22 Kasım 2024 Cuma

Ziya Ulusoy yazdı | Ayaklanma beğenmeyenler

ABD, Erdoğan'ı düşürmeye çalışırsa buna karşı mücadele edeceğini sosyalizm adına önerecek kadar ulusalcılığa batmış Okuyan elbette İran halkları ve işçilerinin molla faşizmine karşı ayaklanmasında emperyalizmin oyununa gelme tehlikesi görecektir.

İran halkı 2017'den beri her 2 yılda bir ayaklanıyor.

Bugün de bir aya yaklaşan ayaklanmasını, 200'e yakın insanını şehit vermesine rağmen kahramanca sürdürüyor.

Fakat Türkiye emekçi solunun bir kısmına kendisini beğendiremiyor.

2009 yılında molla klikleri arasında seçim hilesi sürtüşmesi halkın sokağa inmesine vesile olmuş, kent küçük burjuvazisinin "oyum nerede" talebiyle başlattığı protestolar milyonların katıldığı halk ayaklanmasına dönüşmüştü. Halk başlangıç sloganlarını aşarak "diktatöre ölüm", "İslami rejim istemiyoruz" şiarlarıyla teokratik faşist rejime karşı demokratik halkçı çizgiyi ayaklanmaya hakim kılmıştı.

Fakat EMEP'ten, ÖDP'ye, Yürüyüş'ten TKP'ye emekçi solun bir bölümü ayaklanmayı beğenmedi. Emperyalizmin kışkırttığı protestolar olarak gördü. O zamanki Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejad'dan antiemperyalist kahraman çıkardı.

2017 sonu-Ocak 2018 ayaklanmasında EMEP nihayet tavrını değiştirmek, halkın demokratik ayaklanmasının yanında yer almak zorunda kaldı. Fakat diğerleri o ayaklanmayı da beğenmedi. Oysa İran halkı bu kez Huzistan halkının başlattığı protestoları destekleyerek ülke çapında ayağa kalkmıştı.

2019 ayaklanması petrol zamlarını protesto eden dindar Meşhed halkının eylemleriyle başlayarak ülke çapında ayaklanmaya dönüşmüş, molla rejiminin her iki kliği halktan 250 civarında insanı katlederek ayaklanmayı bastırmıştı. Ama söz konusu partiler bu yoksulların ayaklanmasını da beğenmemişti. Ya utanç verici sessizlik ya da ayaklanmada emperyalistlerin parmağını arayan şüpheci tavrı takınmışlardı.

Şimdiki ayaklanmada ise nihayet halkın mücadelesini görmeye başladılar. Ama yine de emperyalist parmağı şüpheciliğini ve tereddüdünü sürdürüyorlar.

Birgün gazetesi ayaklanmanın ilk günlerinde utanç verici sessizlik tavrı takındı. Hatta yazarı İ. Varlı, molla rejimin militarist güçlerini konu edindiği yazısında halkın ayaklanmasını görmezden gelmeyi tercih etti. Ancak M. Pekdemir'in halk ayaklanmasına değinmesinden sonra sessizliğini bozabildi.

TKP ise nihayet halk ayaklanmasını görmek zorunda kaldı. Ama elbette emperyalizmin parmağını aramayı bir yana bırakmadı. Parti Genel Sekreteri K. Okuyan 2019 ayaklanmasında emperyalizmin parmağının varlığını dile getirmeden rahat edememişti: "Lübnan ve Irak'ta ... İran'ın kendisini de eklediğimizde bu üç ülkede yoğun protesto gösterilerinin ortaya çıkmasında ABD parmağı aramak için illa komploculuğa esir düşmek gerekmiyor."

Şimdi de aynı tereddüdü sürdürüyor:
"Bu halk hareketi olgunlaşacaksa ki eninde sonunda olgunlaşacak, bu Batı destekçisi ithamını bertaraf etmek zorundadır." Ayaklanan halkın ulusalcı Kemal Okuyan'dan daha olgun olduğu kuşkusuz. Yoksa "dış güçler" martavalını bir kenara atarak ayaklanamazdı.

"Ortaya çıkacak güçler içindeki yurtsever güçlerin ... antiemperyalist bir çizgiyi güçlendirmesi gerekir." İran halkları antifaşist halkçı yanı, işçiler de ayaklanmaya grevle katılarak emekçi yanı güçlendiriyor. Okuyan'dan daha isabetli hareket ediyorlar.
Sonuçları ne olur? Hangi yöne gideceğine bağlı. İran'da açıktan ABD yanlısı bir iktidar bu bölgenin felaketi olur.
...
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa'nın İran'da bağlantılarının olmayacağını düşünmek hayal olur."

Anlaşılan İran halkları, Okuyan'ı ikna edememiş. Edemez de, çünkü ulusalcılık Okuyan'ın temel çizgisi. Türkiye'nin bile ABD tarafından parçalanma tehdidi altında olduğu, temel görevin bu tehlikeye karşı mücadele olması gerektiğini kongre kararı haline getiren ve ABD Erdoğan'ı düşürmeye çalışırsa buna karşı mücadele edeceğini sosyalizm adına önerecek kadar ulusalcılığa batmış Okuyan elbette İran halkları ve işçilerinin molla faşizmine karşı ayaklanmasında emperyalizmin oyununa gelme tehlikesi görecektir.

Fakat İran halkları, cesur kadınları ve gençliği, işçi sınıfı, ezilen ulusları; yaşadıklarından öğrenerek devrimin merkezi görevinin molla diktatörlüğünü yıkmak olduğu çizgisinde hareket edecek, diğer görevleri ona tabi kılacak. Ulusalcılık hastalığına yakalanmış olanları ikna edemese de, daha fazla ayaklanmayla öğrenerek ve örgütlenmeyi geliştirerek, molla faşizmini yıkacak, devrimi zafere ulaştıracaktır.