4 Ekim 2024 Cuma

'Tecrit saldırısına topyekun mücadele ile yanıt vermeliyiz'

İmralı'da Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması için tutsaklar, 34. gündür açlık grevinde. Hapishanelerdeki hak ihlalleri ve tecridin, ezilen işçi ve emekçilere yönelik saldırılardan bağımsız olmadığına dikkat çeken ÖTSP, Alınteri ve Partizan, "Saldırıya dışarından topyekun mücadele ile karşılık vermeliyiz" dedi, dayanışma çağrısı yaptı.

PKK ve PAJK davası tutsakları, İmralı'da tutuklu olan Abdullah Öcalan'a yönelik tecride son verilmesi için bir kez daha açlık grevi direnişine başladı. 27 Kasım'da başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevi direnişi 34. gününde.

Tutsaklar, tecridin sona erdirilmesinin yanı sıra hapishanelerde insanlık dışı uygulamalara da son verilmesini istiyor.

Hapishanelerdeki tecridin aslında toplumun tüm kesimlerine yönelik bir devlet politikası olduğunu kaydeden Partizan, ÖTSP ve Alınteri, topyekun bir mücadele örülmesi gerektiğine dikkat çekti.

PARTİZAN: MÜCADELENİN AKTİF GÜNDEMİ HALİNE GETİRMEK GÖREVİMİZ
27 Kasım'da başlayan direnişi selamlayan Partizan'dan Sinem Özkan, "Faşizm özellikle pandemi sürecinde ezilenlere dönük topyekun bir saldırı içerisinde. AKP-MHP iktidarı birçok alanda kazanılmış hakları pandemi bahanesiyle gasp ediyor ve bu gasbı kalıcılaştırmayı hedefliyor. Bunun en somut örneklerinden biri de bugün hapishanelerde yaşanıyor. Hapishanelerde tecrit hali hazırda zaten en üst boyutta yaşanıyor. Devlet tarafından pandemi süreci de bu tecrit uygulamalarını derinleştiren ve buna paralel diğer birçok hakkın gasp edilmesine doğru genişletilen bir biçimde işletiliyor" dedi.

Tutsakların direnişinin önemli bir yerde durduğunu ifade eden Özkan, "Faşizmin topyekun saldırısı ile karşı karşıyayız. Bu anlamda topyekun bir karşı koyuşu örgütlemek, devrimci dinamikleri bir araya getirmek, kazanım elde etmek için önemli bir yerde durmaktadır" diye vurguladı.

"Hapishanelerde başlayan bu direniş, 'dışarıda' devam eden mücadeleyede bir soluk olma niteliği taşımaktadır" diye kaydeden Özkan, şunları söyledi: "Ve aslında hapishanelerde başlayan bu direniş diğer toplumsal dinamiklerle ne kadar buluşabilirse, eylem taleplerinin de yaşam bulma potansiyeli o kadar artacaktır. Bu nedenle direnişle buluşma, bütünleşme onların taleplerini haykırma görevi bizlere aittir aslında. Bu yüzden açlık grevi direnişini, bugün dışarıda da akan mücadelenin aktif bir gündemi haline getirmeyi güncel görevimiz olarak görüyoruz.

Dayanışma ve faşizme karşı ortak karşı koyuşun ne derece önemli olduğunu hapishanelerde kazanıma ulaşmış birçok direnişten biliyoruz. Bir önceki açlık grevi direnişi, tutsakların 200 günlük ortak direnişi ve ödenen bedeller neticesinde kazanımla sonuçlanmıştı. Bugün de hem hapishanelerdeki tüm politik tutsakların hem de devrimci tüm öznelerin süreci sahiplenmesiyle, bu direniş de kazanım getirecektir."

ÖTSP: TOPYEKUN SALDIRIYI, TOPYEKUN MÜCADELE İLE PÜSKÜRTMELİYİZ
Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu'ndan (ÖTSP) Hüseyin İldan, bugüne kadar hapishanelerde hak ihlallerine karşı defalarca açlık grevi direnişlerinin gerçekleştirildiğini hatırlattı. İldan, "Hapishaneler hak ihlalleri ve saldırılarla hep gündem oldu, ancak buna karşı direnişler de önemli bir yerde duruyor. 2020 yılı da tutsakların direnişlerinin yaşandığı bir yıl oldu" dedi.

Tutsakların, 2021 yılını tecride karşı başlattıkları açlık grevi direnişi ile karşıladıklarını hatırlatan İldan, "Kürt politik tutsaklar bir kez daha, yıllardır Kürt halkının önderi Öcalan üzerinde sürdürülen tecride karşı açlık grevinde. Bu tecrit sadece İmralı'ya yönelik değil, tüm Kürt halkına ve aslında tüm halklara yönelik. Bu nedenle dışarıda bu politikaya karşı topyekun bir mücadele verilmesi gerekiyor" dedi.

Tecride karşı mücadelenin devletin ezilenlere yönelik saldırılarına karşı verilen mücadeleden, antifaşist mücadeleden ayrı olmadığını ifade eden İldan, şunları söyledi: "Bu saldırı işçi sınıfının sefalet ücretine mahkum edilmesinden, kadınlara yönelik saldırılardan, ezilenlere yönelik saldırılardan ayrı değildir. Devlet, tecrit politikası ile devrimci tutsakları yok etmek istiyor. Eğer toplum, tutsakların sesine ses katmazsa siyasal iktidarın saldırılarını püskürtmek zor olur. Devletin topyekun saldırılarına, içeriden ve dışarıdan topyekun bir mücadele ile karşı koymalıyız."

ALINTERİ: TALEPLER VE DİRENİŞ EN GENİŞ KESİMLERE ULAŞTIRILMALI
"Tarihin hiçbir döneminde siyasi tutsakların yaşadığı tecrit politikaları, dışarıda işçi sınıfına yönelik saldırılardan bağımsız olmadı" diyen Alınteri'den Uğur Karadaş da, "İmralı'daki ağırlaştırılmış tecritle Kürt halkının direnişi yok edilmek isteniyor. Demirtaş'ın serbest bırakılmaması, Leyla Güven'in bugün tutuklanması, taciz ve tecavüzlere karşı alınan tutum, tecrit politikasından bağımsız değil. Aynı zamanda dışarıda halka yaşatılmak istenen tecritten de bağımsız değil" şeklinde konuştu.

Devletin topyekun saldırısının, topyekun mücadele ile kırılabileceğini ifade eden Karadaş, "Sadece içeride tutsakların bedel ödemesiyle sonuç alınamayacaktır. Bu talepler ve direniş en geniş kesimlerle buluşmalı. Bir kitle dinamiği ile buluşmadığı sürece kazanım elde etmesi güçtür. Bu anlamda devrimcilerin, sosyalistlerin tutsakların taleplerini en geniş kesimlere yayması gerekiyor. Güçlü bir mücadele olursa Öcalan ve toplum üzerindeki tecrit kırılabilir. Devletten 'demokrasi', 'insan hakları' beklemek ham hayalciliktir. Ama biz mücadelemizle bunu sağlayabiliriz."