3 Ekim 2024 Perşembe

Arık: Boğaziçi'nde birleşik mücadeleyi örmek, saldırılara karşı bizi güçlü kılar

Boğaziçi Öğrenci Meclisi'nden Özlem Damla Arık, direnişin birinci yılında ETHA'ya değerlendirmelerde bulundu. Devletin kayyum politikası, bunun üniversitelere yansıması, direnişin öğrenci gençlik hareketinde yarattığı etkilere işaret eden Arık, 4 Ocak günü Kadıköy'de, 7 Ocak günü ise Çağlayan adliyesi önünde yapacaklara eylemlere katılım çağrısında bulundu.

Üniversitelerde kayyum rektörleri yönetim biçimine dönüştüren Tayyip Erdoğan, 2 Ocak 2021 günü Melih Bulu'yu Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum rektör olarak atadı. O tarihe kadar hem Boğaziçi hem de neredeyse tüm devlet üniversitelerine kayyum rektörler atayan Erdoğan, beklemediği bir direnişle karşılaştı. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri 4 Ocak günü üniversite içinde yaptıkları eyleme diğer üniversitelerden öğrencileri çağırarak, gençlik mücadelesinin yeniden ivme kazanmasını sağladı.

Üniversitelerde uzun süredir yaşanan sessizlik Boğaziçi direnişiyle kırıldı. Direniş Boğaziçi Üniversitesi, çevresinin yanı sıra, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kente ve birçok üniversiteye taşındı. Devletin işkence, gözaltı, tutuklamalarla kıramadığı direniş, belli dönemlerde ivme kazandı, belli dönemlerde ivmesini kaybetse de devam ediyor.

KAYYUMLAR ERDOĞAN'IN YÖNETİM BİÇİMİ
Boğaziçi Öğrenci Meclisi'nden Özlem Damla Arık ile direniş sürecini konuştuk. Direnişin başlama anı, öne çıkarılan talepler, devam edip biçimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arık, Erdoğan'ın kayyumları bir yönetim biçimine dönüştürdüğünü ve bunun üniversitelerin yanı sıra HDP'li belediyelerde uyguladığına işaret etti.

Belediyelere atanan kayyumlarla üniversitelere atanan kayyum rektörlerin politik hedefleri arasında çeşitli farklılıklar olsa da aslolarak özgürlük ve mücadele alanlarının kısıtlanması olarak tanımlayan Arık, üniversitelerde politik bilginin üretildiği, LGBTİ+'lar ve kadınların kendilerine kısmen de olsa özgür hissedebildiği alanlar olduğunu belirtti. Kayyum rektörlerle bunlara müdahale edilmeye çalışıldığını vurgulayan Arık, Melih Bulu'nun ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ kulübünü kapattığını hatırlattı. Arık, aynı zamanda devrimci, sosyalist ve iktidara muhalif kesimlerin hedef alındığına dikkat çekti.

AFYON ÜNİVERSİTESİ'NDE EVRİM KİTAPLARI YASAKLANDI
Kayyum rektör atamalarının antidemokratik olduğuna işaret eden Arık, şunları söyledi: "Bir üniversitenin rektörünü üniversite bileşenlerinin -sadece akademisyenlerin de değil- öğrencilerin, emekçilerin de dahil olduğu bir seçimle seçme talebinde bulunuyoruz. Buna ek olarak kayyum atamaları öğrencilerin kampüs içerisindeki yaşamlarını, eğitim kalitelerini, akademik yaşamlarını; aslına bakarsak üniversite içerisindeki her şeyi kontrol edebiliyor."

Arık, bu duruma örnek olarak Afyon Üniversitesi'nde moleküler biyoloji bölümünde evrimle ilgili kitapların yasaklanmasını gösterdi.

2016 yılındaki kayyum atamaları sürecinin OHAL dönemine denk gelmesi nedeniyle başlatılan hareketin zayıf kaldığına işaret eden Arık, 2 Ocak 2021 tarihinde Melih Bulu'nun kayyum rektör olarak atanmasının ardından 4 Ocak günü başlayan eylem sürecinin kitleselleşmesinin nedenlerine değindi.

EYLEMİN ÜNİVERSİTE DIŞINA TAŞINMASI KİTLESELLEŞMESİNİ SAĞLADI
Melih Bulu'nun üniversite dışından olmasının yanı sıra AKP üyesi olmasının direnişe kitlesel katılım bakımından etkili olduğunu vurgulayan Arık, sokak hareketinin azaldığı pandemi sürecinin ardından yapılan çağrıya birçok kesimin yanıt verdiğine işaret etti. Arık, direnişin başladığı 4 Ocak günü eylemin üniversite dışına taşınarak diğer üniversitelerden öğrencilerin katılımının sağlanmasının da etkili olduğuna vurgu yaptı.

BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ GENÇLİK HAREKETİNİ ATEŞLEDİ
İlk eylemin kitlesel geçmesinin direnişin yayılması ve etki gücünü arttırmasını sağladığını kaydeden Arık, "Aslında Gezi'den bu yana biraz daha geriye çekilmiş ve hareketliliği azalmış bir gençlik hareketi vardı. 2014-16 dönemiyle beraber üniversite hareketi iyice sönümlenmeye başlamıştı. Pandemiyle beraber üniversitelerin kapalı olması ve gençliğin evlere kapanması hem sokaktaki gençlik varlığını ve üniversitelerdeki hareketliliği azaltmıştı. Boğaziçi eylemlerinin başlamasıyla birlikte kayyum rektörlerin olduğu bütün üniversitelerde arkadaşlarımız hem üniversitelerinde hem de yaşadıkları kentlerde eylemler yapmaya başladı. Bu yüzden gençlik hareketini elbette ateşledi diyebiliriz. Aslında sadece gençlik hareketini değil sokak hareketini de bir yerde hareketlendirmiş, pandemiden sonra tekrardan başlatmış oldu" diye konuştu.

Boğaziçi direnişine yönelik saldırılarda gözaltına alınıp, tutuklanan öğrencilerle ilgili pek çok eylem örgütlendiğini hatırlatan Arık, tutuklanan öğrencilerden 2'si hariç hepsinin Boğaziçi dışındaki öğrenciler olmasının gençlik mücadelesini hareketlenmesinde etkisi olduğunu söyledi.

ÜNİVERSİTE DAYANIŞMALARI VE AĞLARI KURULDU
Boğaziçi direnişinin ardından gelişen sürecin kazanımlarından bir diğerinin de pek çok okulda "üniversite dayanışmaları"nın kurulması olarak tarifleyen Arık, bu üniversitelerde eylemlerin yanı sıra forumlar örgütlendiğini, dayanışmalar arasında ağlar kurulduğunu aktardı.

Arık, üniversite bileşenlerinin; tüm kayyumların gönderilmesi kararlılığı, LGBTİ+'ların insan hakları talepleri etrafında birleşmesi, "kayyum bir demokrasi, iktidar sorunudur" şeklindeki politik talepler etrafından bir araya gelmesinin önemli bir kazanım olduğunu vurguladı.

Boğaziçi direnişinin uzun soluklu sürmesinin nedenlerine değinen Arık, direnişinin belli bir süre sonra sönümlenmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret etti, "Şu an hala sürüyor dememizin sebebi akademisyenlerin sembolik nöbetinin devam etmesidir. Aslında bugün düzenli olarak yapılan tek şey o" dedi.

Doğu Demirtaş, Selahattin Can Uğuzeş'in tutuklu olduğu süreci hatırlatan Arık, şu an iki arkadaşlarının tutuklu olduğunu anımsattı, fakat o dönemde olduğu gibi bu dönem bir politika üretilemediğini, tutsak öğrencilere sahip çıkacak kitleselliğin sağlanamadığını belirtti.

DİRENİŞİN KIRILMA NOKTASI
Direnişin sönümlenme ve kırılma noktasının Melih Bulu'nun görevden alındığı Naci İnci'nin göreve getirildiği ara dönem olduğuna işaret etti. Arık, "Melih Bulu'nun cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınması ve Naci İnci atanana kadarki 15-20 günlük boşlukta üniversite bileşenleriyle seçim örgütleyememek Boğaziçi direnişinin kırılma anını oluşturmuştu. Bir bileşenler seçimi yapmak ve aslında Naci İnci gibi YÖK'e başvuran adayların karşısına üniversitenin adayını koymak gerekiyordu. Fakat üniversitede bu yapılmadı, bir güvenoyu sistemi yapıldı ve aday olan herkes YÖK'e gönderildi. Elbette Erdoğan yine Naci İnci'yi atayacaktı belki, fakat orada o sözü söyleyememek direnişin kırılma anıydı" değerlendirmesinde bulundu.

BİRLEŞİK MÜCADELEYİ ÖRELİM
Hala tutuklu öğrenciler ve okuldan atılan akademisyenler olduğunu hatırlatan ve bu durumun devam edeceğine işaret eden Arık, "Öğrencilerin tekrar birleşik mücadeleyi örmesi, okul içerisinde halihazırda Boğaziçi direnişiyle ilgilenen ve bunun için bir şeyler yapan insanların bir çatı altında birleşmesi, gelecek saldırılara karşı daha güçlü olmayı sağlayacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Kayyum rektör atamasının yapıldığı 2 Ocak'ın yıldönümünde Berke ve Perit'in tutsak edildiği Silivri Hapishanesi önünde nöbet eylemi gerçekleştirdiklerinin bilgisini veren Arık, 4 Ocak günü üniversite içinde ve Kadıköy'de gerçekleştirecekleri eylemlere katılım çağrısında bulundu.

4 OCAK'TA KADIKÖY'DE, 7 OCAK'TA ÇAĞLAYAN ADLİYESİNDE
Arık, "4 Ocak'ta önce hocaların nöbetiyle beraber okul içerisinde sürecek protestolar başlayacak. Hocaların nöbetinden sonra okul içerisine bir seçim sandığı getirilip 'Naci İnci rektörümüz mü değil mi? Onu kabul ediyor muyuz' sorularıyla oylama yapılacak. Okul içerisindeki protestonun ardından saat 19.00'da Kadıköy Rıhtım Caddesi'nde demokrasi talebinde bulunan, iktidarın antidemokratik uygulamalarından muzdarip ezilen her kesimle ve aslında kayyum düzenine, ekonomik çöküşe, gelir eşitsizliğine ve daha birçok antidemokratik uygulamaya karşı kitlelerle birleşmeyi planlıyoruz" dedi.

Arık, 7 Ocak günü de Berke ve Perit'in ilk duruşmasının Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'nde görüleceğini ve o gün adliye önünde olacaklarını aktardı, "Arkadaşlarımızı yalnız bırakmamak için Çağlayan Adliyesi'nde olacağız ve davalarını takip edeceğiz" diye konuştu.