2 Ekim 2024 Çarşamba

Anne Yıldız: Evladıma hasretim bir de mezarına hasret bırakıldım

Cumartesi Anneleri 882. hafta açıklamasında, "Tek evladıma hasretim bir mezarına hasret bırakıldım" diyen Hanife Yıldız, Galatasaray açıldığında polislerin gözünün içine bakarak suçlarını haykıracağının altını çizdi. İHD İzmir Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon da yaptıkları açıklamada, Yıldız'ın sorumlularının yargı önünde hesap vermesini istedi. 

"Ben buraya şu caddeden geçip de 'gideyim oraya oturayım, ne var' diye gelmedim. Beni buraya rüzgar da atmadı. Beni buraya adaletsizlik attı..."

19 yaşındaki oğlu Murat'ı, "adalet yerini bulsun" inancıyla 27 yıl önce kendi elleriyle karakola götüren ve devlet tarafından kaybedilen Hanife Yıldız, yıllardır, "Ne kadar isyan etsem yeridir ama ben isyanın çoğunu kendime yapıyorum. Sen nasıl bir anasın, oğlun sana çok güveniyordu. Adalete mi güvendin de götürdün evladını. 19 yaşında evlat vermişim ve canlı götürmüşüm, beni bir parça kemiğe mecbur etmişler" diye kendine sitem ediyor. 

Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın hikayesi bu ülkede devlete güvenilmemesi gerektiğinin en somut örneklerinden. Hanife yıldır 27 yıl önce oğlunu canlı göremeyeceğini anlayınca, başında ağlayabileceği, hasret giderebileceği bir mezarı olsun diye mücadele ediyor. 

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri 882. hafta eyleminde Murat Yıldız'ın dosyasını kamuoyuyla paylaştı. Covid-19 salgını nedeniyle bu hafta da online yapılan açıklama, Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'ndaki eylem görüntüleri ve Hanife Yıldız'ın sarf ettiği sözlerle başladı. 

'ADALET YERİNİ BULSUN'
Hanife Yıldız görüntülerde kendilerine yasaklanan Galatasaray Meydanı için, "Biz çadır da istemiyoruz ısıtıcı da istemiyoruz. Çay, kahve de istemiyoruz. Kayıplarımızla buluşma alanımız boşaltılsın, adalet yerini bulsun" sözleriyle yetkililere seslendi. 

'EVLADIMA HASRETİM BİR DE MEZARINA HASRET BIRAKILDIM'
Kayıp yakınlarının 882. hafta açıklamasında söz alan Yıldız, şu ifadeleri kullandı: "Bu ülkenin Cumhuriyet savcılarına soruyorum, benim oğlumu kaybedenler belli, suçlular hep belli. Benim oğlumun yaşam hakkını elinden aldılar, mezar hakkını elinden aldılar benim analık hakkımı elimden aldılar. Bir anne tek evladına yıllarca emek vermiş, büyütmüş onunu için bir mezar istiyor. Bir evladıma hasretim bir de mezarına hasret bırakıldım. Bu vicdansızlıktır."

Kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'da eylemin engellenmesi için kurulan "karakola" işaret eden anne Yıldız, "Virüs geçerse o meydanda yine onların karşısına geçip onları utandıracağım. Oğluma ne yaptınız, oğlum nerede diyeceğim" ifadelerini kullandı. 

'YARGILAMA YOLU YENİDEN AÇILMALIDIR'
882. haftanın basın açıklamasını Murat Yıldız'ın kuzeni Ezgi Yıldız okudu. 27 yıldır hukukun uygulanmadığı Murat Yıldız dosyasında adaletin sağlanmasını isteyen Yıldız, "Murat Yıldızın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yürütülen adli süreç maddi gerçeği açığa çıkarmadı, faillerin cezalandırılmasını sağlamadı. Mahkemenin verdiği karar yaşam hakkını koruyan ulusal ve uluslararası hukukun ihlali suretiyle verildi. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi dosyada devam eden ihlali ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yolunu açmalıdır" dedi. 

İZMİR
İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, "Kayıplar belli failler nerede" şiarıyla Konak eski Sümerbank önünde yaptığı açıklamada Murat Yıldız'ın dosyasını paylaştı. HDP İzmir Eşbaşkanları Berna Çelik ve Vedat Çınar Altan'ın ve tutsak yakınlarının yanın sıra birçok siyasi partinin destek verdiği eylemde, "Kayıplar vicdanındır sahip çık" pankartlarının açıldı.

Basın metnini okuyan Caner Canlı, Murat Yıldız'ın hikayesini anlattı. Murat Yıldız'ın kaybedilmesinden İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'nde görevli polis Ramazan Kaya ve polis memurları Şahismail Öztürk ile Tahir Şerbetçi sorumlu olduğunu belirten Canlı, Yıldız'ın kaybedilmesinden sorumlu bir diğer kişileri ise şöyle sıraları: "Dönemin İzmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, İzmir Valisi Kutlu Aktaş, Bornova kaymakamı Yüksel Ayhan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel sorumludur."

Yıldız kaç yıl geçerse geçsin kayıplar için mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti. 

NE OLMUŞTU?
19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler "Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak" dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu.

Aradan üç gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı. Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat'ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal'da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul'a gönderdiklerini, yolda Murat'ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler.

Anne Hanife Yıldız'ın " Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?" itirazı boşlukta kaldı. Murat'tan bir daha haber alınamadı. Hanife Yıldız İstanbul'a gelerek Cumartesi Anneleri'ne katıldı.

Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca "görevi ihmal"den günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi.

İHD avukatı Gülseren Yoleri 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan itiraz da reddedildi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapıldı.