Ziya Ulusoy yazdı | TKP ayrılma hakkına neden karşı
TKP, Kürt özgürlük hareketine 90'lı yılların başı haricinde hep soğuk baktı. Dahası 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren Kürt özgürlük hareketini emperyalizmin işine yaramakla suçlayacak, Rojava'yı işgal savaşlarına karşı çıkmayacak kadar şovenistleşti. Dahası 8. Kongre kararlarında emperyalizmin Türkiye'yi bölüp parçalayacağı, birincil görevin bu tehlikeye karşı mücadele etmek olduğu milliyetçi paranoyasını stratejisi olarak kararlaştırdı.
Burjuvazinin Türk halkı içinde yükselttiği şovenist şartlanmaya karşı mücadelede zayıflığının, dönemin milliyetçi boğazlaşma felaketlerinin, ulusalcı antiemperyalizm anlayışının vb. etkenlerin rolü var.
Fakat TKP, 1987 gibi erken sayılabilecek bir zamanda ezilen uluslar için ayrılma hakkının emperyalist sömürgecilik yıkıldıktan sonra artık "ilerici rol oynamayacağı" teorisini sosyalizm adına uydurdu.
Teori ve etkenler TKP'yi sosyalşovenizm batağına batırdı.
Emperyalist sömürgeciliğin dünya çapında olgu haline gelmesiyle birlikte ulusal sorun emperyalist sömürgeciliğe karşı ezilen ve sömürge ulusların kurtuluş mücadelesine dönüşmüştü.
1975 Vietnam devriminin ve Afrika ulusal devrimlerinin zaferi, emperyalist sömürgeciliğin yıkılışının ilanı oldu.
Bu yeni koşullarda ulusal sorun dünya çapında bir sorun olmaktan çıkarak, büyük ölçüde yeni sömürge çok uluslu ülkelerdeki ezilen ve sömürge ulusların kurtuluşu sorunu halini aldı.
TKP bu yeni durum üzerine sosyal şoven teorisini kurdu. Ve emperyalist sömürgecilik dışındaki boyunduruk/ilhak/sömürgecilik altında olan ulusların kendi kaderlerini tayin/ayrılma hakkının ilerici rol oynamayacağını, emperyalistlerin kullanacağı mücadeleler olarak rol oynayacağını ilan etti.
Bu tez, yeni sömürge çokuluslu ülkeler burjuvazisinin ilhakçı/sömürgeci imtiyazını soldan korumanın teorisi olarak işlev görüyor. Perinçek'in şovenizminin bir gömlek hafifletilmiş haline denk düşüyor.
Oysa marksist leninistler geçmişte emperyalist sömürgeciliğe karşı ayrılma hakkını savunur ve ulusal kurtuluş mücadelelerini desteklerken, yeni sömürge çokuluslu ülkelerdeki ezilen ulusların ayrılma hakkını savunuyorlardı. 1925 yılında Stalin'in Semiç'le polemiği Yugoslavya örneğinde bu hakkın savunulması üzerineydi. Komintern, 1930'da Yugoslavya Krallığı ve Polonya'da burjuvazinin ezilen ulusları ilhakçı boyunduruk altında tutmasını emperyalist politika olarak hedef alıyor ve ezdiği ulusların ayrılma özgürlüğünü savunuyordu.
Bu, bugün çokuluslu ülkelerdeki ulusal sorunlar için yol gösterici olmaya devam ediyor. İlerici ve devrimci rolünü sürdürüyor.
Ezilen ulusların mücadelesini rakip emperyalistler dün de kullanmaya çalışıyorlardı. Bugün de emperyalistler işine geldiği yerde yararlanmaya, gelmediği yerlerde ezmeye çalışıyorlar. Lenin buradan hareketle ezilen ulusların ayrılma hakkını reddetmenin basbayağı gericilik olduğunu vurgular.
TKP, ulusların kendi kaderini tayin hakkının, taktik bir ilke olması gerektiğini ileri sürüyor. Oysa tarihsel aşamaya göre stratejik program maddesiydi. Söz oyununa gerek yok.
SB'nin ayrılma hakkını koruyarak özgür ulusların gönüllü federatif birliğinin gerçekleştirmesinin ise kendi içinde tezat olduğunu belirtiyor. Oysa Marks'ın İrlanda sorununda vardığı sonuç, Stalin'in leninizmi ele alırken vurguladığı gibi, birleşmek için gerektiğinde önce ayrılmayı bile savunmak ulusal sorunlarda zorunlu hale gelebiliyor. Ezilen ulusların işçilerinin ezen ulus işçi sınıfı hareketine güvenini sağlamak için bu gerekiyor.
SB'de ayrılma hakkını koruyan ve güvenceleyen gönüllü birliğin federatif biçimi, burjuva ilhakçılığına karşı sosyalizmin devrimci proleter seçeneğiydi. Kapitalizme geri dönüş ulusların burjuva milliyetçi boğazlaşmalarını getirdi. Bunu kavramaktan uzak duran TKP sosyalizmin proleter devrimci seçeneğine saldırarak burjuva şovenizmini sergiliyor.
TKP, sosyalizm mücadelesinin büyük devletler kurmaktan yana olduğu fikrini görüşlerine dayanak yapıyor. Ama sosyalizmin ulusal sorunda sınırların bölünmemesi fikrini şovenist gericilikle suçladığının üzerini örtüyor.
Sosyalizm mücadelesi bugün yeni sömürge çok uluslu ülkelerdeki ezilen ulusların ayrılma hakkını savunarak, ulusların tam hak eşitliği ilkesine bağlı kalmayı gerektiriyor. TKP uydurma teorisiyle ve koşullardan etkilenerek yalnızca sosyalizm adına sosyal şovenizme batıyor. Emekçi solu da batağa çekmeye çalışıyor.