Arzu Demir yazdı: İktidarla yeni bir muharebeye hazır mıyız?
Hepimiz biliyoruz, hayat eve sığmaz. Salgın sürecinin yarattığı karantina günleri, "hayat eve sığar" gibi söylemlerle idealleştirilemez. O bir zorunluluktu. Ayrıca, o zorunluluğun da salgına karşı gerçek ve hızlı bir önlem olması için zorunlu ve gerekli üretimin dışındaki tüm üretimin durması yani milyonların karantinaya alınması biçiminde gerçekleşmesi gerekiyordu. Böylesi bir zorunluluğa güzellemeler yapmak, ideolojik pandemi haliydi.
AKP iktidarı, halkın can derdinde olduğu koronavirüs salgını günlerini, iktidarını güçlendirmek için kullandı. İnfaz Yasası ile katilleri, tetikçileri bıraktı. Sadece Alaaddin Çakıcı gibi faşist tetikçileri bırakmakla kalmadı, kadın ve çocuklara yönelik olarak "kasten yaralama, tehdit, hakaret" gibi suçları işleyen erkekler hapisten çıkartıldı, cezadan kurtuldu. "İşten çıkartmaları yasaklıyorum" diyerek topluma sunduğu yasa ile işten çıkartmalar yasaklanmadığı gibi emekçileri ücretsiz izinle sefalete mahkum etti, ekonomik paketlerle patronları kurtardı. Ancak Saray'ın "bu günleri fırsata çevirme" planı henüz son bulmuş değil. Sırada, 4 yıldır yasalaştırmak için uğraştığı, çocuk tecavüzcüsü erkekleri hapisten kurtarma düzenlemesi var.
İnfaz Yasası görüşmelerinin Meclis Genel Kurulu'nda devam ettiği 10 Nisan günü, çocuk tecavüzcülerine af düzenlemesi bir önerge ile gündeme geldi. Buna göre, tecavüze uğrayan bir kız çocuğu 14 yaşında 10 Nisan'dan önce tecavüzcü ile evlendirilmişse, suçlu erkek hapisten çıkacaktı. Ancak bu bilginin kamuoyuna yansımasıyla kadın örgütleri "Çocuk istismarının affı olmaz" diyerek sosyal medya eylemi gerçekleştirdi. Söz konusu çocuk düşmanı madde gündeme gelmedi. Ancak elbette ki, iktidar, gelen tepkiler üzerine ne kadar büyük bir yanlış yaptığını anlayıp da vazgeçmiş değil. Sadece uygun zamanı bekliyor. O uygun zaman da Ramazan bayramı sonrası. Geçtiğimiz günlerde, AKP'lilerin düzenlemeye destek için partileri ziyaret ettikleri bilgisi basına yansımıştı. Toplumsal rızayı oluşturup bu korkunç suça ortak etmek için Meclis dışında da kulis çalışmalarını yoğunlaştırdıkları biliniyor.
Çocuk cinsel istismarı, Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesinde, yani "cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" başlığı altında yer alıyor. TCK'nın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005'ten itibaren "15 yaşını doldurmamış çocuklarla girişilecek her türlü cinsel eylem" yasaklanmış oldu. Bu düzenleme de kadınların kazanımıydı. Her kazanım gibi elbette, iktidar bu durumu hazmetmedi. Evlilik yaşını düşürmekten ve çocuklara yönelik tecavüzü meşrulaştırmaktan asla vazgeçmediler. Bu işi de adım adım gerçekleştirdiler. 4+4+4 kesintili eğitim düzenlemesi ile kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önünü açan yasal düzenlemeden bugüne kadar onlarca adım attılar. Çocuk tecavüzcülerine af yasası da somut olarak Mayıs 2016'da Meclis'te kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu'nun raporuyla gündeme geldi. Raporda, erkeğin tecavüz ettiği çocuk ile 5 yıl boyunca "başarılı" bir evlilik sürdürmesi şartıyla hapishaneden "denetimli serbestlik" ile salıverilmesi önerildi.
Rapora itirazların geldiği günlerde, Anayasa Mahkemesi de tepki çekecek bir karar aldı. Mahkeme, TCK'nın 103. maddesindeki "15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına" ilişkin hükmü iptal etti. Böylece, "15 yaş altı her çocuğa yönelik cinsel davranışın cinsel istismar sayılmayabileceği" hükmünün de kapısı aralanmış oldu.
AYM'nin bu iptal kararı, AKP'li vekillerin gerekçesi oldu, Ekim 2016'da bir kanun teklifini Meclis'e sundular. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Bunlar tecavüzcü değil, cinsel istismar suçunu işlemiş kişiler değil" diye tecavüzcü erkekleri ve onları aklayacak olan yasayı savundu. Ancak o günlerde istediklerini yapamadılar.
İktidar, 2019 yılının Ekim ayında hazırlanan İkinci Yargı Paketi ile bu kez planını denemek istedi. Paketin görüşmeleri, Ocak 2020'de yapıldı. 6 Ocak 2020'de Türkiye çapında 50'ye yakın kentte kadınlar sokaklara çıkarak, iktidarı durdurdu.
Şimdi de toplumun dikkatinin koronavirüs salgınında olduğu, sokağa çıkma yasaklarının hastalık bahanesiyle olağanlaştırmaya başladığı bir sırada söz konusu değişikliği yeniden gündeme getirme niyetinde.
Bu nedenle de kadın örgütleri, çocukları tecavüzcülerden korumak için yeni bir muharebeye hazırlanmak zorunda. Yasanın Meclis gündemine gelmesini beklemeden itirazları çoğaltmak, birleştirmek önemli. Ancak unutulmaması gereken çok önemli nokta şu: kadınlar bugüne kadar hangi hakkı kazandıysa, hangi konuda iktidarlara geri adım attırdıysa bunların tamamını sokaktaki eylemin, isyanın gücüyle yaptı. O nedenle kadınlar, salgın süreci nedeniyle çekildikleri ya da çekilmek zorunda kaldıkları evlerinden artık daha çok çıkmalılar.
Sosyalist Kadın Meclisleri'nin kimi emekçi semtlerinde yaptıkları "ses çıkar" eylemleri ile 1 Mayıs çağrıları gibi gerekli sağlık önlemlerini alarak sokakta yaptıkları eylemleri "Çocuğa yönelik tecavüz ve istismarın affı olmaz" diyerek şimdiden yaygınlaştırmak gerekiyor.
Hepimiz biliyoruz, hayat eve sığmaz. Salgın sürecinin yarattığı karantina günleri, "hayat eve sığar" gibi söylemlerle idealleştirilemez. O bir zorunluluktu. Ayrıca, o zorunluluğun da salgına karşı gerçek ve hızlı bir önlem olması için zorunlu ve gerekli üretimin dışındaki tüm üretimin durması yani milyonların karantinaya alınması biçiminde gerçekleşmesi gerekiyordu. Böylesi bir zorunluluğa güzellemeler yapmak, ideolojik pandemi haliydi.
Neyse ki, salgın hastalık kadar tehlikeli olan bu politik atalet ve izleyicilikten emekçi sol hareketin öncü kuvvetleri özellikle 1 Mayıs'a giderken kurtulmaya başladı.
Şimdi kadın örgütlerinin önünde, iktidarın bir kez daha gündeme getireceği, çocuk tecavüzcülerine af düzenlemesi bulunuyor. Bu yeni muhabere, ancak sokakta kazanılacak. O nedenle şimdiden sokağı merkeze alan eylemleri planlayarak işe başlama zamanı.
İktidarın bizi "erkeğin eşi, çocuğun annesi, hastanın bakıcısı" olarak kapatmak istediği o evler, karantina günlerinde çok sayıda kadına yine mezar oldu. O mezarlardan çıkarak, faşist şeflik rejiminin çocukları ömür boyu tecavüze maruz bırakacağı planını bozmak için şimdiden harekete geçelim.
Unutmayalım hayat da, direniş de sokakta güzel. Kesin zafer de sokakta mümkün!