DÜNYA
Yemen'de daha ne kadar sorumluluktan kaçacağız?*
Kaşıkçı olayı, Yemen'deki bu felaket savaşa ve Suudi Arabistan ile Prens Muhammed bin Salman'ın çatışmadaki rolüne uluslararası anlamda daha fazla odaklanılmasını sağladı. Ancak, koalisyonun kesin bir zafer kazanamaması ihtimaline rağmen, ABD, İngiltere veya Fransa'nın, krallığa ve BAE'ye yapılan askeri yardımda kesintiye gideceklerine dair hiçbir işareti yoktur.
Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Yemen'deki savaşa müdahaleleriyle ilgili kamuoyu baskısından kaçınabilmelerinin bir nedeni, savaşta öldürülen insan sayısının olduğundan oldukça az gösterilmiş olmasıdır. Rakam, üç buçuk yıldır düzenli olarak 10 bin ölü olarak bildiriliyor; bu, çatışmanın vahşet düzeyi göz önüne alınırsa esrarengiz derecede düşük bir rakam.
Şimdi tarafsız bir grup tarafından yapılan bir sayım, 2016 yılının başından bu yana Yemen'de 56 bin kişinin öldürüldüğünü gösteren bir çalışma hazırladı. Bu sayı, Kızıldeniz'deki Hudeyda limanı etrafındaki çatışmalar şiddetlendikçe her ay 2000'den fazla yaşanan ölümle artmaktadır. Ve bu sayı kötü beslenme veya kolera gibi hastalıklardan kaynaklı ölümleri içermemektedir.
Daha önce Sussex Üniversitesi ile bağlantılı olarak çatışmalar üzerine çalışmalar yapan bağımsız bir grup olan Silahlı Çatışma Bölgeleri ve Olayları Veri Projesi (ACLED) için Yemen'i araştıran Andrea Carboni, “Ocak 2016 ile Ekim 2018 arasında sivil ve savaşçı öldürülenlerin sayısını 56.000 olarak hesaplıyoruz” diyor ve çalışmasında gerçek kayıp sayısı üzerine odaklanıyor. Carboni, Mart 2015'te Yemen iç savaşına Suudi Arabistan tarafından başlatılan müdahaleden o yılın sonuna kadar geçen sürede ölen ve bugüne kadar hesaplanmamış kayıplara ilişkin araştırmayı tamamladığında toplam 70 bin ila 80 bin kurban olmasını beklediğini söylüyor.
Sıkça kullanılan 10 bin ölü rakamı, sadece 2017'nin başlarında ölen siviller için konuşan bir BM yetkilisinin verdiği bir rakam ve o zamandan beri değişmeden kullanılıyor. Yemen’in yarım yamalak ve savaştan zarar gören sağlık sisteminden çıkarılan bu eskimiş istatistik, ABD, İngiltere ve Fransa’nın güçlü bir şekilde desteklediği koalisyona liderlik eden Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) yaşam kaybını göz ardı etmesine veya önemsiz göstermesine imkan sağladı.
Suudi ve BAE kuvvetlerinin, Husi isyancıları tarafından kontrol edilen son liman olan Hudeyda ile başkent Sanaa'nın bağlantısını kesmeye çalışmasıyla birlikte kayıplar her geçen gün artıyor. Oxfam, bu hafta yaptığı açıklamada, savaşta her üç saatte bir sivilin öldüğünü ve 1 Ağustos - 15 Ekim tarihleri arasında liman kentinde 136 çocuk ve 63 kadın dahil olmak üzere 575 sivilin öldürüldüğünü duyurdu. Çarşamba günü düzenlenen bir hava saldırısı, Hudeyda'da bir sebze pazarında 16 sivili öldürdü, yine bu ayki diğer saldırılarda, Husi kontrol noktasındaki iki otobüsün vurulmasıyla dördü çocuk 15 sivil öldü.
Suudi Arabistan ve BAE, yabancı gazeteciler ve diğer tarafsız tanıklar için erişimi zorlaştırdığı için Yemen'deki kayıplarla ilgili çok az bilgi dış dünyaya ulaşmaktadır. Suriye'deki savaşın aksine, Amerikan, İngiliz ve Fransız hükümetlerinin Yemen'de meydana gelen tahribata dikkat çekmek gibi bir niyeti yok, bu ülkeler Suudi müdahalesine diplomatik koruma sağlıyorlar. Ancak, birçok Yemenlinin ölümüne kasıtlı körlükleri, şimdi Suudi yetkililer tarafından kabul edilen 2 Ekim'de İstanbul'da gerçekleşen Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından, Suudi Arabistan'ın uluslararası bir eleştiri seline maruz kalmasının bir yan ürünü olarak daha fazla tepki çekmeye başlıyor.
Yemen'deki ölüm sayısına dair güvenilir rakamların yokluğu, yabancı güçlerin, sorumlusu oldukları bir insanî felakete yönelik suçlamaları geçiştirmelerini daha da kolaylaştırdı. Şu anda nüfusun yarısı anlamına gelen 14 milyon Yemenliyi tehdit eden insan yapımı bir kıtlığı önlemek için üst düzey BM yetkililerinin örgütün Güvenlik Konseyi'ne yaptıkları ısrarlı çağrılara rağmen durum bundan ibaret.
Kriz, yardım ve ithalat için bir can damarı olan Hudeyda şehrinin kuşatılmasıyla birlikte kötüleşti. Haziran ortasından bu yana, 570 bin insanı evlerinden kaçmaya zorlayan bir durum oluştu. BM insani yardım işleri sorumlusu Mark Lowcock 23 Ekim'de yaptığı açıklamada, “yıllardır hayatî desteklerle dayanan milyonlarca insanın bağışıklık sistemleri artık tam anlamıyla çöküyor, bu da onların, özellikle de yaşlıların, yetersiz beslenme, kolera ve diğer hastalıklara yenik düşme ihtimalini artırıyor” diye belirtiyor.
Ne kadar insanın açlığın zayıflatması sonucu öldüğünü tam olarak bilmek zordur, çünkü ölümlerin çoğu evde olur ve kayıtlara geçmezler. Bu, zaten yetersiz sağlık tesislerinin yarısının artık işlev görmediği Yemen'de özellikle geçerli, üstelik insanların çoğu çalışan tesisleri kullanmak için de oldukça fakir.
Savaştan kaynaklanan hayat kaybının kaydedilmesi ve yayınlanması aslında daha kolay olmalı ama bu durumun Yemen'de gerçekleşmemesi, uluslararası toplumun çatışmaya ilgisizliğinin de bir işaretidir. Carboni, ACLED'in Yemen basınından ve daha az ölçüde de uluslararası medyadan aldığı verilerle kara savaşında ve hava bombardımanlarında öldürülen sivillerin ve savaşçıların sayısını tespit edebildiğini söylüyor. ACLED ölüm sayısını hesaplamak için bu kaynakları, güvenilirliklerini dikkatlice değerlendirdikten sonra kullanıyor. Rakamlarda farklılıklar olduğunda, grup hesaplamalardan çok zarara uğrayanların iddialarını zarara yol açanların iddialarının önüne çekerek kullanıyor.
Kasıtlı olarak saldırıya uğrayan sivil hedefler ile çapraz ateşte yakalandıkları için ya da vurulduğunda askeri bir birim veya tesise yakın oldukları için ölen savaşçı olmayanlar arasında ayrım yapmak zor.
Profesör Martha Mundy, Yemen Savaşında Koalisyon Stratejileri: Hava Bombardımanı ve Gıda Savaşı kitabında Suudi Arabistan'ın gerçekleştirdiği bombalamaların bilinçli olarak gıda üretim ve depolama tesislerini hedef aldığını belirtiyor. Örneğin, Yemen'in Kızıldeniz kıyısında 220 kadar balıkçı teknesi yok edildi ve balık avı yarı yarıya azaldı.
ACLED, kayıpları saymaya başladığında savaş çoktan başlamıştı; bu nedenle, Ocak veya Şubat ayında yayınlanacak olan bulgularında yer alacak şekilde şimdi sadece 2015'teki yaşam kayıplarını araştırıyor.
Carboni şöyle devam ediyor; öldürülen kişi sayısındaki gidişat yükselme trendinde. Aralık 2017'den önce aylık toplam ölüm sayısı 2 binden azdı, ama o zamandan beri her zaman 2 binden fazla oldu. Öldürülenlerin neredeyse tamamı Yemenlilerdi, ancak ölenler arasında Suudi koalisyonu adına savaşan bin kadar Sudan askeri de bulunmaktadır.
Kaşıkçı olayı, Yemen'deki bu felaket savaşa ve Suudi Arabistan ile Prens Muhammed bin Salman'ın çatışmadaki rolüne uluslararası anlamda daha fazla odaklanılmasını sağladı. Ancak, koalisyonun kesin bir zafer kazanamaması ihtimaline rağmen, ABD, İngiltere veya Fransa'nın, krallığa ve BAE'ye yapılan askeri yardımda kesintiye gideceklerine dair hiçbir işareti yoktur.
Yemen savaşında yaşanan kıyımın gerçek faturasının ortaya çıkması çok uzun sürdü, fakat yine de bu fatura, öldürmeyi durdurmak için dış güçler üzerindeki baskıyı artırmaya yardımcı olabilir.
*Yazının orjinal başlığı: Yemen'deki ölü sayısı düşündüğümüzden beş kat daha ağır... Daha ne kadar sorumluluktan kaçınacağız?
**Patrick Cockburn'un www.counterpunch.org sitesindeki yazısını Ivana Benario ETHA için çevirdi.