EMEK
Uzun çalışma saatleri iş cinayetlerinin başlıca sebebi
İSİG: Taşeron ve geçici çalışma biçimleri ile işçilerin güvencesiz koşullarda, sağlıklarını ve güvenliklerini tehlikeye atacak biçimde ve ucuza çalışması yasal kılıfla destekleniyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) Ankara'da yaptığı İşçilerin Sağlığı ve Güvenliği Araştırması, iş kazalarının uzun çalışma koşullarına bağlı gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre işçilerin yüzde 48,5’i 1-8 saat arası çalışırken, yüzde 38,6’sı 9-10 saat, yüzde 11,03’ü 11-12 saat, yüzde 1,84’ü ise 13 saat ve üzerinde çalışıyor.
İş kazalarının dörtte birinin 9'uncu çalışma saati ve sonrasında gerçekleştiği göz önüne alındığında veriler, iş kazalarının önemli nedenlerinden birinin uzun çalışma saatleri olduğunun göstergesi.
İSİG, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi almamış olmanın ve güvencesiz koşullarda çalışmanın iş cinayetlerinin en büyük nedenleri olduğunu belirtiyor.
Emekçiler hem ağır koşullarda çalışmakta hem de çalıştıkları işle elde ettikleri gelir yeterli olmadığı için ikinci, kimi zaman da üçüncü bir işte daha çalışıyor. İşçinin ek iş yapması ise işçinin sağlığı ve güvenliği bakımından hem çalışma süresinin uzaması hem de dinlenme süresini de çalışarak geçirmek zorunda kalması nedeniyle çifte risk oluşturuyor.
Ayrıca işçilerde mesaiye kalma durumu ve işçinin onayı alınmadan mesaiye bırakılması durumu oldukça yaygın. İşçilerin yüzde 68’i mesaiye kaldıklarını belirtirken, mesaiye kalan işçilerin yüzde 34’ü kendilerinin onayı alınmadan mesai yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Araştırmada yer alan veriler özetle şu şekilde:
SİGORTASIZ ÇALIŞMAYLA İŞÇİNİN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİYLE OYNANIYOR
İşçilerin sigortasız bir işte çalışması, sağlığını ve güvenliğini tehlikeye düşüren koşulların başında gelmektedir. Sosyal güvenlik koruması olmayan işçinin en temel sağlık ve güvenlik hakları dahil gasp edilmekte, işçi bunun karşısında çoğunlukla hakkını arayamamaktadır. Dahası sigortasız çalışılan işlerin güvencesiz ve ucuza çalışılan işler olması, işçinin sağlığı ve güvenliğini tehlikeye düşürmektedir. Çalışmamıza katılan işçilerin yüzde 13’ü sigortasız işlerde çalışmaktadır. Sigortasız çalışan işçilerin %60’ı son 1 yılda işyerlerinde iş kazası yaşandığını ifade etmiştir.
Sigortasız işlerde çalışan işçiler bakımından işyerinde koruyucu donanım ve ekipmanların verilmesi de diğer işçilere nazaran oldukça düşüktür. Sigortasız çalışan işçilerin yüzde 51’i işyerlerinde koruyucu donanım ve ekipmanların temin edilmediğini söylerken yüzde 3’ü bu konuda bir bilgilerinin olmadığını söylemiştir.
TAŞERON VE GEÇİCİ İŞÇİLERİN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİÇE SAYILIYOR
İşçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından en önemli belirleyenlerden birisi çalışma biçimidir. Türkiye’de özellikle 2000’li yıllarda yaygınlaşan taşeron ve geçici çalışma biçimleri ile işçilerin güvencesiz koşullarda, sağlıklarını ve güvenliklerini tehlikeye atacak biçimde ve ucuza çalışması yasal kılıfla desteklenmektedir. Pek çok taşeron ve geçici işçi çalışma biçiminin getirdiği güvencesiz koşullar yüzünden yapmaması gereken işleri yapmış, aynı işi kadrolu işçilerden çok daha ucuza yapmış, kuralsız bir şekilde çalıştırılırken iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş ya da iş kazaları ve meslek hastalıkları ile sağlığına ve güvenliğine zarar verilmiştir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİ VERİLMİYOR
İşyerlerinde işverenin çalışan işçilerin işkolunun tehlike durumuna göre yasa gereği zorunlu olarak vermesi gereken iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmemekte, kağıt üzerinde verilmekte ya da eksik verilmektedir. Bunların yanı sıra eğitimlerin içerikleri de oldukça sorunludur. “İşçiyi korumak” işlevli yürümeyen eğitimlerin, işçinin sağlığını ve güvenliğini koruduğunu söylemek de güçtür. Dahası, bu eğitimlerin uygun ve iyi verildiği düşünülse bile, çalışma koşullarının güvencesizliği asıl belirleyen olmakta, işçinin tehlike ve riskler konusundaki bilgisi tek başına işçiyi korumaya yetmemektedir. İşçilerin üçte biri bu eğitimi almamışken, işçilerin verdiği yanıtlardan eğitimin içeriği, periyodu, işlevinin de oldukça problemli yürüdüğü görülmektedir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI İŞLEMİYOR
İşyerlerinde “iş sağlığı ve güvenliği kurulları” yasal olarak 50’den fazla çalışan olan işyerlerinde kurulması gereken, çalışan ve işveren temsilcileri ile birlikte işyerinin işçi sağlığı ve iş güvenliğini ilgilendiren konularda karar alması gereken kuruldur. Ancak araştırmamız, düzenli aralıklarla işlemesi gereken bu kurulların işyerlerinde çoğunlukla yalnızca kağıt üzerinde göstermelik işlediğini, işçilerin çoğunun bu kurulun varlığından dahi haberdar olmadığını göstermektedir. Bunun yanında, bu kurullar düzenli işlese dahi sendikanın olmadığı yerlerde kurullara katılacak “çalışan temsilcisi” çoğu kez işverenin isteği doğrultusunda seçilen ve işlevsizleştiren, herhangi bir söz söyleme ya da talepte bulunma olanağı olmayan bir pozisyondadır.
Bu kurulların göstermelik işleyişi, bu kurullarda işçilerin söz sahibi olamaması ve çalışan temsilcilerinin çoğunlukla işveren tarafından seçilmesi işçilerin güvencesiz koşullarıyla birebir alakalıdır. Sendikalı işyerlerinde bu kurulların görece daha iyi işlediğini görüyoruz. Sendikalı sendikasız İşçilerin yüzde 47’si işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu olduğunu söylerken, yüzde 33’ü iş sağlığı ve güvenliği kurulu olmadığını, yüzde 20’si ise bu konuda bir bilgilerinin olmadığını söylemektedir. Bilgisi olmadığını söyleyen yüzde 20’lik kesimin işyerlerinde bu kurulların sağlıklı işlediğini söylemek mümkün değildir.
İŞYERİ HEKİMİ VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI ÇALIŞTIRILMIYOR
İşyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları yasaca işyerinin sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirleri almak, işvereni bu konuda uyarmakla yükümlü kılınmışken araştırmamızda, işçilerin önemli bir kısmı işyerlerinde bir işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının bulunmadığını ifade etmiştir. Elbette ki tek başına işçinin beyanı o işyerinde işyeri hekimi ya da iş güvenliği uzmanı olup olmadığını göstermez. Ancak işçinin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının varlığından haberdar olmayışı ilgili işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği profesyonellerinin eliyle etkili bir müdahalede bulunulmadığının göstergesidir.
Araştırmaya katılan emekçilerin yüzde 28’i işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunmadığını söylemiştir. Yüzde 19’u ise işyerlerinde bir işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunup bulunmadığı konusunda bilgilerinin olmadığını ifade etmiştir. Çalıştığı işyerinde İSİG profesyoneli olduğunu söyleyenlerin oranı ancak yüzde 53’dür. İşçilerin yarısının bu soruya “olumsuz” yanıt vermesi işyerlerinde iş güvenliği ve işyeri hekimi istihdam edilmediğinin, edilen yerlerde de sistemin sorunlu işlediğinin göstergesidir.
İŞÇİLER İŞYERİNDEKİ TEHLİKE VE RİSKLERE KARŞI KORUNMASIZ
Araştırmamıza katılan işçilerin önemli bir kısmı işyerindeki tehlike ve riskleri bildiğini ifade etmektedir (Yüzde 78). Yüzde 15’i çalışırken karşı karşıya olduğu tehlike ve riskleri bilmediğini ifade ederken, yüzde 7’si bu konuda herhangi bir fikirlerinin olmadığını ifade etmiştir. Tehlike ve riskleri bilmeyenleri “bilgim yok” ve “hayır” ifadeleri ile birlikte değerlendirdiğimizde 5 işçiden birisinin işyerinde kendisini bekleyen tehlike ve riskler konusunda bilgisinin olmadığı görülmektedir.
İŞÇİYE KİŞİSEL KORUYUCU VE DONANIM EKİPMANLARINI VERİLMİYOR
Araştırmaya katılan emekçilerin yüzde 34’ü çalışırken verilmesi gereken koruyucu donanım ve ekipmanların verilmediğini, yüzde 18’i ise bu konuda bir bilgilerinin olmadığını ifade etmiştir. Bu iki yanıt birlikte değerlendirildiğinde işçilerin yarısından fazlasına kişisel koruyucu ve donanım ekipmanlarının verilmediği sonucu ortaya çıkmıştır.
Dahası, işçilerin tehlike ve riskler konusundaki değerlendirmelerinde olduğu gibi, bu ekipmanların sağlandığını ifade eden işçilere verilen kişisel koruyucu ve donanım ekipmanlarının ancak temel düzeyde karşılandığı ortaya çıkmaktadır.
İŞ KAZALARI VE İŞ CİNAYETLERİ RUTİN HALE GELDİ
Araştırmamız, emekçilerin pek çoğunun çalışma hayatında en az 1 kez iş kazası yaşadığını, işyerinde son 1 yılda iş kazası yaşanma sıklığını ve uzuv kayıplı iş kazalarının, iş cinayetlerinin yaygınlığını göstermektedir. Bunun yanında kaza ve cinayetlerin ardından işyerlerinde başka bir kaza ya da cinayet yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınmadığı da görülmektedir.
İşçilerin yarıya yakını (yüzde 44’ü ) son bir yılda çalıştığı işyerinde iş kazası yaşandığını, yüzde 38’i ise iş kazası yaşanmadığını söylemektedir. İşçilerin yüzde 18’inin ise işyerinde son bir yıl içerisinde iş kazası yaşanıp yaşanmadığı ile ilgili bir bilgisi yoktur.
İşyerinde yaşanan iş kazası ile ilgili bir bilgisi olmayanlar göz ardı edildiğinde dahi, işçilerin yarıya yakınının işyerinde, son 1 yılda iş kazası yaşanmıştır. İşyerlerinde uzuv kayıplı iş kazası yaşanıp yaşanmadığı sorusuna ise emekçilerin ancak yüzde 60 “hayır” yanıtını vermiştir.
Emekçilerin iş kazası ya da iş cinayeti yaşamasının rutin ve sıradan hale geldiği bir çalışma rejimi yaygınlaşmaktadır. Araştırmaya katılan her 10 emekçiden 3’ü çalışma yaşamları boyunca en az 1 kez iş kazası yaşamıştır. Her 100 işçiden en az 15’i işyerinde yaşanan bir iş cinayetine tanık olduğunu ya da duyduğunu ifade etmiştir.
Araştırmaya göre işçilerin yüzde 48,5’i 1-8 saat arası çalışırken, yüzde 38,6’sı 9-10 saat, yüzde 11,03’ü 11-12 saat, yüzde 1,84’ü ise 13 saat ve üzerinde çalışıyor.
İş kazalarının dörtte birinin 9'uncu çalışma saati ve sonrasında gerçekleştiği göz önüne alındığında veriler, iş kazalarının önemli nedenlerinden birinin uzun çalışma saatleri olduğunun göstergesi.
İSİG, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi almamış olmanın ve güvencesiz koşullarda çalışmanın iş cinayetlerinin en büyük nedenleri olduğunu belirtiyor.
Emekçiler hem ağır koşullarda çalışmakta hem de çalıştıkları işle elde ettikleri gelir yeterli olmadığı için ikinci, kimi zaman da üçüncü bir işte daha çalışıyor. İşçinin ek iş yapması ise işçinin sağlığı ve güvenliği bakımından hem çalışma süresinin uzaması hem de dinlenme süresini de çalışarak geçirmek zorunda kalması nedeniyle çifte risk oluşturuyor.
Ayrıca işçilerde mesaiye kalma durumu ve işçinin onayı alınmadan mesaiye bırakılması durumu oldukça yaygın. İşçilerin yüzde 68’i mesaiye kaldıklarını belirtirken, mesaiye kalan işçilerin yüzde 34’ü kendilerinin onayı alınmadan mesai yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Araştırmada yer alan veriler özetle şu şekilde:
SİGORTASIZ ÇALIŞMAYLA İŞÇİNİN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİYLE OYNANIYOR
İşçilerin sigortasız bir işte çalışması, sağlığını ve güvenliğini tehlikeye düşüren koşulların başında gelmektedir. Sosyal güvenlik koruması olmayan işçinin en temel sağlık ve güvenlik hakları dahil gasp edilmekte, işçi bunun karşısında çoğunlukla hakkını arayamamaktadır. Dahası sigortasız çalışılan işlerin güvencesiz ve ucuza çalışılan işler olması, işçinin sağlığı ve güvenliğini tehlikeye düşürmektedir. Çalışmamıza katılan işçilerin yüzde 13’ü sigortasız işlerde çalışmaktadır. Sigortasız çalışan işçilerin %60’ı son 1 yılda işyerlerinde iş kazası yaşandığını ifade etmiştir.
Sigortasız işlerde çalışan işçiler bakımından işyerinde koruyucu donanım ve ekipmanların verilmesi de diğer işçilere nazaran oldukça düşüktür. Sigortasız çalışan işçilerin yüzde 51’i işyerlerinde koruyucu donanım ve ekipmanların temin edilmediğini söylerken yüzde 3’ü bu konuda bir bilgilerinin olmadığını söylemiştir.
TAŞERON VE GEÇİCİ İŞÇİLERİN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİÇE SAYILIYOR
İşçi sağlığı ve iş güvenliği bakımından en önemli belirleyenlerden birisi çalışma biçimidir. Türkiye’de özellikle 2000’li yıllarda yaygınlaşan taşeron ve geçici çalışma biçimleri ile işçilerin güvencesiz koşullarda, sağlıklarını ve güvenliklerini tehlikeye atacak biçimde ve ucuza çalışması yasal kılıfla desteklenmektedir. Pek çok taşeron ve geçici işçi çalışma biçiminin getirdiği güvencesiz koşullar yüzünden yapmaması gereken işleri yapmış, aynı işi kadrolu işçilerden çok daha ucuza yapmış, kuralsız bir şekilde çalıştırılırken iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş ya da iş kazaları ve meslek hastalıkları ile sağlığına ve güvenliğine zarar verilmiştir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİ VERİLMİYOR
İşyerlerinde işverenin çalışan işçilerin işkolunun tehlike durumuna göre yasa gereği zorunlu olarak vermesi gereken iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmemekte, kağıt üzerinde verilmekte ya da eksik verilmektedir. Bunların yanı sıra eğitimlerin içerikleri de oldukça sorunludur. “İşçiyi korumak” işlevli yürümeyen eğitimlerin, işçinin sağlığını ve güvenliğini koruduğunu söylemek de güçtür. Dahası, bu eğitimlerin uygun ve iyi verildiği düşünülse bile, çalışma koşullarının güvencesizliği asıl belirleyen olmakta, işçinin tehlike ve riskler konusundaki bilgisi tek başına işçiyi korumaya yetmemektedir. İşçilerin üçte biri bu eğitimi almamışken, işçilerin verdiği yanıtlardan eğitimin içeriği, periyodu, işlevinin de oldukça problemli yürüdüğü görülmektedir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI İŞLEMİYOR
İşyerlerinde “iş sağlığı ve güvenliği kurulları” yasal olarak 50’den fazla çalışan olan işyerlerinde kurulması gereken, çalışan ve işveren temsilcileri ile birlikte işyerinin işçi sağlığı ve iş güvenliğini ilgilendiren konularda karar alması gereken kuruldur. Ancak araştırmamız, düzenli aralıklarla işlemesi gereken bu kurulların işyerlerinde çoğunlukla yalnızca kağıt üzerinde göstermelik işlediğini, işçilerin çoğunun bu kurulun varlığından dahi haberdar olmadığını göstermektedir. Bunun yanında, bu kurullar düzenli işlese dahi sendikanın olmadığı yerlerde kurullara katılacak “çalışan temsilcisi” çoğu kez işverenin isteği doğrultusunda seçilen ve işlevsizleştiren, herhangi bir söz söyleme ya da talepte bulunma olanağı olmayan bir pozisyondadır.
Bu kurulların göstermelik işleyişi, bu kurullarda işçilerin söz sahibi olamaması ve çalışan temsilcilerinin çoğunlukla işveren tarafından seçilmesi işçilerin güvencesiz koşullarıyla birebir alakalıdır. Sendikalı işyerlerinde bu kurulların görece daha iyi işlediğini görüyoruz. Sendikalı sendikasız İşçilerin yüzde 47’si işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu olduğunu söylerken, yüzde 33’ü iş sağlığı ve güvenliği kurulu olmadığını, yüzde 20’si ise bu konuda bir bilgilerinin olmadığını söylemektedir. Bilgisi olmadığını söyleyen yüzde 20’lik kesimin işyerlerinde bu kurulların sağlıklı işlediğini söylemek mümkün değildir.
İŞYERİ HEKİMİ VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI ÇALIŞTIRILMIYOR
İşyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları yasaca işyerinin sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirleri almak, işvereni bu konuda uyarmakla yükümlü kılınmışken araştırmamızda, işçilerin önemli bir kısmı işyerlerinde bir işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının bulunmadığını ifade etmiştir. Elbette ki tek başına işçinin beyanı o işyerinde işyeri hekimi ya da iş güvenliği uzmanı olup olmadığını göstermez. Ancak işçinin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının varlığından haberdar olmayışı ilgili işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği profesyonellerinin eliyle etkili bir müdahalede bulunulmadığının göstergesidir.
Araştırmaya katılan emekçilerin yüzde 28’i işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunmadığını söylemiştir. Yüzde 19’u ise işyerlerinde bir işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunup bulunmadığı konusunda bilgilerinin olmadığını ifade etmiştir. Çalıştığı işyerinde İSİG profesyoneli olduğunu söyleyenlerin oranı ancak yüzde 53’dür. İşçilerin yarısının bu soruya “olumsuz” yanıt vermesi işyerlerinde iş güvenliği ve işyeri hekimi istihdam edilmediğinin, edilen yerlerde de sistemin sorunlu işlediğinin göstergesidir.
İŞÇİLER İŞYERİNDEKİ TEHLİKE VE RİSKLERE KARŞI KORUNMASIZ
Araştırmamıza katılan işçilerin önemli bir kısmı işyerindeki tehlike ve riskleri bildiğini ifade etmektedir (Yüzde 78). Yüzde 15’i çalışırken karşı karşıya olduğu tehlike ve riskleri bilmediğini ifade ederken, yüzde 7’si bu konuda herhangi bir fikirlerinin olmadığını ifade etmiştir. Tehlike ve riskleri bilmeyenleri “bilgim yok” ve “hayır” ifadeleri ile birlikte değerlendirdiğimizde 5 işçiden birisinin işyerinde kendisini bekleyen tehlike ve riskler konusunda bilgisinin olmadığı görülmektedir.
İŞÇİYE KİŞİSEL KORUYUCU VE DONANIM EKİPMANLARINI VERİLMİYOR
Araştırmaya katılan emekçilerin yüzde 34’ü çalışırken verilmesi gereken koruyucu donanım ve ekipmanların verilmediğini, yüzde 18’i ise bu konuda bir bilgilerinin olmadığını ifade etmiştir. Bu iki yanıt birlikte değerlendirildiğinde işçilerin yarısından fazlasına kişisel koruyucu ve donanım ekipmanlarının verilmediği sonucu ortaya çıkmıştır.
Dahası, işçilerin tehlike ve riskler konusundaki değerlendirmelerinde olduğu gibi, bu ekipmanların sağlandığını ifade eden işçilere verilen kişisel koruyucu ve donanım ekipmanlarının ancak temel düzeyde karşılandığı ortaya çıkmaktadır.
İŞ KAZALARI VE İŞ CİNAYETLERİ RUTİN HALE GELDİ
Araştırmamız, emekçilerin pek çoğunun çalışma hayatında en az 1 kez iş kazası yaşadığını, işyerinde son 1 yılda iş kazası yaşanma sıklığını ve uzuv kayıplı iş kazalarının, iş cinayetlerinin yaygınlığını göstermektedir. Bunun yanında kaza ve cinayetlerin ardından işyerlerinde başka bir kaza ya da cinayet yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınmadığı da görülmektedir.
İşçilerin yarıya yakını (yüzde 44’ü ) son bir yılda çalıştığı işyerinde iş kazası yaşandığını, yüzde 38’i ise iş kazası yaşanmadığını söylemektedir. İşçilerin yüzde 18’inin ise işyerinde son bir yıl içerisinde iş kazası yaşanıp yaşanmadığı ile ilgili bir bilgisi yoktur.
İşyerinde yaşanan iş kazası ile ilgili bir bilgisi olmayanlar göz ardı edildiğinde dahi, işçilerin yarıya yakınının işyerinde, son 1 yılda iş kazası yaşanmıştır. İşyerlerinde uzuv kayıplı iş kazası yaşanıp yaşanmadığı sorusuna ise emekçilerin ancak yüzde 60 “hayır” yanıtını vermiştir.
Emekçilerin iş kazası ya da iş cinayeti yaşamasının rutin ve sıradan hale geldiği bir çalışma rejimi yaygınlaşmaktadır. Araştırmaya katılan her 10 emekçiden 3’ü çalışma yaşamları boyunca en az 1 kez iş kazası yaşamıştır. Her 100 işçiden en az 15’i işyerinde yaşanan bir iş cinayetine tanık olduğunu ya da duyduğunu ifade etmiştir.