BastA: Suruç ailelerinin adalet mücadelesinin parçası olun
Firari sanıklar yönünden süren Suruç katliamı davasını izleyen İsviçre'den gelen Basels Starke Alternative (BastA) grubundan Franziska Stier ve Lukas Romer, tıpkı Kobanê davasında olduğu gibi Suruç davasında da siyasi motivasyonlu bir oyalama olduğunu kaydetti. Heyet, Suruç ailelerinin sesini duyma ve bu adalet mücadelesinin parçası olma çağrısı yaptı.
Suruç katliamı ana davası, tek tutuklu sanık Yakup Şahin'i 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilerek kapatıldı. 33 düş yolcusunun katledilmesine ilişkin görülen dava gerçek sorumluların yargılanmasını engellemek için 22 ekim 2021 tarihinde verilen kararın ardından firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali yönünden sürüyor.
Davanın 6. duruşması Urfa merkez adliyesinde görüldü. Mahkeme bir kez daha katliamın aydınlatılmasını sağlayacak tüm talepleri reddederek duruşmayı 5 Kasım'a erteledi. Duruşmayı izlemek üzere İsviçre'den gelen Basels Starke Alternative (BastA) grubundan Franziska Stier ve Lukas Romer, gözlemlerini ETHA'ya aktardı.
Türkiye'de güçlü bir kamuoyu olduğunu ifade eden Franziska Stier, "Bu kamuoyu, hükümete güvenmeyerek kendi araştırmalarını yapmak zorunda kalmış ve katliamın arkasında büyük bir insan ağı olduğunu gösteren çok sayıda delil toplamış. Eğer bu deliller dikkate alınsaydı Ankara'daki katliam olmazdı" dedi.
'SİYASİ MOTİVASYONLU BİR OYALAMA'
"Bizim için en görünür olan şey savcılığın ve mahkeme heyetinin stratejisinin toplumsal hareketliliği ve uluslararası dayanışmayı bastırmaya dönük, siyasi motivasyonlu bir oyalama olduğuydu" diyen Stier, Kobanê davasında da benzer bir süreç işletildiğine ve her iki davanın da özgün politik ve tarihsel arka planları olan politik yargılamalar olduğuna dikkat çekti.
Türk devletinin bu haksız durumda adaleti sağlaması ve Suruç ailelerinin taleplerini kabul etmesi çağrısı yapan Stier, demokratik kamuoyuna da Suruç ailelerinin sesini duyma ve bu adalet mücadelesinin parçası olma çağrısı yaptı.
'KENDİ KURALLARINA UYMALILAR'
9 yıldır avukatların delillere dayalı olarak soruşturmanın genişletilmesine dönük taleplerinin reddedildiğine dikkat çeken Lukas Romer, mahkeme salonunda savcı ve mahkeme heyetinin aynı hizada oturmasını da dikkat çekici ve alışagelmedik bulduğunu söyledi. Mahkeme sürecinin bir adaletsizliği yansıttığını ifade eden Romer, yargının kendi kurallarına uyması gerektiğinin altını çizdi.