Ziya Ulusoy yazdı | 2. Paris katliamı ve 'false flag'
Erdoğan faşizmi, Fransa Dışişleri Bakanı'nın Bağdat 2 toplantısı sonrası İran ve Türkiye'nin hava bombardımanını kastederek "Fransa gerekirse yaptırım uygular" sözüne de, Kürt kanını akıtarak cevap vermiş oldu. Fakat ilginç olan şu ki, Macron'un İçişleri ve Adalet bakanları-polis şefi-Paris savcısı, Sakinelerin katledilmesinde olduğu gibi, katliamı örgütleyip yöneten Erdoğan yönetimini ve MİT'i korumak için katliamı bir delinin kriminal suçu olarak gösterdiler.
Erdoğan faşizmi 2. Paris katliamını da kalleşçe gerçekleştirdi. Elbette zayıfladığı koşullarda iç ve dış saldırı ve savaşla yeniden güçlenme politikasının bir parçası olarak yaptı.
Erdoğan-Akar çetesi, kimyasal kullandığı yoğun savaşta zafer umarken, kahramanca direniş karşısında çakılıp kaldı. Bu kez Rojava'da işgali genişletme arayışına girişti. Taksim katliamını da bu amaç için Türk halkından ve burjuva muhalefetten destek alma hedefiyle yaptı. Meşhur deyimle "false flag/sahte bayrak"la Kürt özgürlük hareketine yüklemeye çalıştı. Katillerin kendi çetelerinden oldukları her yanıyla açık olunca kimseyi aldatamadı.
Rojava işgalini genişletmeye şimdilik engeller çıkınca günlerce hava bombardımanıyla devrim güçlerine ağır zarar vermeye çalıştı. "Anlaşma" teklif ettiği Esad rejimi askerilerini bile hedef almaktan kaçınmadı.
Bu kez içte geniş çaplı tutuklama, İmralı ve F tiplerinde tecridi ağırlaştırmaya, tutsaklara işkence ve öldürmeye yöneldi. Tam susturma yasası çıkardı. Yetinmedi işgalci savaşlarda arkasına dizdiği burjuva muhalefetin elindeki büyükşehir belediyelerini seçimde kullanmak için gasp etmeye başladı. Büyük olasılıkla seçime yakın bir tarihte HDP'yi kapatmaya çalışacak.
Bu süreçte Avrupa'da katliama yeniden yöneldi. 9 Ocak 2013'ün 10. yıldönümünde yine Kürt demokratik kurumunu ve Kürt insanını hedef aldı. Kadın hareketinin yöneticilerinden Emine Kara yoldaşı ve iki Kürt yurtseverini katletti, diğer yurtseverleri yaraladı. Fransız faşisti katil, elinden silah alınmasaydı, daha fazla Kürt insanını katletmeyi hedeflemişti.
Erdoğan faşizmi, Fransa Dışişleri Bakanı'nın Bağdat 2 toplantısı sonrası İran ve Türkiye'nin hava bombardımanını kastederek "Fransa gerekirse yaptırım uygular" sözüne de, Kürt kanını akıtarak cevap vermiş oldu.
Fakat ilginç olan şu ki, Macron'un İçişleri ve Adalet bakanları-polis şefi-Paris savcısı, Sakinelerin katledilmesinde olduğu gibi, katliamı örgütleyip yöneten Erdoğan yönetimini ve MİT'i korumak için katliamı bir delinin kriminal suçu olarak gösterdiler.
Burjuva devletler, teamülen karşılıklılık prensibiyle hasmının ajanlarını yakalamaz, hapse atmaz, sınıf kardeşliği uygular.
Fakat bu katliamda daha fazlası oldu. Erdoğan rejiminin katliamı gerçekleştirirken Fransa devleti içinden de yardım aldığı anlaşılıyor. Yoksa 4 Fransız yetkili bu denli sırıtan korumacı demeç vermez, dahası katili tutuklatmayıp hemen psikiyatri kliniğiyle mükafatlandırmazlardı.
Bu durumu elbette Kürt hareketi ve devrimci müttefiklerinin eylemi değiştirdi, oyununu bozarak katili tutuklattırdı.
Diğer bir husus, faşizmin, bu kez "sahte bayrak" göstererek örgütlediği/gerçekleştirdiği katliama daha özel çalıştığıdır. Muhtemelen Fransa devleti içinden de destek alarak ırkçı bir katili ele geçirip eğitmek ve katliam yaptırdıktan sonra katile öğretilmiş ifadeyi verdirmek besbelli ki uluslararası suikastçılıkta ustalaşmanın bir işareti.
Reyhanlı katliamı da savaş gerekçesi olarak Erdoğan rejimi tarafından "sahte bayrak" operasyonuydu. Şimdi ise bu türden katliam ve suikasta daha fazla başvurarak süreklilik sağlayacağı anlaşılıyor.
Erdoğan faşizmi, kitle desteğindeki zayıflığını gidermek için saldırı stratejisini uygularken iç tutarlılığı olan bütünlülüğe sahip değil. Yanı sıra ABD-Rusya çelişkisinden yararlanırken ve bölge burjuva devletleri ilişkisinde de tutarlı bir politikaya sahip değil. Pragmatizmi ve fırsatçılığıyla, işgalciliği ve şantajcılığıyla, dün "savaştığı"na bugün "anlaşma" eli uzatıyor, dün anlaştığına bugün savaş tehdidi savuruyor.
Yeniden Rojava devrimini yok etme üzerine anlaşma teklifi yaptığı Esad'a, seçimi olası kazanma sonrası işgal alanlarını vermeyerek anlaşma yolundan rahatlıkla cayabilir.
Gerillanın kahraman direnişi faşizmin zaferini engelledi ve yıkılmasının yolunu açtı. Devrimci ve emekçi sol hareketin, Kürt özgürlük hareketinin birleşik çabasıyla kitle mücadelelerini yükseltmek başarılırsa, faşizmin sonu daha erken getirilebilir.
Bu halkçı ve devrimci yol aynı zamanda, burjuva muhalefetin parlamenter rejim restorasyonuyla kendi sınıfının iktidarını sürdürme ve Erdoğan faşizmiyle uzlaşma stratejisini de bozan bir işlev görecek.
Avrupa'da Erdoğan faşizminin katliamlarını protesto eylemlerini olabildiğince kitleselleştirmek, Türkiye ve Kürdistan'da güncel taleplerle ve savaşa karşı mücadeleleri yükseltmek, başarılabildiği ölçüde, özellikle eksik kalan güç boyutunu inşayla kalmayacak. Faşizmi yıkmanın onurlu yolunu da tamamlayacaktır.