'77 1 Mayıs'ında katledilen kadınlar anıldı
'77 1 Mayıs'ında katledilen kadınları anan emek ve meslek örgütünden kadınlar, kendilerine yasaklanmak istenen tüm alanlarda var olduklarının altını çizdi. Tıpkı '77 1 Mayıs'ındaki gibi kararlı olduklarının altını çizen kadınlar örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti. Kadınlar, "Emeğimiz, bedenimiz bizim" vurgusu yaptı.
Emek ve meslek örgütünden kadınlar, 1 Mayıs 1977'de katledilen kadınları Taksim'de andı. Hacer İpek Saman, Hatice Altun, Jale Yeşilnil, Kadriye Duman, Leyla Altıparmak, Meral Cebren Özkol, Nazan Ünaldı, Sibel Açıkalın ve isimleri dahi açıklanmayan devrim şehitlerini anmaya ve özlemini duydukları dünyayı kurma mücadelesini sürdürmekte kararlı olduklarını vurgulayan kadınlar, 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını vurguladı.
"1 Mayıs 1977 katliamında kaybettiklerimizi unutmadık, unutturmayacağız" pankartı ve karanfillerle buluşan kadınlar, saygı duruşunda bulundu. Sık sık, "Kadın, yaşam, özgürlük", "Jin, jiyan, azadi", "1 Mayıs'ta 1 Mayıs alanındayız" sloganlarının atıldığı eylemde basın metnini Semra Çelebi okudu. Neoliberalizmin savaşlar, güç gösterileri, adaletsizlik ve eşitsizlikle saflarını sıklaştırdığını; dünya düzeninin efendilerinin de rant, talan, yıkım ve yolsuzluklarında sınır tanımadığını söyleyen Çelebi, "Onların safında sömürü, şiddet ve savaşlar, emek, kadın ve doğa düşmanlığı, bizim safımızda barış ve eşitlik, dayanışma, emek ve demokrasi, insana yaraşır yaşam mücadelesi var. Örgütlendikçe, umudu büyüttükçe dayanışmanın ve emeğin değerini görünür kıldıkça bu saf çok daha sıklaşıyor" dedi.
'TÜM AYRIMCILIK BİÇİMLERİNİ ORTADAN KALDIRMAK ZORUNDAYIZ'
6 Şubat deprem katliamının üzerinden bir yıl geçtiğini ancak iktidarın yaraları sarma girişiminde dahi bulunmadığını kaydeden Çelebi, "Sadece kadın olduğumuz için, iktidar halihazırdaki ayrımcılıklar ve eşitsizlikleri gidermeye çalışmak yerine yeni ayrımcılıkları kışkırttığı için evde, işyerlerimizde, sokaklarda ayrımcılığa, şiddete, eril tahakküme, tacize ve tecavüze maruz kalıyoruz, halihazırdaki koşullarda sırtımızdaki yük de artıyor. İstihdamda kadına açılan ilk yer, bugün iktidarın kadın istihdamına ilişkin rakamları şişirmek için kadına önerdiği, cinsiyetçi iş bölümünü yeniden üreten işler olmuştu. İktidar, işveren ve sermaye sınıfının zihniyeti değişmedi. Kadınlar, örgütlenerek, örgütlü mücadeleye sahip çıkarak, direnerek ve direterek kazanımlar elde etmeyi sürdürdü. Bugün sadece hizmet sektöründe, cinsiyetçi iş bölümünü sürdürebileceğimiz işlerde değil, farklı istihdam alanlarında varız. Ama hayatın her alanında ve anında, kimi zaman kadınlık haline eşlik eden farklı aidiyetlerimiz temelinde katlanan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, cinsiyetçiliği ve ayrımcılığı, tüm ayrımcılık biçimlerini ortadan kaldırmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
TALEPLERİ SIRALADI
Emeğe cinsiyet atandığını, emeğin değersiz kılındığının altını çizen Çelebi, örgütlü mücadelenin önemine ve gerekliliğine dikkat çekti ve şu talepleri sıraladı: "'77 1 Mayıs'ında da olduğu gibi Emeğimizin değersizleştirilmesine, yok sayılmasına isyan ediyoruz. İnsana yaraşır iş, eşdeğerde işe eşit ücret, ayrımcılıktan ve şiddetten arındırılmış çalışma ortamlarında çalışabilmeyi istiyoruz. Evde, atölyelerde, fabrikalarda, kamu kurumlarında, tarlalarda emeğimizin karşılığını almayı istiyoruz. Günden güne yoksullaşmak, açlık sınırının, yoksulluk sınırının altında yaşamak istemiyoruz. İnsanca bir yaşam istiyoruz. Bu meydanda söz söylemiş tüm kadınların sesine ses veriyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkmasına engel olan ne varsa karşısındayız diyoruz. Çocuk, yaşlı, engelli bakımının hayırseverlik, yardım başlıkları altında değil, kamusal hizmet olarak verilmesinin hak ve adalet olduğunu savunuyoruz. Şiddete, ayrımcılığa, tacize, tecavüze, yok sayılmaya karşı 'emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir' diyoruz. Patriyarkanın politik silahı olan kadına yönelik şiddete karşı çıkıyor, kadın cinayetlerine dur demek için yan yana geliyoruz. Çocuk ihmal ve istismarlarına karşı sözde önlemler alarak istismarın üzerini örtmeye çalıştığınızı haykırıyoruz. Doğayı tarihi insanı yok ederken, bizler için iki kat ağır mağduriyetler üreten savaşlara karşı, meydanlarda bir kere daha özgürlük ve barış talebimizi dillendiriyoruz. Kadınlar, çocuklar, LGBTİ+'lar için, mevcut koşullarda haklarımızın gasp edilmesine engel olan, emek gasbı, mobbing, istismar ve taciz karşısında hakkımızı aramamıza, sorumluların cezalandırılmasına olanak veren bir mevzuat için mücadele ediyor, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanundan vazgeçmiyor, uluslararası mekanizmaların işler kılınmasını istiyoruz. Yaşamlarımıza güvence istiyor, Erkek-yargı cinayetlerine kurban gitmek istemiyoruz! Kadının, LGBTİ+'ların kimlikleriyle istihdamda yer bulabilmesine yönelik politikalar yapılsın, tüm ayrımcılıklar son bulsun istiyoruz. Üyesi olduğumuz emek meslek örgütleri de dahil olmak üzere, mecliste, kurumlarda, örgütlerde, yönetim ve karar mekanizmalarında temsil edilme hakkımıza sahip çıkıyoruz. Sosyal politikalara, kadın istihdam olanağını artırmaya yönelik olarak kreş, bakım evi vb. gibi kamu kurumlarına, toplumsal cinsiyete dayalı bütçe ayırmak yerine, bütçesini savaşa, savaş politikalarını sürdürmeye ayıran hükümetlere yeter diyoruz. Kreşlerin artırılmasını, 'annelik izni' değil 'ebeveyn izninin' sağlanmasını talep ediyor, ev içerisindeki cinsiyetçi iş bölümüne artık yeter diyoruz. Kadın emeğine güvence istiyoruz! Depremden etkilenen kadınların okullarına, işlerine, yaşamlarına, güvenceli bir biçimde, sosyal haklardan tam olarak yararlanacak şekilde dönebilmelerini sağlayacak politikalar istiyoruz, Yerel yönetimlerde söz almayı, gücümüzü ortaya koymayı istiyor ve irade gabına karşı duruyor, halkın iradesine saygı duyulmasını istiyoruz. İstediğimiz koşullar yerine getiriline kadar da sözümüzü örgütleyecek, geçmişi bugüne taşımayı sürdüreceğiz."
Açıklamanın ardından kadınlar Kazancı Yokuşu'na karanfil bıraktı.