2 Ekim 2024 Çarşamba

Ata: Kadın varsa umut vardır

Kobanê davası Ayla Akat Ata'nın savunmasıyla devam ediyor. Ata, bir önceki duruşmada savunmasına müdahale eden savcıya, "Söylediğim her şey savunmayı bağlar" diyerek yanıt verdi. Kürt kadın hareketinin özel olarak hedef alındığını kayededen Ata, KJA'nın kapatıldığını fakat yoluna TJA ile devam ettiğini bu nedenle yok edilemeyeceğinin altını çizdi. 

DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014'te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22'si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê davasının 10. duruşması, 3. gününde Sincan Hapishane Kampüsü'ndeki salonda devam ediyor.

HDP eski milletvekili ve Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, bir önceki oturumda kaldığı yerden savunmasına devam etti.

'SÖYLEDİĞİMİZ HER ŞEY SAVUNMAYI KAPSAR'
Bir önceki oturumda savcının savunması için, "Savunmanın içeriğini kapsamayan konuşmalar yapılıyor" sözlerine yanıt veren Ata, "30 yıl önce yargılanan arkadaşlarımızın sözlerini aktarıyorum, umarım yaşanmaz ama bundan 30 yıl sonra sözlerimizi de birileri aktaracak. O yüzden söylediğimiz her şey savunmayı kapsar ve önemlidir" dedi. Ata, dünya kadın mücadelesinden bahsederek, kongre ve mahkeme salonları doldurduklarını söyledi.

'SİSTEMİN ALTERNATİFİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ'
Kürt kadınları olarak Türkiye kadın hareketinin bir bileşeni olduklarını ifade eden Ata, "Ama farklı bir gerçekliğimiz var. Kendi özgürleşmemizin peşinden giderken farklı zaman ve mekanlarda yaşananların izinde gidiyoruz. Egemenlik ilişkilerinin karakteri birbirine benzer. Bu nedenle erkek egemen mekanizmalarına karşı çıkmak için kendi içimizdeki egemenlik mekanizmalarını da sorguluyoruz. Erkek egemenliğini bir sistem olarak tanımlıyoruz. Bununla mücadelenin ön koşulu bunu anlamaktır. Kadın ve erkek için kabul edilen geleneksel roller cesaretle çözümlenmeli. Yoksa anlaşılmayan bir sorunun çözümü için harcanacak çaba beyhude olur. Cinsiyetçilik sadece kadınların çözüm arayacağı bir sorun değil, erkeklerin de tartışması ve çözüm üretmek için mücadele etmesi gerekir. Sistemin bir alternatifi için mücadele ediyoruz. Bunun için kadının da erkeğin de egemenlik ilişkisinin mikro alanı olan ailenin de dönüşümü için yol almaya çalışıyoruz" diye belirtti.

'KÜRT HAREKETİNİN İDEOLOJİK MÜCADELE VE ANLAYIŞI ORTAYA KOYMUŞTUR'
Ata, şöyle devam etti: "Kaba bir eşitlik özgürlük yaklaşımının doğuracağı sıkıntıları görmezden gelemeyiz. Sistem içinde yaşayan kadınlar ve erkekleriz. Hem kendimizi hem de toplumu değiştirme ve dönüştürme sorumluluğumuz var. Bu gerçeklikle 1990'lı yıllar kadınların kendisini sorguladığı yıllardır. Hem ulusal hem de sınıfsal sorunlar eksenli kadınlar sokağa çıkmaya başlamıştır. Kürt olarak ezildiğini, sömürüldüğünü gören Kürt kadını, cinsiyetinden dolayı ezildiğini de görmüştür. 1999-2002 seçimleri kadınların kollaşmayla elde ettikleri statü, kadınların var oldukları tüm alanları etkilemiştir. Örgütlüyse geliştirmiş değilse sağlamışlardır. Eşitlik ve özgürlük anlayışının bilinçle bütünleştiği bu dönem Kürt kadın hareketinin ideolojik mücadele ve arayışını ortaya koymuştur" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE KADIN HAREKETİ DIŞINDA ÖZERK ÖRGÜTLENDİK'
Aranın ardından savunmasına devam eden Ata, Kürt  kadınlarının ulusal, sınıfsal olarak maruz kaldıkları karşısında verdikleri mücadelede pes etmediklerini kaydetti. Dünyanın erkek egemen sistemle yönetildiğinin farkında olduklarını aktaran Ata, "Kadınlığımız ve Kürtlüğümüzü birbirinden ayrı yaşayabilir miyiz? Bizler ortak hareket etmeye çalışıyoruz. Birlikteliğimiz var bu değerli ve önemli. Ama Kürt kadınlarının farklı sorunları da var. Ulusal taleplerimizin varlığı ve devletin yasakçı zihniyeti karşısında Kürt kadın hareketi olarak örgütlenmek durumunda kaldık. Türkiye kadın hareketinden taleplerimiz farklıydı. Dokunulanlarımız farklıydı. 'Dokunma' diye örgütlendik ve alanlara çıktı. Kadın olduğumuz için erkeklerden, Kürt olduğumuz için Türkiye kadın hareketini dışında özerk örgütlendik" şeklinde konuştu.

Kadın iradesinin oluşma sürecine de değinen Ata, "Kadının bir irade olarak tanınması kendi örgütlülüklerini yaratmasıyla mümkün oldu. Bu deneyimler kadınların var olduğu her alana aktarıldı. Bunun için büyük bir özveriyle mücadele ederek özgün modellerini yarattılar. Kendimizi donattık ve eril zihniyete karşı mücadele ettik. Kürt kadın mücadelesi, kadınların bulunduğu tüm yapıları demokratikleştirmeye zorlayan çatışmaları beraberinde getirdi. Emeğini görünür kılma arzusu ve iradesini ortaya çıkarma arzusu temel motivasyon kaynağı oldu. Kadının eşit ve özgür olduğunu söylemekle buna karşı pratikte yaşanan çelişkilerle karşılaşıyoruz. Yüzleşmek bu noktada önemli. Kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bir parçası olmak  dünya kadın yürüyüşüyle başladı" diye anlattı. Ata devamında, dünya kadın yürüyüşünün tarihinden bahsetti.

Kürt siyasetçi Leyla Zana'nın idoli olduğunu vurgulayan Ata, Zana'nın hayatını anlattı. Ata, Zana'nın siyasette ve kadın mücadelesinde yer aldığı sürece değindi.

'KİMSENİN  BİZE BU KARARI ALIN DEMESİNE GEREK YOKTU'
Kadın emeğinin görünür olmasının siyasi partilerde kollaşma çalışmalarıyla başladığını vurgulayan Ata, "Kimsenin bize bu kararı alın, bunu yapın demesine gerek yoktu. Çünkü biz itiraz eden, eşitlik isteyen kadınlardık. Bu geçmişimiz yokmuş gibi sadece talimatla görevlendirildiğimiz belirten anlayışı asla ama asla kabul etmiyoruz. İddianameye bakıyorum, biz sürekli talimat almışız. Hayır bu bizim birikimimizdir, deneyimlerimizdir mücadelemizdir. DÖK'ün olduğu süreçte bu dosyada merkezde olan 6-8 Ekim olayları yaşanıyor. Bu iddianamede de DÖK'ün açıklaması var, bu açıklama bayramlaşmaya davet. İddianamenin başından bu yana DÖK'ün tek paragraflık açıklaması var" diye ifade etti.

'KJA KAPATILDI, TJA KURULDU YOK EDEMEZSİNİZ'
Kürt kadın hareketi olarak Türkiye ve dünya kadın hareketine büyük bir miras bıraktıklarını vurgulayan Ata, "Kadınlarla birlikte çalışmak, doğruya işaret etmek beni çok heyecanlandırdı. KJA da böyle kuruldu. Kadınların çözüm masasına oturması için resmi bir sıfatımızın olması için bir arzu vardı ama bugün iddianamede yer alanların bununla bir ilgisi yok. Biz kimseden talimat almadık. Çözüm sürecinde kurulan bir yapılanmadır KJA. KJA kapsamında yaptığım konuşmaların bu dosyayla ne ilgisi var? 6-8 Ekim'le ne ilgisi var da dosyaya konulmuş? Biz kadınların bir araya gelmemizin tek nedeni vardı, demokratik çözüm düşüncesi ve resmi bir kurum olarak kadın temsiliyetiydi. Ama olmadı, karşılayamadı ve KJA kapatıldı ama yerine TJA kuruldu. Yok edemezsiniz" şeklinde konuştu.

'HEDEF ALINAN KADINLAR'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "PKK bir kadın örgütüdür" sözlerini hatırlatan Ata, sonrasında Kürt kadın kurumlarının hepsinin basıldığını söyledi. Ata, "Bu kriminalize etme çabasıdır. Açıklamada ayrıca 'kültürel terörizm' diyor. Burada asıl hedef alınanın kadın olduğunu biliyoruz, çünkü kültürün taşıyıcısı kadınlar. Kadınlara yönelik gözaltı tutuklamalar arttı" dedi. Kültür kavramının kadınların yaşamlarını sınırlandırmaya hizmet ettiğini söyleyen Ata, "Tarihsel olarak kadınlar, kültürün aktarıcıları olarak görüldüler. Ama kültürün siyasal kullanımını sorgulamak gerekiyor. Kültür argümanını kimin ne amaçla öne sürdüğüne bakmak gerekiyor. Kürt kadınları, erkeklerle birlikte içinde yaşadıkları toplumu dönüştürme çabasını veriyor. Bunun en temel göstergesi eşbaşkanlık sistemi. Kendilerini tarihin özneleri kurma, dünyaya direnmeye, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde kendi teorilerini oluşturma haklarında sahiptirler. Kadınların karar alma ve uygulama süreçlerine katılmasının önündeki engeller kalkıncaya kadar mücadele sürecek" ifadelerini kullandı.

Kürt kadınlarının savaş ve şiddetin ne demek olduğunu iyi bildiğini vurgulayan Ata, "Eşitlik ve özgürlük talebinde bulunmanın ve barışı sağlama mücadelesine karşılık görünenin cezaevi olması dolayısıyla ben ve arkadaşlarımız karşınızdayız. Yargılanan ilk kadın değilim" diye konuştu.

'43 KADIN MEKANININ KAPISINA KİLİT VURULDU'
Kayyum atamalarının son derece planlı olduğunu da vurgulayan Ata, "Neredeyse bütün belediyeler, ürettikleri hizmetin yanında kasalarına para bırakmıştır. Yapılan incelemelerde hiçbir belediyede usulsüzlük tespit edilmemiştir. Eşbaşkanlığı yaygınlaştırmayı hedeflemiştir yerel çalışmalar. Yerel yönetimler alanında özgün çalışmalar yapılmıştır. Toplumsal ekonominin kadın eksinli örgütlenmesine yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Kadınlar büyük emek harcadılar. Egemenlikten vazgeçmek, iktidar alanını kadınlara devretmek o kadar kolay olmadı. Büyük bedeller ödendi. Kayyımlar atanmadan önce hükümet demokratik ve eşit seçimle göreve gelen kadınları illegalize ederek tutuklamıştır. Görevden alma ve tutuklamaların ardından kadın politikalarıyla birlikte HDP'nin ve diğer öncü partilerin geliştirdiği kadın kurumları hedef alınmıştır" şeklinde konuştu. Ata, yerel yönetimlerce kurulan kadın kurumlarına yönelik saldırıları anlattı. Ata, "Elimizden belediyeler alınarak ilk yönelinen kurumlar kadın kurumları oldu. 43 kadın mekanının kapısına kilit vuruldu" dedi. Ata, kapatılan kadın kurumlarını tek tek saydı.

'KADIN DÜŞMANLIĞINI GÖRÜYORUZ'
Kadın merkezi binalarının içeriğinin değiştirildiğini de aktaran Ata, "Akıl almaz bir kadın düşmanlığı görüyoruz. Kadın odaklı sosyal kentsel uygulamalara bakıyoruz. Kadınların adlarını taşıyan sokaklar değiştiriliyor. Kurslar kapatılıyor. Kayyımların belediyelerin gasbını izleyen süreçte en önemli hedef kadın özgürlükçü yerel pratiğimiz olmuştur. Kadın politikaların içi boşaltılarak amacın dışında kullanılmıştır. Kadın eşbaşkan ve kadın politikalarıyla ilgili tüm bilgiler belediyelerin web sitelerinden çıkarılmıştır. Bununla hafızasızlaştırma politikası uygulanmıştır. Bunlar iktidarın istediği ölçüde yeni bir insan profili yaratma politikasıdır.  Kadının farkındalığını güçlendirecek her türlü mekanizma yok edilmeye çalışılmıştır" diye belirtti.

"Kadınların özgür ve özerk örgütlendiği zamanlardayız" diyen Ata, "Bu örgütlülük bir bütün toplumu değiştirecek ve dönüştürecektir. Tabi ki beklemeyeceğiz sınırları, sınıfları aşacağız. Dünya nüfusunun yarısıyız ve farkındayız savaş dönemlerinde ganimet olarak kabul edilen bir yanımız. 'Eşit işe eşit ücret' diyen kadınlarla birlikte haykırdık. İspanya'da 'eşitlikte bir adım bile geri gidilemez' diyen kadınlarla birlikte yürüdük. Polonya'da kürtaj yasağına karşı siyah giyinmiştik, İsviçre'de eşitsizlik ve kadına yönelik şiddete karşı yürüyen kadınlarla birlikte sevindik, kadınların regl döneminde mabede girme yasağına karşı Hindistanlı kadınlarla birlikte mücadele verdik, susmayacağız korkmayacağız itaat etmeyeceğiz, 'kadına yönelik şiddete hayır' demeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Tartışılması gereken kadınların ve kız çocuklarının Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşımın çok sınırlı olduğu gerçeğidir, tartışılması gereken yöneticilik pozisyonundaki kadınların sayısı yüzde 20'yi, parlamentodaki kadınların oranı yüzde 17 iken eşbaşkanlık sisteminin yasal güvence altına alınmasıdır. Tartışılması gereken kadın ve çocuklara yönelik şiddetin medyada yer alan şekli ve kullanılan dildir" şeklinde konuştu.

"Özgür olmamız gerekiyor" diyen Ata, "Prometheus'un tanrılardan alarak halka dağıttığı ateş bugün kadınların elinde tuttuğu meşale ile ölümsüzleşiyor. Kadın varsa umut vardır" sözleriyle savunmasını bugünlük sonlandırdı.

Duruşma yarın Ata'nın savunmasıyla devam edecek.