Üyeden Yargıtay 14. Ceza Dairesi'ne şerh: Kadın beyanını esas alın
Bursa'da cinsel taciz davasında sanığın "babacan tavırla hareket edip etmediğinin yeterince araştırılmadığını" öne süren Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin kararına bir üye şerh koydu. En hassas suçların cinsel istismar ve saldırı suçları olduğunu vurgulayan üye, kadın beyanının esas alınmadığı gerektiğinin altını çizdi.
Bursa'da bir kamu kurumunun müdürü, bir kadın memura odasında cinsel tacizde bulundu. Genç kadının olayı yargıtaya taşımasının ardından, Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "basit cinsel saldırı" davasında taciz eden erkek mahkum edildi.
Sanık müdür kararı temyiz etti. Yargıtay 14. Ceza Dairesi "kalça elleme yoluyla" cinsel saldırıda bulunan müdürün "babacan tavırla hareket edip etmediğinin yeterince araştırılmadığını" öne sürdü.
Karara şerh koyarak karşı oy kullanan Yargıtay 14. Ceza Dairesi üyesi ise manifesto niteliğinde ifadeler kullandı.
'EN HASSAS SUÇLAR CİNSEL İSTİSMAR VE CİNSEL SALDIRI SUÇLARIDIR'
Mahkeme kararının onaylanması gerektiğinde görüş belirten üye, şunları söyledi: "Ceza yargılamasının esas amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu bakımdan hakim davayı muhakeme kuralları gereğince huzurunda görecek, olayı ilk günkü haline götürecek bu konuda yüz yüzelik ilkeleri gereğince sanık ile mağduru dinleyecek ve gözlemleyecek, elde ettiği delillerle vicdani kanaati ile hüküm kuracaktır. Delil tüm davalarda hükme ulaştıracak kurucu unsurdur. Bu bakımdan en hassas suçlar cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarıdır. Bu suçlarda mağdur ile sanık arasında geçen eylem genellikle yapısı gereği tanık olmadan ve bariz delil bırakılmadan işlenen suçlardır. Bu açıdan Yargıtayca davanın temelini oluşturan delillerden en önemlileri, mağdur beyanı, doktor raporları, psikolojik inceleme evrakları, sanık ve mağdurun bulundukları çevre, aralarındaki yakınlık ve husumet incelemeleri olarak kabul edilmiştir. Öte yandan tanıdık kişiler (akraba, komşu, öğretmen, iş arkadaşı, amir v.b) tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar ve saldırı vakalarında mağdurların bu kişilerle olan geçmiş ilişkileri, yakınlık düzeyleri olay öncesi ilişkilenme biçimleri ve daha sonra mağdur ile aynı çevrede kalmaya devam etmeleri sebebiyle ivedi biçimde şikayette bulunmamaları mağdurun aleyhine yorumlanmamalıdır. Çünkü bu kişiler hakkında yasal müracaatta bulunma konusunda tereddüt yaşadıkları ve yabancı failler konusunda gösterdikleri kararlılıkları kimi zaman gösteremedikleri bilinen bir gerçeklik olarak kabul edilmiştir. Sanığın bir kamu kurumu şubesinde müdür, katılanın da aynı şubede memur olarak çalıştıkları, o sebeple sürekli bir araya geldikleri, katılanın iddiasına göre sanığın zaman zaman 'Maşallah, çok güzelsin, fıstık gibisin' şeklinde kendisine laf attığı, olayın olduğu gün iş yeri kapısında karşılaştıkları sırada sanığın katılanın kalçasını ellediği ve katılanın karşı çıkması üzerine sanığın 'Sen benim kızım gibisin' diyerek olayı geçiştirmeye çalıştığı ancak bu olay sonrası katılanın ağlamaya başladığı ve olayı diğer arkadaşlarına anlattığı ortadadır. Son olayın oluş şeklinin dinlenen tanıklara mağdur tarafından hemen aktarıldığı, tanıklar K6, K5 ve K4 tarafından benzer şekilde doğrulandığı gibi o sırada şifre almak için şubede bulunduğu anlaşılan tanık K3'ün da olayı doğruladığı anlaşılmakla katılanın sanığı suçlaması için aralarında başkaca geçmişe dayalı bir husumetin bulunmaması da dikkate alındığında, sanığın olay günü katılana yönelik sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı suçunu işlediği sabit olduğundan mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir."