4 Ekim 2024 Cuma

Yıldız: Oğlumun hem yaşam hakkını hem de mezar hakkını elinden aldınız

Cumartesi Anneleri 830. hafta eylemini, 26 yıldır akıbeti öğrenilemeyen Murat Yıldız için düzenledi. Tek evladını ifade vermesi için polise teslim eden Hanife Yıldız, "Hem oğlumun yaşama hakkını hem de mezar hakkını elinden aldılar" dedi. Savcılara seslenen Yıldız, ortada suç olduğunu ancak suçluların olmadığına dikkat çekti ve adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğini kaydetti. 

"Hem evladıma hasretim hem mezarına... Benim analık hakkımı da elimden aldılar." 

Bu sözler, 26 yıldır oğlu Murat'ın akıbetini öğrenmek için mücadele eden Hanife Yıldız'a ait. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini öğrenmek ve sorumluların yargılanması, kaybetme politikası sona ersin diye her hafta açıklama yapan Cumartesi Anneleri, 830. hafta eyleminde Hanife Yıldız'ın  sesine ses oldu, Murat Yıldız'ın dosyasını kamuoyuyla paylaştı. 

Covid-19 salgını nedeniyle online yapılan açıklamada söz alan Hanife Yıldız, devletten bir sonuç alamadığı için Cumartesi Anneleriyle beraber başladığı eylemi sürdürdüğünü dile getirdi. Yıllar içinde yol arkadaşlarının hayatını kaybettiğini söyleyen Yıldız, kayıplarının akıbetini öğrenemeden bu dünyadan göçenlerin gözlerinin açık gittiğini ifade etti. 

'OĞLUMUN HEM YAŞAMA HAKKINI HEM MEZAR HAKKINI ELİNDEN ALDILAR'
"Benim oğlumun yaşama hakkını elinden aldılar, mezar hakkını da aldılar, benim analık hakkımı da aldılar" diyen Yıldız, konuşmakta güçlük çekti. Cumhuriyet savcılarına seslenen Hanife Yıldız, şöyle devam etti: "Benim oğlumu kaybedenler belli, suçlular hep belli ama suç var suçlular yok. Bizler bunları yaşarken, bizler bunları sorarken sorgulandık, bizlere dava açıldı, soruşturmalar açıldı. Ve bugün nedense herkes bizim yanımızda olan ve olmayan insanlar hep susturuldu. Hep yasaklarla polis gücünü karşımıza çıkardılar. Biz polis gücü istemedik karşımızda. İlk gün başladığımızda ne dediysek bugün de diyoruz, 'adalet bekliyoruz, kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açıklanmasını istiyoruz.' Bunlar savcıların, yargının görevidir.

'GALATASARAY'DA YİNE 'OĞLUMA NE YAPTINIZ' DİYE SORACAK, SİZİ UTANDIRACAĞIM'
Adalet neredeyse, adaleti kim arıyorsa biz de onların yanındayız. Biz adalet bekliyoruz, biz adalet istiyoruz. Hem evladımıza hem adalete susamışız. Hem kaybolmuş insanlığı arıyoruz, insanlık neden kayboldu, insanlar neden kaybedildi? Bir anne, bir tek evladına yıllarca emek vermiş, büyütmüş onun için mezar istiyor. Hem evladıma hasreti, bir mezarına hasret bırakıldım. Bu vicdansızlıktır. Ama meydanlarda bizi gösterip bizleri taşlamaya, laf söylemeye hakları yoktur. Meydanımıza karakol kurdular. Bu virüs geçerse o meydanda yine onların karşısında, onları utandıracağız. Yine onlara, 'oğluma ne yaptınız, oğlum nerede?' diyeceğim."

YOLERİ: SAVCILIK MURAT'I HİÇ ARAMAMIŞ
Yıldız ailesinin avukatı Gülseren Yoleri, Murat Yıldız dosyasında yaşanan hukuksuzlukları sıraladı. Murat Yıldız'ın kaybedilmesinden sorumlu olan iki polis hakkında, sadece "görevi ihmalden" açılan davanın, para cezasına çevrildiğini ancak cezanın bir takım yasa değişiklikleriyle ortadan kaldırıldığını söyledi. 

Yoleri, "20 yıl geçtiğinde savcılık dosyasında ne tür gelişmeler var diye araştırdığımızda dosyanın daha olayın ilk olduğu tarihte 'intihar' kaydıyla kapatıldığını gördük. Yani savcılık Murat'ı hiç aramamıştı aslında. Ve bu olay üzerine dava dosyasına ulaşmaya çalıştık ancak dava dosyasının yerinde olmadığı anlaşıldı. Önce 'arşivde' dendi, daha sonra 'imha edilen dosyalar oldu' dendi, o listede olup olmadığı araştırıldı, olmadığı söylenince yine arşivde olacağı söylendi. Bu yoğun çabalarımız sonrasında bir ay sonra dedi ki, 'dosya aslında imha edilen dosyalar arasında ama biz gözden kaçırmışız numarasını' dediler" diye konuştu. 

'MURAT'I KAYBETTİKLERİ GİBİ  SAVCILIK VE MAHKEME KAYITLARINI DA KAYBETTİLER'
O tarihlerde yaptıkları pek çok girişimin Murat Yıldız'ın gözaltında kaybedilmesi gibi hem savcılık hem de mahkeme kayıtlarının kaybedildiğini ortaya çıkardığının altını çizen Yoleri, "Cumhuriyet savcılığına Murat'ın hala kayıp olduğu, akıbetinin nerede olduğu tespit edilsin diye ilgili başvuruyu yaptık. Bu sırada cumhuriyet savcılığı çok kısa bir dönem sonra iki yıl içinde dosya hakkında takipsizlik kararı verdi zamanaşımı gerekçesiyle. İtiraz ettik fakat itirazımız reddedildi. Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM ile hukuki girişimlerimiz devam ediyor. Gözaltında kayıp vakalarında olduğu gibi Murat Yıldız'ın kaybedilmesinde de ciddi bir cezasızlık uygulamasıyla karşı karşıyayız. Bütün diğer kayıplar için de söylediğimizi, Murat Yıldız için de söylüyoruz; hukuki girişimler her halükarda devam edecek ve Murat Yıldız'ın akıbetini sormaktan, Murat Yıldız için adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.

'MURAT İÇİN VE KAYIPLARIMIZ İÇİN ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
830. haftanın basın metnin Fatma Baçaru okudu. Yargının yaşamına bir lira onsekiz kuruş (1,18 TL) değer biçtiği, annesinin tek evladı Murat Yıldız için adalet istediklerini kaydeden Baçaru, "Murat Yıldız'ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma onun başına ne geldiği konusuna açıklık getirmek ve faillerin cezalandırılmasını sağlamak için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi dosyada devam eden ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yolunu açmalıdır" diye konuştu. 

Baçaru, kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız için ve tüm kayıplar için adalet istemekten de 131 haftadır kendilerine yasaklanan kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. 

NE OLMUŞTU? 
19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler "Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak" dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu.

Aradan 3 gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı. Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat'ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal'da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul'a gönderdiklerini, yolda Murat'ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler.

Anne Hanife Yıldız'ın "Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?" itirazı boşlukta kaldı. Hanife Yıldız'ın tek çocuğu Murat'tan bir daha haber alınamadı.

Hanife Yıldız, Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurdu. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara yalnızca "görevi ihmal"den günümüz parasıyla 1 lira 18 kuruş para cezası verdi. Aynı mahkeme 2007 yılında da polislerin görevi ihmalden aldığı ceza ile ilgili davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verdi.

İHD avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan başvuru da reddedildi. Dava Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.