22 Kasım 2024 Cuma

Yeni dönemde liselileri örgütlemeye!*

Liseli gençlik tüm gençlik kitleleri içinde düzenden kopuş ve arayış eğilimi en güçlü, değişime en açık, düzene de en tepkili kesimdir. Dolayısıyla bu kopuşu ve değişimi örgütlemek, derinleştirmek, arayışa adres olmak, yıkıcı öfkesini faşist şeflik rejimine yöneltmek komünist gençliğin ve devrimci gençlik örgütlerinin en önemli görevlerinin başında gelmektedir.

Öğrenci gençlik hareketinin ve onun bileşeni olan devrimci-reformist güçlerin güncel durumu, sorunları ve bu hareketin bir bileşeni olarak komünist gençliğin, geride kalan dönem tabloları birçok yönden analiz edilmeyi hak ediyor. Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum atamasına karşı sergilenen direniş, sonrasında "Öğrenci Dayanışmaları" biçiminde çeşitli üniversitelere yayılan ve değişik toplumsal mücadele kesimlerine doğru genişleyen öğrenci hareketi şüphesiz dönem bakımından en önemli hareketti. Bu hareketin kendisinin ayrıca devrimci ve reformcu gençlik örgütleri tarafından analiz edilmesi, öğrenci gençlik mücadelesi bakımından gerekli sonuçların çıkartılması gereken bir örnek olarak duruyor.

Biz ise bu yazıda devrimci ve reformcu gençlik örgütlerinin lise çalışmalarının öğrenci hareketine etkisi ve yeni bir mücadele dönemine başlarken lise çalışmasının bu tabloyu değiştirmek bakımından önemi üzerinde duracağız.

Devrimci ve reformist öznelerin geride kalan 4-5 yıllık değişik dönemlerine bakarsak gençlik kitlelerinden kopan, gençliğin sorun, talep ve özlemleriyle buluşamayan, ona öncülük edemeyen, devrimci gençlik mücadelesi örgütlemek yerine kendiliğindenciliğe kapılıp hareketi bekleyen ve hareket gerçekleştiğinde de peşinde koşan bir gerçeklikten bahsetmek sanırız yanlış olmaz. Bu tip hareketler gerçekleştiğinde, bu hazırlıksızlığın ve öğrenci kitlelerinden kopukluğun sonucu olarak hareketle bütünleşememek, dışsal kalmak, harekete öncülük ve önderlik edememek gibi durumlarla karşı karşıya kalınmakta. Değişik süreçlerdeki çeşitli denemeler ya da kimi öznelerin kimi farklılıkları bu gerçeği değiştirmiyor. Bu tablonun sonucu olarak da iç gündemleriyle meşgul, dar grupçu özelliklerin öne çıktığı, örgütsel olarak daralan, belirli kentlere ve kentlerde de belirli üniversitelere sıkışan, mücadele araç biçimleri bakımından da belirli biçimlere takılıp kalan bir durum var.

Bu tablonun oluşmasına esaslı bir biçimde etki eden önemli faktörlerden biri, esasında öğrenci gençlik hareketini ve mücadelesini 'üniversiteli gençlik mücadelesine' daraltan ve bununla özdeşleştirerek bakan anlayışın gençlik örgütlerinde o ya da bu düzeyde egemen hale gelmesidir. Öyle ki; bu çağrılara, konuşmalara, ajitasyon ve propaganda diline de yansımış durumda. Liseli gençlik mücadelesini öğrenci hareketinin bir parçası olarak görmeyen, bu hareketi yaratmayı önemsemeyip odaklanmayan ve dolayısıyla lise örgütlenmesine ağırlık vermeyen yaklaşımların arka planında esasen bu anlayışın egemen olduğunu söyleyebiliriz. Yine devrimci ve reformcu gençlik örgütlerinin belirli kentlere ve belirli üniversitelere daralmış olmasında lise çalışmalarının zayıflığının, gerçek bir kadrolaşma yatağı olan lise çalışmasına gereken önemi vermemelerinin de belirleyici bir yeri vardır.

Oysa öğrenci gençlik mücadelesinin son 25-30 yıllık tarihine baktığımızda gerek 80'lerin yenilgi ruh halinden çıkışta, gerek 90'lardaki gençlik hareketinin atılımlarında ve gerekse de 2000'lerin belirli bir aşamasına kadar, yükselen gençlik mücadelesinde lise çalışmalarının ve liseli gençlik mücadelesinin çok belirleyici bir yerde durduğunu görmek mümkün. 2007-2008 döneminde 'Hatırla Sevgili' dizisinin de etkisiyle Mahir, Deniz ve İbrahim şahsında '71 devrimci önderlerinin hayatlarını anlatan kitapların satışı liseli gençlik içinde patlama yapmış, devrimci önderlerin ölüm yıl dönümlerine ciddi bir liseli gençlik katılımı gerçekleşmişti. Keza çok değil, 2011 yılında üniversiteye giriş sınavında soruların çalınmasının açığa çıkması üzerine 'şifre skandalı hareketi' olarak tarihe geçen liseli gençlik hareketi 1980'li yıllardan sonra gerçekleşen milyonlarca liselinin katıldığı en kitlesel liseli gençlik hareketiydi. Buna 2013 yılında Gezi Ayaklanmasına, 2014 yılında Berkin Elvan'ın cenaze törenine liseli gençliğin kitlesel katılımını da ekleyebiliriz. Ya da tabloya başka bir açıdan, hem komünist gençliğin tarihinin değişik kesitlerinden bakarak hem de başkaca gençlik örgütlenmelerinin tarihinden bakarak kimi kentlerin, ilçelerin ve okulların liseliler içinde nasıl bir kadrolaşma yatağına dönüştüğünü, bir yapının lise çalışmasına dayanarak kendisine nasıl bir savaşçı gücü açığa çıkardığını da görürüz. Kadrajımızı genişletip dünyadan baktığımızda da Şili'deki liseli gençliğin öncülük ettiği ayaklanmaları, kapitalizmin doğayı yıkıma sürüklemesine karşı liseli gençlik öncülüğünde gelişen "İklim Krizi" eylemlerini de görebiliriz. Daha onlarca noktadan da bakarak tartışabiliriz; fakat gerek yok. Verdiğimiz örnekler tarihsellik ve güncellik bakımından yeterli. Bu noktada şu gerçeği de tekrar pahasına hatırlatmamız gerekir; liseli gençlik tüm gençlik kitleleri içinde düzenden kopuş ve arayış eğilimi en güçlü, değişime en açık, düzene de en tepkili kesimdir. Dolayısıyla bu kopuşu ve değişimi örgütlemek, derinleştirmek, arayışa adres olmak, yıkıcı öfkesini faşist şeflik rejimine yöneltmek komünist gençliğin ve devrimci gençlik örgütlerinin en önemli görevlerinin başında gelmektedir. Bu görev, ihmal edilemez bir görevdir.

O halde yukarıdaki tablodan şöyle çok net ve temel bir sonuç çıkar; gerek komünist gençliğin kendi siyasi ve örgütsel tablosunu değiştirmesi, devrimci bir gençlik hareketini örgütleme ve mayalaması, yıkıcı öfkeyi faşist rejime doğrultması için gerekse de gençlik örgütlerinin kendi tablolarını değiştirmesi için yeni mücadele döneminde liseli gençlik örgütlenmesine ve liseli gençlik hareketi yaratmaya esaslı bir ağırlık vermesi zorunluluktur. Görülecektir ki; bir yıllık sabırlı ve kararlı bir pratik, gelecek dönemler bakımından hem üniversiteli gençlik hareketini daha güçlü mayalayacak hem öğrenci gençlik hareketine güç ve moral taşıyacak, hem de önemli bir kadrolaşma gücü açığa çıkararak siyasi mücadele alanlarını genişletecektir.

Komünist gençlik gerek üniversiteli kuvvetleriyle gerekse de liseli kuvvetleriyle yeni dönemde güçlü bir lise çalışması örgütlemek için pozisyon alacaktır. Gerek kendi tarihi gerekse de değişik gençlik örgütlerinin tarihleri oldukça geniş bir çalışma deneyimi ve hazinesine sahiptir. Komünist gençler oldukları her yerde, belirlenmiş dönemsel siyasi ve örgütsel perspektife bağlı olarak lise çalışmasını nasıl başlatıp geliştireceklerini, hangi lise ya da liselere ağırlık vereceklerini, kitle çalışmasının nereden kurulup geliştirileceğini, birebir örgütlenmeye ne düzeyde ağırlık verileceğini, hangi ilişkinin ve çalışmanın liselilerle temas için harekete geçirileceğini vb. konuları tam bir titizlik ve ciddiyetle ele alarak bu mevcut dönemsel görevle ilişkilenmelidir. Okulların açık olduğu dönem liseler, açık olmadığı dönem liselilerin yoğunlaştığı bölgeler kuşatılmalıdır. Bildiri, pankart, afiş, sticker, Kızıl Tebeşir dergisinin birebir dağıtımının yanı sıra liselilerin yoğunlaştığı yerlerde ajitasyonla satışı, sosyal medyanın etkin kullanımı, duvar yazılamaları, stencil, panel, söyleşi, forum, yüz yüze ve online buluşmalar ve daha onlarca araç-biçimle liseli gençlik kitlelerine gidilmelidir. Temas edilen liselilere sorumluluk vermek, birim örgütleri inşa etmek, LÖB'leri liselerde yaygınlaştırmak, çalışmayı örgütleyici komiteler kurmak gibi hamleler hem yürütülecek siyasi çalışmayı daha örgütlü ve güçlü hale getirmek hem de siyasi çalışmanın örgütsel bir güce dönüşmesini sağlamanın tamamlayıcı adımları olarak mutlaka atılmalıdır. Zira gerçek bir siyasi çalışma; ancak gerçek örgütsel hamlelerle tamamlandığında başarıyı ve sonuç almayı örgütler. Tüm bu örgütsel ve siyasi adımları bütünleyecek diğer bir adım ise ilişkilenilen her bir liselinin ideolojik ve siyasi olarak kazanılması için eğitim grupları kurulması, eğitimlerin süreklileştirilmesidir.

Liseli olup olmamasından bağımsız olarak her bir komünist genç yeni dönemde adeta birer liseli, komünist gençlik de adeta bir lise örgütü gibi çalışmalıdır. Dönemi kazandıracak olan da budur. O halde görev başına, liselileri LÖB'lerde örgütlemeye!

*Yazı, Kızıl Tebeşir dergisinin 20 Eylül 2021 tarihli sayısında yayımlanmıştır.