Ziya Ulusoy yazdı | Diktatör Batı'da da saldırıyı başlattı
Yeniden saldırlarla, yeniden yenmeyi deniyor. Fakat diktatör şimdi daha güçsüz. Eğer bütün demokratik güçler geniş kitlesellikle belli başlı kentlerde "Hepimiz HDP'liyiz", "Hepimiz Deniz'iz" sloganlarıyla faşizme karşı ayağa kalkarsa, korku duvarı milyonlar için de yıkılmış olacak.
Ükücü ve Suriye işgalcisi katil Onur Gencer, İzmir HDP binasında Deniz Poyraz canımızı kurşunlayarak katletti.
"Daha çok kişi olsaydı onları da öldürürdüm" diye tehdit de savurdu. Tabii ki katil tek başına saldırıyı yapmış diye düşünmek aklımızla alay etmek demektir.
Erdoğan ve Bahçeli, saldırı işaretlerini demeçleriyle önceden verdiler. Bahçeli yardımcısı Semih Yalçın'a "HDP'liler ...itlaf edilmeli" demecini verdirerek tekil cinayetlerden öte partisinin toplu katliam amacını bile açığa vurdu.
Erdoğan, "HDP'liler teröristtir...", "tek terörist kalmayıncaya kadar savaşı sonuna kadar sürdüreceğiz" demeçleriyle hedefini açıkça dile getirdi. HDP'yle yetinmeyip İYİP Başkanı Akşener'e bile Rize'deki saldırıyı düzenletti. Yetinmedi, "Bu daha iyi günleriniz, daha neler olacak neler" tehditini de yükseltti.
Bunlar, Erdoğan ve Bahçeli'nin Türkiye kentlerinde yeni öldürmeleri başlatacaklarının açık işaretiydi.
HDP Genel Merkezini kurşunlatma ve Deniz Poyraz'ı öldürmeyle, Gökhan Güneş'i kaybetmek için kaçırmayla süreci başlattılar.
Mafya babaları gibi davranmaktan da geri durmuyorlar. Erdoğan yardımcısı Ö. Çelik'e "saldırıyı kınama" mesajı verdiriyor. Bahçeli kendisi doğrudan demeç vererek hem "dış ve iç güçlerin provokasyonu" diyerek gerçeği karartıyor, hem de "kim ne biliyorsa açığa çıkarın" diyor.
Anlaşılan demokratik güçlerin birleşip "yeter artık cinayetleriniz" talebiyle, Hrant'ın katlini protestodaki gibi alanlara kitlesel olarak akmasından, bunun şovenist şartlanmayı kırmasından endişeleniyor.
Palyaço Perinçek de saza "bu, devlete katil dedirtmek için yapılmıştır" gibi hiç bir çuvala sığmayan yalanıyla katılıyor.
Tabii Erdoğan, burjuva muhalefetin beklentisinin tersine, NATO'da biatını sunduktan sonra, Biden'ın, diktatörlüğün Türkiye'nin batısındaki cinayetlerine de ses çıkarmayacağını bilerek süreci hızlandırmaya karar verdi.
Bir başka açıdan analiz edince de Erdoğan-Bahçeli'nin Batı'da cinayetler sürecini başlatacağı görülebilir.
Erdoğan, 2015'ten başlattığı ve Sri Lanka'nın Tamillere yaptığına benzetilen yoğun savaş saldırısıyla, Suruç, 10 Ekim Ankara Gar katliamları ve Cizre-Sur vahşetiyle, Kürt özgürlük hareketini ve devrimci güçleri yenip bitirmeyi hesaplamıştı. Bu hesap da Davutoğlu da suç ortağıydı.
Ardından kolayca bütün yasal hakları ortadan kaldırıp, yasal alandaki demokratik, sosyalist parti ve kitle örgütlerini (hatta burjuva muhalefeti de) kapatmayı düşünüyordu.
Çok kan döktü ama uğursuz başarıyı elde edemedi.
Sonra 15 Temmuz'u bahane ederek saldırdı.
Yetinmedi savaşları başlattı. Efrîn'de direnişi yenmesine, benzer zaferi Serêkaniyê'de kazanmasına rağmen şovenizmi arzuladığı düzeyde tırmandıramadı, "Mavi Vatan" seferleri de, Azeri-Ermeni savaşı da istenen tırmanmayı yapamadı.
Faşizmin kitle desteğinde büyük erimeyi yavaşlattıysa da gerilemesini önleyemedi.
Bu savaşların bir amacı da kitle desteğini şovenizmi tırmandırarak artırmak, buna dayanarak, yeniden sert savaş saldırlarıyla zafer kazanıp demokratik alan ve güçleri hızla tasfiye etmek, ardından burjuva muhalefeti de yasaklayarak Erdoğan diktatörlüğünü sürekli kılmaktı.
Xakurkê, Garê, Metîna-Zap-Avaşîn savaşlarıyla da Kürt özgürlük hareketinin ana güçlerini tasfiye etmekti.
Başaramayınca...
Bu kez Batı'da cinayetlerle, kaçırıp kaybetmelerle korku salıp, yasal demokratik parti ve güçleri kapatarak tasfiye etmeyi deniyor.
Yeniden saldırlarla, yeniden yenmeyi deniyor.
Fakat diktatör, ABD ve AB'den uşaklık karşılığında aldığı desteğe rağmen bu kez 2015'ten daha güçsüz. Kitlesel halk direnişiyle karşılaşırsa daha ilk denemelerinde saldırısı kırılabilir.
Eğer bütün demokratik güçler geniş kitlesellikle belli başlı kentlerde "Hepimiz HDP'liyiz", "Hepimiz Deniz'iz" sloganlarıyla Deniz'i katleden Erdoğan-Bahçeli faşizmine karşı ayağa kalkarsa, korku duvarı milyonlar için de yıkılmış olacak.
Halklarımızın, işçi ve ezilenlerin kitlesel direniş sürecini açacak. Faşizmin yenilgisini ve özgürlüğün kazanılmasını yakınlaştıracak.