30'uncu İstanbul Onur Yürüyüşü: Rak rak rak geliyoruz!
30'un İstanbul Onur Haftası etkinlikleri, tüm yasaklamalara, baskılara, katliam çağrılarına karşı hız kesmeden devam ediyor. 26 Haziran Pazar günü düzenlenecek Onur Yürüyüşü öncesi ETHA'ya konuşan İstanbul Onur Haftası Komitesi, lubunyalar olarak her alanda direnmeye devam edeceklerini, baskı ve yasaklamalara karşı ise tüm topluma görev düştüğünü vurguladı.
Bu sene 30'uncu yılını dolduran İstanbul Onur Haftası'nın teması, Onur Haftası Komitesi tarafından "Direniş" olarak belirlendi. Daha önce 2013'te de yürüyüşün teması "Direniş" olarak belirlenmiş, süreç içerisinde patlak veren Gezi direnişiyle birlikte 2013 İstanbul Onur Yürüyüşü on binlerin katılımıyla gerçekleşmişti. Bu sene toplumsal mücadelenin her alanında ortaya çıkan direniş ruhu, lubunyaların yıllardır her alanda var olmak için verdiği direnişi daha da güncel kıldı. Gezi davasında verilen siyasi kararlar, Gezi direnişine katılan yüz binlerce insanın, lubunyaların, kadınların, işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, ezilen halkların direnişini kriminalize etme çabası taşırken, toplumun her kesiminden buna karşı güçlü bir itiraz ve Gezi'yi, ortak yaşama kültürünü, sokak hareketini, demokrasi mücadelesini sahiplenme yükseldi.
Öte yandan İstanbul Onur Yürüyüşü ve hafta kapsamındaki bütün etkinlikler, 2015 yılından beri olduğu gibi bir kez daha siyasi talimatlarla yasaklandı. Geçen günlerde Beyoğlu'nda devriye gezen polisler, etkinliklerin yapılacağı mekanları tek tek dolaşarak "denetim" adı altında tehditler savurdu. Geçen haftalarda Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ'de örgütlenen onur yürüyüşleri, yine polisin yoğun saldırısına, işkencesine ve gözaltı terörüne sahne oldu. Saldırılara baş eğmeyen lubunyalar, "Her yürüyüşümüz Onur Yürüyüşü" dedi.
Şeriatçı çetelerin LGBTİ+'lara dönük linç ve katliam çağrıları, son dönemde siyasi iktidarın hedef gösteren söylemleriyle giderek arttı. Beyazıt'ta düzenlenecek Onur Pikniği, bu çetelerin saldırıları yüzünden iptal edildi. Polisler, o gün alandaki lubunyaları gözaltına alırken ellerinde satırlarla alanı dolduran 300'ü aşkın şeriatçıya dokunmadı. Son olarak kendine Müdafaa-i İslam Hareketi adını veren bir grup politik islamcı faşist, Onur Yürüyüşü'nün düzenleneceği 26 Haziran günü Taksim'e linç çağrısı yaptı. Onur Yürüyüşü'nü yasaklayan Valilik, linç çağrısını ise görmezden geldi.
'HER YERDE DİRENİYORUZ'
ETHA'ya konuşan İstanbul Onur Haftası Komitesi, "Direniş" temasının belirlenme sürecini ve Onur Yürüyüşü'ne/LGBTİ+'lara dönük saldırıları değerlendirdi. Tema önerilerinin açık çağrıyla alındığını ve uzun tartışma süreçleriyle belirlendiğini kaydeden komite, Gezi davası kararlarıyla ve her alanda yükselen direniş dinamiğiyle lubunyaların direnmekteki ısrarının güncelliğini koruduğunu söyledi. "Okulda, kampüste, iş yerlerinde, her yerde direniyoruz. Bu direnişlerin hepsini hatırlamak istiyoruz" diyen komite, 2013'te düzenlenen Onur Yürüyüşü'nün Gezi'yle birlikte büyük bir kıvılcım yaktığına dikkat çekti.
'BU ALAN SİZLERİN DEĞİL DİYENLERDEN ALIYORUZ'
Lubunyaların 8 Mart'ta, Newroz'da, 1 Mayıs'ta ve her türlü toplumsal olayda bir yeri olduğunu kaydeden komite, "Bu alan sizlerin değil diyenlerden alanı alıyoruz. Bu mücadele alanlarının her biri aynı zamanda bir lubunyanın mücadelesi. Öyle bir ötekileştirme söz konusu ki, biz iş yerlerinde kimliğimizden ötürü daha fazla ayrımcılığa uğruyor, işten atılıyor, iş bulamıyoruz. Tabii ki 1 Mayıs hepimizin alanı. Yahut lubunyalar elbette ki feminizmin bir parçası, zaten patriyarkaya karşı mücadele veriyoruz, her şeyin sebebi patriyarkayken 8 Mart'ta elbette ki bizler de olacağız" ifadelerini kullandı.
LGBTİ+lar olarak bütünlüklü bir mücadele yürütmenin önemini vurgulayan komite, kimlik üzerinden yürütülen politikaların da bu mücadelelerin bir parçası ve tamamlayıcısı olduğunu dile getirdi. Mücadelenin farklı alanlarında kendilerine yer açılmayan lubunyaların pek çok farklı sınıfsal ve ezilen kimliği bir arada taşıdığını kaydeden komite, "Bir insan olduğumuz görülmüyor. Halbuki bu hakları savunmak hepsini içeren bir şey, sadece biri veya birkaçı değil" dedi.
Komite'nin dikkat çektiği bir başka husus ise, neredeyse 10 yıldır yürüyüşleri yasaklanan lubunyaların mücadeleye duyduğu özlem. "Biz de slogan atmak, yürümek, şarkılarımızla türkülerimizle bu alanlarda bulunmak istiyoruz" diyen komite, bu alanların LGBTİ+ kapsayıcı olması için tüm toplumsal muhalefet kesimlerine çağrıda bulundu.
'DENETİM' ADI ALTINDA GÖZDAĞI
Siyasi iktidarın hafta etkinliklerini ve yürüyüşü yasaklama çabalarına karşı Onur Haftası'nın devam ettiğini kaydeden komite, hafta başı polisin kendilerini telefonla arayarak "bilgilendirme" adı altında gözdağı vermeye çalıştığını ifade etti. Etkinliklerin düzenleneceği mekanları gezen çok sayıda polisin "denetleme" adı altında mekan sahiplerini korkutma çabasına tepki gösteren komite üyeleri, buna rağmen etkinliklerin yapıldığını ancak sivil polisin takip ve tacizinin devam ettiğini aktardı. LGBTİ+'larla dayanışan mekanların azlığına dikkat çeken komite, var olan mekanların da bu yolla sindirilmek istendiğini ifade etti.
'KATLİAM ÇAĞRILARINA KARŞI MUHALEFETE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR'
Şeriatçı grupların katliam çağrılarına işaret eden komite, Beyazıt'ta yaşanan provokasyonu durumun ciddiyetine örnek gösterdi. "Şeriatçı bir grup tarafından katliam daveti yapılıyor, bu şiddetin çok büyük bir boyutu. Biz barışçıl mücadelemizi yürütmeye çalışırken bize zeval görülen şey şiddet ve ölüm oluyor. Bütün bir ülke ve özellikle muhalefet buna karşı sessizliğini koruyor. Bu korku politikasının nereye gittiğini görmemiz gerekiyor" diyen komite, bu konuda en büyük sorumluluğun muhalefete düştüğünü ancak muhalefet kesimlerinin katliam çağrılarına karşı herhangi bir duruş sergilemediğini vurguladı. LGBTİ+'ları içeren her türlü eylem ve etkinlik yasaklanırken şeriatçı grupların linç çağrılarına göz yumulmasını eleştiren komite, buna karşı bütün demokratik kamuoyuna somut adımlar atma çağrısı yaptı.
Komite, bütün saldırılara rağmen büyümeye devam eden LGBTİ+ hareketinin daha açık ve dayanışmacı bir noktada, esnek örgütlülüklerle ilerlemesi gerektiğini ifade ederek, harekete yapılan her türlü katkının bir anlamı olduğunu dile getirdi. Baskılara karşı yükseltilen her sesin büyük veya küçük demeden önemli bir katkı sağladığını belirten komite, "Hepimizin birbirine ihtiyacı var" ifadelerini kullandı.