24 Kasım 2024 Pazar

Basın meslek örgütlerinden 24 Temmuz açıklaması

Basın meslek örgütleri sansürün kaldırılışının 110. yıl dönümü nedeniyle açıklamalarda bulundu.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın İş ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 24 Temmuz sansürün kaldırılışının 110. yıldönümü dolayısıyla açıklama yayınladı. Basın meslek örgütleri sansürün hala devam ettiğine vurgu yaptılar.
 
TGS: SANSÜR SON HIZ DEVAM EDİYOR
 
TGS'den yapılan açıklamada sansürün son hız devam ettiği ifade edilerek, "Bugün medyanın yüzde 90'ı Saray kontrolünde ve büyüm medya kuruluşları Saray'dan gelen telefonlar ya da hükümet komiserleriyle yönetiliyor. sansür uygulamaları son hız devam ediyor.
 
Sansürün -resmi olarak- kaldırılışının 110. yıldönümünde haberi, fikir hürriyetini, mesleğin temel ilkelerini savunmak zorunda kaldığımız bir dönemden geçiyoruz. 24 Temmuz'un gazeteciler için kutlanabilir bir gün olması ancak cezaevlerindeki meslektaşlarımızın serbest bırakıldığı, iktidarın medya kuruluşları üzerindeki baskısına son verdiği, gazetecilerin işini yapabildiği bir ülke olduğumuzda mümkün olacak" denildi.
 
143 gazetecinin yazdıklarından dolayı cezaevlerinde tutulduğunun hatırlatıldığı açıklamada, "10 yılda 10 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, gazetecilerin ve gazeteciliğin hedefte olduğu bir ülkede medya özgürlüğünden ve demokrasiden bahsetmek mümkün değil. 110 yıl sonra bugün yine binalarımıza giren sansür memurlarını el birliğiyle kovacağız. Basın hürdür, sansür edilemez!" denildi.
 
DİSK BASIN İŞ: SANSÜRÜN DAHA DA GÜÇLENDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ
 
DİSK Basın İş'ten yapılan açıklamada da sansürün daha da güçlendiği bir dönemden geçildiği kaydedildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
 
"24 Temmuz 2018 basında sansürün kaldırılışının 110. yıl dönümü. 
 
Sansürün daha da güçlendiği bir dönemden geçiyoruz. 
 
Çünkü biliyoruz; 
 
Seçim sürecinde ana akımda çalışanlara talimat net olarak verildi: CHP dışındaki partilere bize sormadan yer vermeyin, HDP'nin insani yanlarını gösteren haberler yapmayın!
 
Suruç saldırısında ortaya çıkan video görüntülerini önce patronlar ardından mahkeme yasakladı. Zaten uzun süredir çok sayıda insanın canını kaybettiği veya yaralandığı olaylarda yayın yasağı kararları sağlık ekiplerinden önce geliyor.
 
Ahmet Şık, TBMM'de söylediklerinden ötürü hem saldırıya uğradı hem de ceza aldı, ana akım medya ceza aldığından söz ederken, olaya neden olan sözleri görmezden geldi.
 
Aralarında gazeteci Ziya Ataman'ın da olduğu çok sayıda tutuklu ve hükümlü hapishane koşullarında tedavi edilmediği için hayati risk altında. Hapishanelerde hala 164 gazeteci ve yayınevi çalışanı olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz
 
Ekonomik kriz uyarılarının tersine gazetelerde ekonominin nasıl da şahlandığı haberlerini gösteriyorlar bizlere
 
Gazeteciler yaptıkları haberleri nedeniyle ceza alıyor. Aynı haberi yapan "Sansürcü" medya organlarına ise hayat şahane! Gazeteciler ve gazetecilik risk altında. 
 
Devlet eliyle basın kartı ve ilan dağıtılmaya devam ediliyor.
 
Bir yanda devlet sansürü, bir yanda patron. Elbette bunların daha kötüsü, sınırları zorlamayı denemek, editoryal bağımsızlığı savunmak yerine otosansürü meşrulaştırmak
 
Sansür en karanlık dönemlerinde bile aşıldı, aşılmaya devam edecek. Su çatlağı bulup yoluna devam edecek. Bizler yeni yöntemler bulmaya, gerçekleri ulaştırmaya devam edeceğiz."
 
TGC: BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI
 
TGC Yönetim Kurulu'nun açıklamasında ise "Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır" denilerek şunlar kaydedildi:
 
"Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak gazetecilerin ve gazetelerin çalışma koşullarını kamuoyunun haber alma bilgi edinme hakkı çerçevesinde iyileştirilmesi en büyük dileğimizdir. 24 Temmuz sansürün ilk kez kaldırılışının 110. yıldönümü dolayısıyla büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Basın hürriyetinden doğan mahsurların yegane izale (yok etme) vasıtası yine basın hürriyetidir" sözlerini anımsatmakta yarar görüyoruz.
 
Gelişmiş çağdaş ülkelerin arasında yer almanın ancak temel hak ve özgürlüklere sahip, birbiriyle barışık bir toplumla gerçekleşeceğini düşünüyoruz ve bu amaçla cezaevlerinde tutuklu gazetecilerin de özgürlüğüne kavuşmalarını bekliyoruz."