim alan faşist rejim, hedefine devrimci hareketi koydu. İdeo-politik ve örgütsel birikim ve niteliğin yoğunlaştığı zindanlardan devrimci harekete stratejik darbe vurmak ve teslim almak faşist diktatörlüğün ikinci stratejik hedefiydi. Böylece devrimci bir tehdit bertaraf edilecek, işçi ve emekçi halk öncüsüz bırakılacaktı. İşte 19 Aralık bu stratejik teslim alma saldırısına karşı stratejik bir varoluş direnişidir, "teslim alamazsınız" eylemi ve tavrıdır.

2000 yılının 19 Aralık günü 20 hapishaneye aynı anda binlerce asker ve polis tarafından baskın düzenlendi.

Gaz bombalarının, kimyasal silahların kullanıldığı katliamda, hapishanelerin duvarları, çatıları iş makineleriyle yıkıldı. Hapishanelerin içleri tam bir savaş alanına çevrildi. Dönemin hükümeti DSP-MHP-ANAP koalisyonunun, "Hayata Dönüş" adını verdiği bu katliamda, 28 tutsak katledildi, onlarcası yaralandı. Devlet, kendi silahıyla 2 askerini de öldürdü.

19 Aralık katliamı, devletin en üst düzeyindeki kurumları arasında tam bir mutabakatla gerçekleştirildi. Karar, Milli Güvenlik Kurulu'nda alındı.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, kameraların karşısında katliamı savundular.

19 Aralık, bu ülke tarihinin en büyük hapishane katliamı olarak, tarihe, kan, ateş ve ölümle yazıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından örgütlenmiş, bilinçli ve kasıtlı bir katliamdı.

Amaç devrimci hareketi faşist terör yoluyla ezip dağıtmak ve bir bütün olarak teslim almaktı.

Faşist rejim, tarihinin en derin ve kapsamlı iktisadi ve politik krizini yaşıyordu. Krizden kurtulmak ve kurulu düzenin istikrarını yeniden sağlamak için IMF, ABD ve AB reçeteleri hayata geçirilmek isteniyordu. Burjuvazinin elindeki yol haritasının uygulanabilmesi için ezilenlerin muhalefeti şiddetle bastırılmalıydı. Bu nedenle 19 Aralık, faşist diktatörlüğün devrimci harekete karşı başlattığı bir topyekun savaş saldırısı konseptiydi.

İlk olarak dönemin iktidarı, 2000 yılının Ocak ayının başında 6 F tipi hapishanesinin bitmek üzere olduğunu açıkladı. Tutsaklar, aileler ve insan hakları savunucularından bu açıklamaya tepkiler gecikmedi.

İtirazları dikkate almayan Adalet Bakanı, 8 Mayıs günü bir grup gazeteciyi Kocaeli F Tipi Hapishanesi'ne götürdü. Ertesi gün hükümet medyasında, F tipi cezaevlerinin 5 yıldızlı otel konforunda olduğu yazıldı.

İktidardan gelen "F tiplerini açmakta kararlıyız" açıklamaları üzerine 20 Ekim 2000 tarihinde tutsaklar açlık grevine başladı. Eylem, 19 Kasım 2000 tarihinde ölüm orucuna çevrildi.

Bir yandan ölüm orucu sürerken, insan hakları örgütleri ile aydın ve yazarlar da temaslarını sürdürdü. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ten bu kez, F tiplerinin ilgili meslek kuruluşlarının katılımıyla mimari, hukuki ve tıbbi açıdan yeniden değerlendirileceği açıklaması geldi. Bu açıklamayla iktidar, kamuoyunu yanıltmaya çalıştı. Ancak kamuoyuna ılımlı mesajlar verilirken, gerçekte ise durum bambaşkaydı. Adalet Bakanlığı, F tiplerinin açılmayacağı konusunda herhangi bir güvence vermediği için TBMM insan hakları komisyonu üyesi Mehmet Bekaroğlu, Kamer Genç, Tunay Dikmen ve TTB ikinci Başkanı Metin Bakkalcı'dan oluşan heyetin Bayrampaşa Hapishanesi'nde tutsaklarla yaptığı görüşmeler 11 Aralık'ta tıkandı.

15 Aralık'ta ise Hikmet Sami Türk, "mutabakat ancak oda sistemi kabul edildiğinde olur. Ölüm orucunu bırakın" dedi. Ertesi gün, aydın ve sanatçılardan oluşan heyet, görüşmelerin başlaması için yeniden Adalet Bakanlığı'na başvurdu. Ancak başvuru kabul edilmedi.

Katliam saldırısından bir gün önce, 18 Aralık'ta Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Öztürk ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, son hazırlık toplantısında bir araya geldi. Böylece katliam hazırlığı gözden geçirildi ve 19 Aralık gün sabaha karşı 20 hapishaneye saldırı başlatıldı. Daha sonra açıklanan veriler tam bir iç savaş saldırısının planlanıp uygulandığını gösteriyordu. Kıbrıs işgalinden daha fazla askerin kullanılması faşist diktatörlüğün kapsamlı bir ezme ve imhayı hedeflediğinin çarpıcı verisiydi. Hayata Dönüş katliamında tüm ölümcül silahlar kullanıldı. Bayrampaşa Hapishanesi'nde kadın devrimci tutsaklar kimyasal silahlarla diri diri yakıldı.

Devrimci tutsaklar bu katliam ve ezme saldırısına cepheden direnişle yanıt verdiler. Barikatlarla, feda eylemleriyle faşist kıyıma ve zulme karşı dimdik durdular. Devrimci onurun bayrağını yere düşürmediler. Büyük bedelleri göğüsleyen bir destansı direnişle faşizmin ideolojik ve politik teslim alma saldırısını boşa çıkardılar.

19 Aralık katliamında öldürülen 28 tutsağın isimleri şöyle:

Bayrampaşa Hapishanesi: Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz, Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel, Yazgül Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Özlem Ercan

Ümraniye Hapishanesi: Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Ata Akçagöz ve Rıza Poyraz

Çanakkale Hapishanesi: Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Babacan

Bursa Hapishanesi: Murat Özdemir, Ali İhsan Özkan

Çankırı Hapishanesi: İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez

Uşak Hapishanesi: Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı

Ceyhan Hapishanesi: Halil Önder

Katliamda sağ çıkan tutsakların büyük bir bölümü, inşaat halindeki F tipi hapishanelerine, bir kısmı da 12 Eylül döneminden kalan tecrit hücrelerine konuldu.

İktidarın iddia ettiği gibi 19 Aralık katliamı ile ölüm orucu eylemi son bulmadı. Aksine F tipi hapishanelere sevk ile birlikte direnişe yeni katılımlar oldu. Yüzlerce ölüm orucu direnişçisi F tipi tecrit hapishanelerine karşı direniş bayrağını yükselti. Direniş, Türkiye tarihinin en büyük ölüm orucu boyutuna ulaştı. 21 Mart 2001 günü Sincan F Tipi Hapishanesi'nde Cengiz Soydaş'ın şehit düşmesinin ardından, ölümler peş peşe geldi. Eylemde, 19 Aralık ve Küçükarmutlu katliamları da dahil olmak üzere 124 kişi yaşamını yitirdi. Onlarca ölüm orucu direnişçisi wernicke-korsakof olarak kavga gazisi oldu.