24 Kasım 2024 Pazar

Adil Berxwedan yazdı | Gezi direnişinden Kobanê'ye

Kader yoldaş Kobanê'ye gelemedi, göremedi ama ondan bir parça artık Kobanê'deydi. Kendime söz verdim Kobanê'nin savaş cephelerini, mevzilerini Kader yoldaşın çoraplarıyla adımlayacaktım. DAİŞ'le savaşımımda yanımda Kader yoldaş da böylece yanı başımda olacaktı.

Yıl 2014. Kürdistan'da ve Ortadoğu'da küçük bir toprak parçası olan pek kimsenin bilmediği, ismini bile duymadığı sonradan tüm dünyanın tanıdığı küçük bir kasaba olan Kobanê'de tarihi bir savaş veriliyordu.

Bu savaşın bir tarafında barbarlığıyla tüm dünyaya korku salmış politik islamcı DAİŞ çetesi diğer tarafında ise ezilen insanlığın onuru için savaşan Kürt, enternasyonal ve komünist savaşçılar. Tarihin sayfalarına geçen Kobanê onur ve özgürlük savaşında birçok kadın ve erkek savaşçı ölümsüzleşti. Bazıları Kobanê'nin bir bardak suyunu bile içemeden, gece sınırı geçer geçmez silahını alıp gündüz gözüyle Kobanê'yi görmeden şehit oldu. Bazıları da Kobanê'ye gitmek için sınırı geçmeye çalışırken şehit oldu. Bunlardan biri olan Kader Ortakaya'yı anlatmaya çalışacağım.

MLKP Merkez Komitesi, tüm devrimcileri mevzi başına, Kobanê'yi savunmaya çağıran bir açıklama yapmıştı. Gün devrimciliğin sınandığı gündü. "Komünistler savaş cephesine" çağrısıyla bir grup yoldaşla Kobanê'ye geçmek için Suruç'un köylerinden birinde bekliyorduk. Kader Ortakaya yoldaşla tanışmamız burada oldu. Geçişler için gruplar oluşturuluyordu. Biz de Kader yoldaşla aynı guruptaydık. Kolektif olarak bulunduğumuz ortamda yemek-çay saatinde sohbet ediyorduk.

Yine bir gün ateşin başında sohbet etmeye başladık. Ben partimizin sosyalist yurtseverlik fikirlerini anlatmaya çabalıyordum. Aynı biçimde Kader yoldaş da anlatmak istediklerimi bana anlatmaya çalışıyordu ki bu olay çok dikkatimi çekmişti. Artık kafamda bir soru işareti oluşmuştu; Kader yoldaş komünist miydi acaba? Kader yoldaşta da aynı soru benim için oluşmuş, komünist misin diye sormaya çekinmiş. İlk soran ben oldum ve aynı zamanda komünist olduğumu söyledim. İkimizde Kobanê'ye savaşmaya gidiyorduk. Rahatça tartışıyorduk. 

Bulunduğumuz köyde ateşimiz eksik olmazdı. Ateşin başında Kobanê'yi uzaktan izler her patlamada, her mermi sesinde orada olamamanın hüznünü beraber yaşardık. Tam tamına 25 gündür Kobanê'ye geçmeyi bekliyormuş Kader yoldaş. En sonunda beklenen haber geldi; gece sınırı geçmeye çalışacağız. Tüm grup gece karanlıkta sınıra doğru yürüyoruz. Yaklaştıkça sınırdaki aydınlatma direklerindeki ışıklar büyüyordu. Kader yoldaş en öndeydi. Kurye arkadaş bizi ağaçların arasında bırakarak son kez sınırı kontrole gitti. Bir anda etrafımız askeri zırhlı araçlarla çevrildi. Yakalanmamak için kaçıyorduk. Maalesef iki arkadaşımız sömürgeci Türk devletinin askerlerinin eline düşmüştü, askerler ortalarına alıp öldüresiye dövüyorlardı. Grubun içinde tek kadın olan Kader yoldaş eline ilk taşı alan ve saldıralım arkadaşlarımızı kurtaralım diye ısrarcı olan kişiydi. Düşünsenize zırhlı araçlara ve silahlara karşı taş. İlk bakışta anlamsız gibi gelebilir, fakat bu davranışı iyi okumak, anlamak lazım. Kader yoldaşın ne kadar direngen, iradeli, kararlı ve korkusuz olduğunu anlayabiliriz bu prağinden. Kader yoldaşın bu davranışı beni ve gruptaki diğer arkadaşları çok etkilemişti. Koşullar ne olursa olsun kimseyi tek başına bırakmaması nedeniyle herkes Kader yoldaşla aynı grupta olmak istiyordu. Başarısız bir denemeden sonra kaldığımız köye yeniden geri döndük. Herkesin morali bozuktu.

Sabah çok erken saatlerde kurye arkadaşlar gelip bizleri aldı, kısa bir bilgilendirme yaptı. Yeni bir yol olduğunu, ancak bu yolun YPG'nin denetiminde olmadığını, çetelerle YPG'nin ortasında olduğunu, sınır geçer geçmez çetelerin bizi görebilme ihtimalinden bahsederek riskin büyük olduğunu anlattı. "Sınırı geçer geçmez YPG'nin olduğu alana doğru durmadan koşun" dendi. Herkes riskleri biliyordu; Kobanê'nin bize ihtiyacı vardı; sadece savaşçı değil her birimizin sırtındaki cephane, ilaç vb. çantalara da ihtiyacı vardı. Kaç gündür arkadaşlar bu çantaları bekliyordu. Ağaçların arasında sürünerek 300 metre kadar sınıra yaklaştık. Zırhlı araç bizleri gördü. Hepimiz var gücümüzle sınıra doğru koşmaya başladık. Sınırdaki tellerde yığılma oldu. Kader yoldaş tellerde takılı kaldı. Bizden bir yoldaş Kader yoldaşı tellerden kurtardı, ama bu sefer o yoldaş tellere takıldı. Kader yoldaş bizim yoldaşı kurtarmaya çalışıyordu. O anda sömürgeci askerler zırhlı aracının arka kapısı çıkarak grubumuzun tek kadın savaşçısı olan Kader yoldaşı özel olarak hedef alıp katletti.

Bir eksikle, üzgün ve hüzünlü bir şekilde Kobanê'ye ulaştık. Aklıma Kader yoldaşın bana verdiği çoraplar geldi. Asker arazide beni kovalarken ayakkabılarım ayaklarımdan çıkmış çoraplarım parçalanmıştı. Köyde çoraplarımın olmadığını gören Kader yoldaş çantasından kendi çorabını vermişti.

Kader yoldaş Kobanê'ye gelemedi, göremedi ama ondan bir parça artık Kobanê'deydi. Kendime söz verdim Kobanê'nin savaş cephelerini, mevzilerini Kader yoldaşın çoraplarıyla adımlayacaktım. DAİŞ'le savaşımımda yanımda Kader yoldaş da böylece yanı başımda olacaktı. Sevgili yoldaşım ölümsüzlüğünün onuncu yılında seni ve özgürlük mücadelesinde şehit olmuş tüm yoldaşlarımı saygıyla anıyorum. Anılarınıza bağlılık sözünü yineliyorum.