Ziya Ulusoy yazdı | Erdoğan'dan Esad'a ne kadar dönüş
Suriye ve Erdoğan sözcülerinin anlaştık dedikleri temel konuların başında "Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıdır" maddesi var. 10 yıllık süreç boyunca Erdoğan'ın tekrarladığı bir yalan. Yeni koşullarda ise askeri üsler, himaye edilen güçlere müstakbel siyasi düzende yer açarak nüfuz kazanma politikasının örtüsü.
Moskova görüşmesi ve sonuçlarına ilişkin tartışma yeni bir durumun başlangıcına işaret ediyor. Zap-Avaşin hattında Erdoğan faşizmi zafer hayal ederken yenilgiyle karşılaştı. Yeniden Rojava işgalini gündeme getirdi.
Rojava'da işgali geniş çaplı kara savaşıyla genişletmeye yöneldi. Fakat Rusya'dan da, ABD'den de izin alamadı. Bu iki emperyalist güç de, Erdoğan faşizmine hava saldırılarıyla Rojava -K.Suriye'nin alabildiğine zarar görmesine izin verdiler. Bu yolla Rojava devrim güçlerinin kendilerine boyun eğmesine yol açacak derecede zayıflatılmasını hesapladılar. Fakat daha fazlasını kendi hesapları için yararlı görmediler.
Rusya, Ukrayna savaşı ve ambargo nedeniyle, Erdoğan'a taviz vererek yakınında durmasını sağlamaya çalışıyor. Seçim kazanmasını da istiyor. Bu nedenle Suriye rejimiyle Esad'ı uzlaştırmaya yöneliyor.
Erdoğan, yapamadığı işgali genişletme yerine, Rusya-Esad rejimi yardımıyla, dillendirdiği Tel Rıfat ve Mınbiç'e saldırarak işgal etmeye çalışıyor. İçeride bu sayede şovenizmi yükselterek, burjuva muhalefeti arkasına dizerek seçim kazanmayı ve istediği baskıyı/hileyi gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Rusya'nın açtığı uzlaştırma kapısından Esad-Erdoğan nereye kadar gidebilirler? Bu iki burjuva gücün, onlar üzerinde Rusya'nın dillendirdiği kadar süreç kolay ilerlemeyecek.
Her şeyden önce, Erdoğan rejiminin yayılmacı amacı ve geçen süreçteki işgalci savaşları ve himayesindeki islamcı savaş çeteleri var. Demeçlerin aksine Erdoğan, işgal bölgelerinden siyasi çözümde himayesindeki güçlere Suriye rejimi içine siyasi alan açıp himayeci nüfuz kazanmadan, işgaline asla son vermez. Dahası, sınır içinde askeri üs sağlamadan da işgalinden vazgeçmez. Bunun örneği KDP yönetimiyle anlaşarak elde ettiği askeri üslerini terk etmek bir yana genişleterek kalıcılaştırdı.
Suriye ve Erdoğan sözcülerinin anlaştık dedikleri temel konuların başında "Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıdır" maddesi var. 10 yıllık süreç boyunca Erdoğan'ın tekrarladığı bir yalan. Yeni koşullarda ise askeri üsler, himaye edilen güçlere müstakbel siyasi düzende yer açarak nüfuz kazanma politikasının örtüsü.
Esad rejimi bu gerçeği biliyor, savaşta zayıflasa da yıkılmayan iktidarını köleleştirici barışla tehlikeye atmaz. Rusya'nın baskısıyla kabullenir görünür. Fakat esasen Rojava-Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi'ni Türkiye'nin işgalci yeni saldırılarıyla zayıflatarak kendisine boyun eğmesini sağlamaya çalışır. Fakat muhtemel ilk saldırılara hedef olacak Tel Rıfat ve Mınbiç'i Türkiye işgal ederse, Esad rejimine hediye etmez. Suriye'de himayeci nüfuz kazanma amacına aulaşmak için daha güçlenir.
Anlaşmanın ikinci önemli konusu islamcı savaş çetelerinden Türkiye'nin desteğini tamamen çekmesi. Erdoğan faşizmi, savaş aracı olan elindeki bu güçleri, Suriye'nin siyasi çözümünde himaye elde etmeden harcamaz. Sadece önemi olan M4 karayolundan ve daha önemsiz bazı yerlerden çekmekle yetinir.
Anlaşmanın diğer maddesi Erdoğan faşizminin, PKK'yi Esad rejimine de ortak düşman ve terörist olarak kabul ettirmesidir. Bu demektir ki, Rojava ve Kuzeydoğu Suriye'de Erdoğan faşizminin devrimci kadroları havadan ve karadan suikastlerle imha etmesine, Esad rejimi yardımcı olacak. Tabii ki Rusya güçleri de.
Bu, çatışan burjuvazilerin, devrimci kadroları imhada kolayca birleşebildiklerini gösterir. Mültecilerin geri dönüşü ise uzun hikaye. Erdoğan'ın seçime yönelik ajitasyonun aracı. Anlaşmanın açtığı kapıdan giriş olacağı, Erdoğan'ın bazı yerleri işgaline göz yumulacağı, Esad'ın M4 karayolunu alma gibi kısmi bir taviz elde edeceği, Rojava devrimi kadrolarının imhasında ortak çıkar sağlanacağı ama daha fazla ilerleme olmayacağı görülüyor.
Erdoğan faşizmi, yeni kısmi işgalleri ve Esad'la Rusya himayesinde anlaşma yoluyla, devrimci kadroları daha fazla imhayla, Özerk Yönetim'in Esad'a teslim olmasını sağlayarak tasfiyesine çalışıyor.
Hesaplayamadığı, Rojava devrim güçlerinin direnişi. Yeni işgal girişimlerine karşı direniş, yalnızca o noktalarda değil yaygın olacak. Barış laflarının yeni işgallerin örtüsü olduğu daha geniş kesimler tarafından anlaşılınca, bölge halklarının kaderlerini kendi ellerine alma bilincini de uyandıracak.
Gerek Erdoğan faşizminin işgalci savaşlarına, gerekse ABD ve Rusya'nın emperyalist çıkar oyunlarına karşı, halklar ve emekçiler yeni kurtuluş yollarını daha fazla zorlayacak.