22 Kasım 2024 Cuma

Van'da Rojin için meşaleli yürüyüş

Van'da bir araya gelen çok sayıda kadın Rojin için meşaleli yürüyüş gerçekleştirdi. Gülistan'dan Narin'e Rojin'e kaybedilen kadın ve çocukların anıldığı eylemde, kadın ve çocuğa yönelik şiddetin politik olduğunun altı çizildi. 

Kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan Rojin Kabaiş için kadınlar sokakları terk etmiyor. Kayboluşuna ilişkin sayısız soru işaretleri varken etkin bir soruşturma yürütülmeyen Rojin Kabaiş için adalet mücadelesi sürüyor. Kadın katliamını engellemeyen polisler ise adalet arayan kadınlara barikat kuruyor. 

Van Kadın Platformu ile Emek ve Demokrasi Platformu, Rojin Kabaiş için Aydın Perihan AVM önünde bir araya gelerek, meşaleli yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş öncesi polis, kitleyi ablukaya aldı. Kadınların direnişi sonucu polis ablukası kırılarak kitle, meşaleli yürüyüşünü Kent Meydanına kadar gerçekleştirdi. Yürüyüşte, "Rojin için adalet herkes için adalet, Rojin Kabaiş'e ne oldu" pankartının yanı sıra "Jin jiyan azadî", "Kadına şiddete hayır" dövizleri ve Kabaiş'in kara kalemle yapılmış fotoğrafı taşındı. Kitle, "Jin jiyan azadî" ve "Katillere barikat kadınlara değil" sloganları eşliğinde alkış ve zılgıtlarla yürüdü.

'ARAMALAR SORU İŞARETLERİYLE DOLU'
Kent Meydanına varan kitle burada açıklama yaptı. Kitle adına açıklamayı yapan Star Kadın Derneği üyesi Zeynep Tağtekin, "Ülke kadın ve çocuk mezarlığı olarak anılmaya, kadınlar bu ülkede her gün güvencesiz bir yaşamın içine itilmeye devam ediyor" dedi. Rojin Kabaiş'in 27 Eylül'de daha iyi bir yaşamın kapılarını aralamak için üniversiteye kayıt olduğunu söyleyen Tağtekin, "Bize yıllardır güvenli diye sunulan, kolluk kuvvetlerinin elini kolunu sallayarak gezdiği bir kampüsün sahilinde kayboldu Rojin. Kaybolduğu günün ertesinde STK'ların ve kadınların ısrarıyla başlayan arama çalışmaları Rojin'in kaybolması kadar soru işaretiyle doluydu ve biz kadınlar Rojin aranırken en fazla 'Etkin soruşturma yürütülüyor mu' sorusunu sorduk. Çünkü önümüzde izlerinin kaybolmasına izin verilen Gülistan Doku, Narin gibi örnekler vardı. Ve bu ülkede kadınların ve çocukların kaybolması ne kadar kolaysa bulunması o kadar zordu" diye ifadelerini kullandı.

'POLİTİK BİR SORUN'
Bir kez daha kadın cinayetlerinin gölgesinde, karanlık tabloyu konuşmak zorunda kaldıkların ifade eden Tağtekin, "Türkiye'de ve Kürdistan'da her gün bir kadın daha devletin, yargının, kolluk kuvvetlerinin ve ataerkil düzenin ihmalleri ve iş birliğiyle katlediliyor. Kadına yönelik şiddet münferit olaylar değil, sistematik ve politik bir sorundur. Bu düzen, kadınları korumamakta ısrarcıdır çünkü kadınların hayatları üzerinden inşa edilen erkek egemen sistem ayakta tutulmak isteniyor. Kürdistan'da olağanüstü güvenlik önlemleriyle karşımıza dikilen sistem kadınları korumak söz konusu olduğunda bütün ikiyüzlülüğüyle karşımızda duruyor. Bu yüzden bugün buradayız ve çürüttüğünüz yasalardan ve yalnızca sisteminizi koruyan güvenlik güçlerinizden çok birbirimize güveniyoruz. Kadınların öldürülmesine, şiddet görmesine göz yumanlar, bu sistemin en büyük ortaklarıdır. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenememesinin nedeni; devletin, failleri koruyan cezasızlık politikalarıdır. Failler, mahkemelerde iyi hal indirimleriyle ödüllendirilirken, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalar yok sayılarak kadınların yaşam hakları hiçe sayılmaktadır. Kadınları koruyan yasaların etkin bir şekilde uygulanmaması, her bir kadın cinayetinin faili olarak bu sistemi göstermektedir" dedi.

'SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ'
Kadınların yaşam haklarına kasteden bu ataerkil düzene karşı seslerini yükselttiklerini belirten Tağtekin, "Bu mücadele sadece kadınların değil, özgürlüğü ve eşitliği savunan herkesin mücadelesidir. En başta yerel yönetimler kadınları hedef alan her türlü şiddete karşı sıfır tolerans politikası uygulamalıdır. Kadınları korumak, kolluk güçlerinin keyfine bırakılacak bir mesele değildir. Bu şehirde bir kadının canı tehdit altındaysa, bunun sorumlusu tüm sistemdir. Bu yüzden ilçelerinden, büyükşehire kadar belediyelerimiz şiddete uğrayan, tehdit edilen her kadının yanında olacak. Şiddet gören kadınlar için sığınma evleri, hukuki destek ve psikolojik danışmanlık hizmetleri artırılırken, kadınların ekonomik olarak bağımsız olabilmeleri için iş imkanları yaratılacak" ifadelerini kullandı.

'ROJİN'E NE OLDU'
Kadınların yaşam hakkının, politik bir mesele olarak kabul edilmesi gerektiğini dile getiren Tağtekin konuşmasını şöyle sürdürdü: "Devletin ve yerel yönetimlerin görevi, kadınları koruyacak gerçekçi politikalar üretmek ve bu politikaları hayata geçirmektir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, bu coğrafyanın kaderi olamaz ve olmayacaktır. Yaşamın her alanında eşit, özgür ve onurlu bir şekilde var olabilmemiz için mücadele etmeye, meydanlarda 'Gülistan Doku nerede', 'Rojin Kabaiş'e ne oldu?' demeye devam edeceğiz."

Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.