22 Kasım 2024 Cuma

Yeni kavga yılında yeni zaferler kazanacağız!

"Ya kazanacağız, ya kazanacağız" şiarının giderek tarihsel bir denkleme dönüştüğü bir süreçte, yeni kavga yılını karşılayan sosyalist gençliğin önündeki tek seçenek; iddialı olmak ve koparıp almaya kilitlenmektir.

Açmaz açamaz deme / Hiç bir zaman / Bu nar çiçeği / Açacaktır elbet
Bizim caddelerimizde de / Bayram olacak / Halkın üstüne / Böyle kalsa da
Faşist namlular / Namert ellerdir / En sonda / Bir bir kırılacak
Enver Gökçe

Devrimin yolu hiçbir zaman gül bahçelerinden geçmemiştir ve geçmeyecektir. Ağrısız, sancısız, fırtınalara göğüs germeden, zorluklarla karşılaşmadan ve yaralar almadan bu yürüyüşü sürdürmek niyetinde olanların bir adım bile ileri adım atamadığına tarih ve bugün tanıktır. Lenin'in o meşhur ifadesiyle "Kaynaşmış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda, birbirimizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak ilerliyoruz. Düşman tarafından her yandan sarılmış durumdayız ve bunların ateşi altında hemen hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız." diyen devrimcilerin harcıdır bu yolda yürümek. Dostların merakla, düşmanın hırslı bir öfkeyle izlediği ve kesintiye uğratmak için her yola başvurduğu bir yürüyüştür bu. Soluk soluğa ve dövüşe dövüşe geçilecektir "devrimin engebeli, dolambaçlı ve sarp yolları."

Elbette her şeyin olduğu gibi kavganın da kendisine ait kuralları mevcuttur. Devrimi yenecek güçte olmayan karşı saldırılar, devrimin örgütünü ve tek tek devrimcileri daha fazla mükemmelleştirmenin vesilesi olur. Burada önemli olan direnmek ve sebat etmektir. Unutulmamalıdır ki, devrimin zorlu zamanlarını gelecekteki zaferlerin harcına dönüştüren "Bir yarına gidenler bir de yarınlar için direnenler"dir. Bu ise her şeyden önce devrimin zırhını kuşanmakla yani bir devrimcinin örgütüyle, görevleriyle ve yoldaşlarıyla bütünleşmesiyle mümkündür. Kızgın bir ateşin altında çelikleşmek anlamına gelen bu eylem, daha büyük mücadelelerin ve giderek devrimin hazırlayıcısı olmak demektir.

Sosyalist gençliğin devrimci yürüyüşü de tam olarak bu doğrultudadır. Suruç katliamı ile başlayan yoğunlaştırılmış karşı devrimci saldırganlığın bir an için kesildiği küçük bir mola anı dahi olmamıştır. Devrimci gençlik hareketini yenebilmek için en ön cepheyi düşürmek isteyen faşizmin ateşi kesilmemiştir. Öyle ki polis operasyonlarının, hapishanelerin, mahkemelerin yolunu bilemeyen bir tek sosyalist gençlik militanı yoktur. "Gün geçmiyor ki faşizmin yeni bir saldırısı yaşanmasın." diye başlayan ajitasyon konuşmaları kimileri için nostaljik tarih kitaplarının konusu olsa da, sosyalist gençlik için mücadelenin amansız gerçeğini ifade ediyor.

Bir noktayı vurgulamak gerekiyor. Düşman saldırısına muhatap olmak devrimciler için ve dolayısıyla sosyalist gençlik için bir övünç kaynağı değildir çünkü bu devrim savaşının birincil kuralıdır ve karşı devrim tarihsel rolünü oynamaktadır. "Burjuvazi kavgaya davet etti bizi, daveti kabulümüzdür." sözünü şiirsel bir anlatı değil kavganın şiiri olarak kabul eden sosyalist gençlik için başka türlüsü de mümkün değildir. "Düşman saldırıyorsa doğru yoldayız." diyen devrimci mücadele geleneği; sosyalist gençliği, siyasi çizgilerine ve politik öncülük iddialarına daha sıkı bağlamaktadır.

Elbette ki doğru bir siyasi çizgi üzerinde yürüyor olmak demek hatasız, eksiksiz olmak anlamına gelmiyor. Devrimci iddialarında samimi olan her örgüt ve her kadro için muhasebesini yapacağı ilk şey kendi eksikliklerine karşı özeleştirel olmaktır. Lenin'in yolundan yürüyen sosyalist gençlik için parola tam da onun "Biz yıkılmayacağız. Çünkü biz eksikliklerimizi ortaya koymaktan korkmuyoruz ve onları yenmeyi öğreneceğiz." sözüdür. Devrimci gençlik hareketinin ve devrimci mücadelenin aktüel durumu henüz yapıl(a)mayan ancak yapılabilecek olan ve yapılması gerekenlerin yakıcı ihtiyacını gösteriyor. Sosyalist gençlik, devrimci gençlik hareketinin tüm eksiklikleri ve gelecekteki görevleri karşısında öncü bir sorumlulukla kendisini yenilemeyi başaracaktır.

Başarı ise ancak onu örgütlemekle mümkündür. En güçlü yanlarına yaslanmak, en ileri niteliklerini bilemek ve devrimci olanı daha fazla büyütmek yeni zaferlerin yaratıcı kaynağıdır. Sosyalist gençliğin ayağını bastığı toprak, yeni kavga yılını zafer yılına çevirecek zenginliktedir. Her şeyden önce politik öncülük ve siyasi kavrayış derinliği bu toprakta yeşermiştir. Birleşik mücadelede sürükleyicilik, sokak direnişlerine politik öncülük ve genç kadın hareketinde militanca ısrar, sosyalist gençliğin devrimci eylemiyle inşa olmuştur. Sınırları yıkan, devrimin farklı mevzilerdeki gereklilikleri için kendisini ortaya koyan adanmış kadrolar da sosyalist gençliğin saflarından çıkmıştır. Sosyalist gençlik, gözaltılara ve tutuklamalara boyun eğmeyen, mahkemelerde ikircimsiz devrimi savunan ve devrimin tüm zorluklarını "…nereden ve nasıl gelirse gelsin hoş geldi sefa geldi." diyerek karşılayan yeni bir devrimci gençlik kuşağının habercisidir.

Bugün gönül rahatlığıyla söylemek gerekir ki zorluklarla geçen her kavga yılı, sosyalist gençliğin militan bir gençlik örgütü olarak yürüyüşünü sağlamlaştırıyor. Birçok örgütü ve hatta siyasi partiyi kavganın dışına itecek en hafifinden siyasi iddialarını törpüleyecek sertlikteki karşı devrimci saldırılar, sosyalist gençliğin devrimci hedeflerini daraltamamış ve onun mücadele iradesini kıramamıştır. Geriye çekilmenin, ara yollar aramanın, iddiasızlaşmanın ve giderek safları terk etmenin bir eğilim olarak görüldüğü devrimin zorlu zamanlarında sosyalist gençliğin sergilediği politik ve örgütsel kararlılık, asla küçümsenmemeli, hafife alınmamalı ve bu devrimci ideolojik tutumun belirleyici önemi daha iyi kavranmalıdır. Zaferler kuşağının iddialarına denk düşen başarıları fethetmenin ilk adımı bu devrimci niteliğe sıkıca tutunmaktan geçiyor.

"Ya kazanacağız, ya kazanacağız" şiarının giderek tarihsel bir denkleme dönüştüğü bir süreçte, yeni kavga yılını karşılayan sosyalist gençliğin önündeki tek seçenek; iddialı olmak ve koparıp almaya kilitlenmektir. Bir benzetme yapmak gerekirse ileri fırlamak için gerilmiş bir yay gibi karşılanmalıdır yeni mücadele yılı. Hücumun parolasını Lenin söylüyor. "Gelişi güzel saldırılara yer yok. Duraksamadan ya da açık vermeden aynı çizgi üzerinde sağlam bir hücum."

Tabi ki bu hücumun farklı evrelerinde farklı mücadele taktikleri kullanmak gerekecektir ancak savaşın kaderini belirleyecek olan birleşik mücadele, militan sokak direnişçiliği ve genç kadın hareketi; devrimci ateşin merkez üssüdür. Demokratik lise hareketinin güçlenmesi; devrimci gençlik mücadelesinin en çok ihtiyaç duyduğu dinamizm, yenilenme ve taze kan akışının kaynağı olacaktır. Devrimci gençlik hareketinin öncü kurmayı, yeni çarpışmaları komuta etme göreviyle karşı karşıya bulunuyor.

Devrimci gençlik mücadelesinin bu yetkin silahlarını ustalıkla kullanacak olan ise kadrolardır. O çok bilinen tabirle "Her şeyi kadrolar belirleyecektir." Bu yüzdendir ki siyasi iddiayı büyütmek, yeni kavga yılında her devrimcinin kendisini daha güçlü kadrolaştırması demektir. Yalnızca başarı istemekle başarı kazanılamayacağı gibi daha büyük mücadele arzusu da tek tek kadrolarda somutlanacaktır. Devrimci kadrolar için yeni kavga yılı yeni başlangıçların, güçlü kararların ve en öne fırlamanın adımı olursa başarı ve zaferde peşi sıra gelecektir. Düşmanın tutuklama saldırılarını boşa çıkarmanın ve saflarda boşluğa izin vermemenin yüksek sorumluluk duygusu sosyalist gençliğin omuzlarındadır. Bu aynı zamanda ölümsüzlere verilen devrim sözünün de gereğidir.

Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin devrim andında söylediği gibi; "Sayımızın azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, bıkmadan, usanmadan…"

İnanıyoruz başaracağız, yeni kavga yılında yeni zaferler kazanacağız.

Her zaman söylediğimiz gibi: Bitti Diyenler Yanılıyor, Devrim Yine Kazanacak.