24 Kasım 2024 Pazar

Ziya Ulusoy yazdı | Batı emperyalizmi demokrasi kahramanı mı?

Batılı emperyalist blok ve rakip emperyalist ittifakta da gelişmenin yönü antidemokratik ve faşist yönde. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin gerilediği önceki yıllarda, Batı emperyalist blok parlamenter burjuva rejimlere yönelerek demokrasi bahşetmenin propagandasını yaptı. Şimdi yeniden kriz koşullarında faşist ve antidemokratik gelişmeyi inşa ediyor. Bu, aynı zamanda emperyalist yayılmacı savaşları için de gerekli. Her iki blokun emperyalist savaş politikalarına karşı demokrasi için mücadele, işçi sınıfı ve ezilenlerin haklı sınıf mücadelelerinin omuzunda yükselebilir, yükseltilmesi gereken bu mücadeledir.

Ukrayna'yı paylaşım savaşı patlak verince, Batı burjuvazisi dünya çapında hasmının ne kadar diktatörce rejimle yönetildiği propagandasını yoğunlaştırdı.

Bu propagandayı liberal çevreler halklara benimsetmede daha etkili oluyorlar. Bu, özellikle Avrupa'da halk üzerinde çok yaygın.

Putin'in Ukrayna işgalini Hitler'in işgallerinin başlangıcına benzetme ve ABD-AB-NATO'nun (Batılı emperyalist blok) dünyaya demokrasiyi yayma misyonerliği yaptığı halk üzerinde etkili.

Bu yanılgılı etkide, Putin ve Şi Jinping rejimlerinin faşizan ve daha antidemokratik özellikleri, kanıt rolü oynuyor. Batılı emperyalist blok ile Doğulu Çin-Rusya ittifakı arasındaki dünyaya hakimiyet için emperyalist rekabet adeta demokrasi ile diktatörlük rejimlerinin yarışı gibi gösteriliyor.

Öncelikle vurgulayalım. Bölgesel ve giderek dünya çapında paylaşım savaşlarının tümü işçi sınıfı ve halklar için felakettir. ABD'nin tek başına veya NATO'yla birlikte, Afganistan, Irak işgalleri, Yugoslavya, Libya, Suriye, Yemen'deki gerici savaşları da felaket getirdi. Putin'in Ukrayna işgali, öncesinde Çeçenistan savaşı da felaketten başka bir şey getirmedi.

Benzer felaketleri, Batılı emperyalizm cephesinde yer alan İsrail, Erdoğan, Suudi rejimlerinin bölgesel yayılmacı savaşları da yaşattı.

Demek ki, emperyalist kapitalizm, hakim ve rakip emperyalist güçlerinin ve bölgesel bağımlı burjuva devletlerinin savaşlarıyla, işçi sınıfı ve ezilenlere felaketler yaşatır. Savaş felaketlerine karşı mücadele, savaş kaynağı emperyalist-yerel burjuva iktidarlara karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin sınıf mücadelesinin zaferi amacına bağlı olarak yürütülürse kalıcı barış yolunda yürünebilir.

Demokrasi-diktatörlük atfına geçersek. Rusya yönetimi Batılı emperyalist blok safındayken örneğin Yeltsin döneminde de faşizan diktatörlüktü. Yeltsin 1993'de parlamentoyu tank ve top ateşine tuttuğunda, binleri bulan sivil insanı katlettiğinde en büyük destekçisi Batılı emperyalist blok oldu. 1997'de NATO-İşbirliği Senedi imzaladı, 2002'de ise NATO-Rusya Konseyi kurup katılımcı ortaklık sağlayarak Yeltsin'in 1993'deki parlamentoya savaş darbesini ödüllendirdi.

ABD ve Avrupa emperyalist merkezlerinde faşizan yasaların çıkarılması ve faşist hareketin saldırı gücü olarak yedekte geliştirilmesi, Batılı emperyalist blokun parlamenter rejimlerinin faşizan özelliklerinin geliştirilmesinin somut kanıtları. George Bush yönetiminin yurtseverlik yasası, Trump'ın göçmenlere karşı yasası ve faşist hareketi kışkırtma/parlamentoya darbe girişimi, Macron'un polise kolayca öldürme imkanı verecek yasayı geçirme girişimi bu kanıtların ifadeleri. Avrupa'da neonazi parti ve hareketlerin vurucu güç olanından parlamenter partilerine değin hoşgörüyle korunmaları, İtalya, Avusturya'da Hükümet ortaklığına alınmaları, Polonya ve Macaristan'da hükümet partilerinin faşistleşmelerine hoşgörüyle yaklaşılması, Ukrayna'da Meidan faşist darbesi, Bolivya ırkçı faşist askeri darbe de faşist gelişmenin önünün açıldığının kanıtları.

Batılı emperyalist blok dünyada demokrasiyi yaymıyor. Emperyalist hakimiyetine hizmet ettiği sürece parlamenter yönetimleri de askeri faşist yönetimleri de, faşistleşen hükümetleri de ve islamcı teokratik, siyonist yönetimleri de destekliyor ve koruyor.

ABD-NATO-AB'nin koruduğu Ortadoğu teokratik krallıkları ve emirlikleri, İran rejiminden daha az teokratik faşist değil. Batılı emperyalizmin beslemesinde ve desteğinde inşa edilen Erdoğan, Modi, Kolombiya Narko, Mısır Sisi, Orban, Duda rejimleri, demokrasi-faşizm kıyaslaması açısından Putin, Şi Jinping, Duterte rejimlerinden asla daha demokratik değiller.

Batılı emperyalist blok ve rakip emperyalist ittifakta da gelişmenin yönü antidemokratik ve faşist yönde.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinin gerilediği önceki yıllarda, Batı emperyalist blok parlamenter burjuva rejimlere yönelerek demokrasi bahşetmenin propagandasını yaptı. Şimdi yeniden kriz koşullarında faşist ve antidemokratik gelişmeyi inşa ediyor. Bu, aynı zamanda emperyalist yayılmacı savaşları için de gerekli. Fakat demokrasi kahramanı değil tasfiyecisi olduğu gerçeğini, rakibinin faşizan yönetimlerini göstererek örtmeye çalışıyor.

Her iki blokun emperyalist savaş politikalarına karşı da, demokrasi için mücadele de, işçi sınıfı ve ezilenlerin haklı sınıf mücadelelerinin omuzunda yükselebilir, yükseltilmesi gereken bu mücadeledir.