Suruç katliamı 9. yılında: Adalet mücadelesini ancak birleşerek kazanabiliriz
Suruç katliamının 9. yılında ETHA'ya konuşan katliamda yaralanan ESP PM üyesi Uğur Ok, "Suruç'un 9. yılına giderken mücadeleleri birleştirmemiz, adalet mücadelelerini yan yana getirmemiz gerek. Kimsenin tek başına kazanacağı bir adalet mücadelesi yok. Ancak birleşerek, faşizme karşı ortak bir mücadele geliştirerek kazanabiliriz" çağrısı yaptı.
Kobanê'yi yeniden inşa etmek, Gezi direnişinin çocuklarını Rojava Devrimiyle buluşturmak için Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun (SGDF), "Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyası kapsamında yola çıkan ve mola verdikleri Urfa Suruç'taki Amara Kültür Merkezinde 33 düş yolcusunun bizden koparılıp alınmasının üzerinden 9 yıl geçti. DAİŞ-MİT-devlet ortaklığındaki katliam saldırısında onlarca kişi yaralandı.
Suruç'un ardından Ankara, Antep, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, havalimanı katliamları yaşandı. Katliam davalarının mahkemelerinde göstermelik yargılamalarla asıl failler korunurken 9 yıldır birleşik mücadele ısrarıyla sokaklara dökülenler hesap sorma iradesini koruyor.
FAŞİZME KARŞI ORTAK MÜCADELEYLE KAZANABİLİRİZ
Katliamın 9. yılına girerken, Suruç'ta yaralanan, Ankara ve havalimanı katliamlarının tanığı olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi (PM) üyesi Uğur Ok ile Kobanê inşa kampanyasını, katliamın amacını, adalet mücadelesinin hangi zeminde ve nasıl yürütüleceğini konuştuk. Bu toprakların katliamların olduğu kadar adalet mücadelelerinin de tarihini barındırdığını kaydeden Ok, "Kimsenin tek başına kazanacağı bir adalet mücadelesi yok. Ancak birleşerek, faşizme karşı ortak bir mücadele geliştirerek kazanabiliriz" çağrısı yaptı.
Ok'un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
ESAS HEDEF İKİ MÜCADELE DİNAMİĞİNİ BULUŞTURMAKTI
Suruç katliamının 9. yılındayız. Okurlarımız için Suruç'a gidiş nedeninizi, Kobanê inşa kampanyasının nasıl ve neden örgütlendiğini ve 9 yıllık adalet mücadelesini kısaca aktarabilir misiniz?
Suruç kampanyası, 2015 yılında IŞİD barbarlığına karşı savunulmuş; bu savaşta yakılıp yıkılmış, yerle bir edilmiş Kobanê'yi yeniden inşa etmek, Gezi direnişinin gençliğini Kobanê'de direnen, mücadele yürüten halklarımızla buluşturmak için yapılmıştı. Esas hedef iki mücadele dinamiğini buluşturmaktı. '68 gençlik hareketi ruhunun bu topraklardaki tarihsel birikiminin bu koşullarda yeniden oluşturmasıydı. Kobanê işgal edilmeden önce de gündemdeydi, Şengal'de bir IŞİD saldırısı vardı. Orayla başlayan Kobanê'yle doruğa ulaşan bir mücadele vardı Türkiye-Kuzey Kürdistan topraklarında; Gezi'yle politikleşmiş, sokakta direnmiş, mücadele yürütmüş gençlik bakımından önemli bir ilgi odağıydı. SGDF saflarında bir dönem mücadele yürüten gençlerin de olduğu bir sürü genç Kobanê direnişine katıldı, hayatını kaybetti. Gittiler, mücadele ettiler, direndiler; kimileri yaralandı, kimileri şehit düştü...
GEZİ VE KOBANÊ DİRENİŞİNİ BİRLEŞTİRMEK İÇİN YOLA ÇIKTIK
Gençlik bakımından Gezi ve Kobanê iç içe geçen iki direniş, mücadele anıydı. Bu iki anı birleştirmek için Kobanê'ye gitmek istedik. Bir kentin inşasına katılmak, değişik etkinlikler yapmak istedik. İki aya yakın bir kampanya süreci yürüttük. Kampanya ciddi ilgi gördü. Nihayetinde Karadeniz'den Ege'ye, İç Anadolu'dan Kuzey Marmara'ya aynı zamanda Kuzey Kürdistan'ın değişik kentlerinden de bir sürü genç Suruç'a geldi ve karşıya geçmek için buluştu. İşlemler yapılırken de herkesin bildiği gibi katliam gerçekleşti. Dolaysıyla, Suruç baştan itibaren bir kardeşlik köprüsü ve iki hareketin, Türkiye ve Kürdistan bakımından simgesel iki şeyin buluşması biçiminde gerçekleşti.
İkincisi, orada çok farklı siyasal kesimlerden gençler, değişik toplumsal kesimlerden insanlar buluştu. Aynı zamanda gençlik eylemi etrafında bir halklar mozaiği buluşması oldu. Dolaysıyla, Suruç aslında katliamdan bağımsız olarak bir mücadele, değişik devrimci mücadeleci dinamiklerinin buluşma anı olarak şekillendi. Kitle katliamıyla da birleşince sonraki süreçte adalet mücadelesinin çok güçlü bir zemini haline geldi. Suruç için adalet mücadelesinin bu kadar geniş toplumsal kesimlerde karşılık bulması biraz bu zeminden de beslenmiş oldu.
Sadece oraya giden bir grup genç, "Bunlar iyi gençlerdi, oraya gittiler katliama uğradılar" basitliğinde değil, mücadele eden, direnen kesimleri buluşturması bakımından da bir özgünlüğü vardı. Tıpkı 10 Ekim gibi bir adalet mücadelesinin önemli unsuru oldu. Suruç için adalet mücadelesindeki rolü baştan böyle şekillendi.
SURUÇ'LA DEVLET YENİ DÖNEMDE GİRDİĞİ ÇİZGİYİ YANSITIYORDU
2015 yılında Çöktürme Planı'nın hayata geçirilmesiyle art arda katliamlar gerçekleşti. Peki bu katliamların ardından adalet mücadelesi hangi zeminde ve nasıl yürütülmeli?
Suruç katliamının ardından Kürt sorununun demokratik çözümü ekseninde Ankara'da bir barış mitingi düzenlendi. Suruç'la zaten devlet yeni dönemde girdiği çizgiyi yansıtıyordu. 10 Ekim daha üst düzeyde, sosyalist gençliğe dönük değil tüm toplumsal kesimlere genişlettiği bir katliam saldırısı olarak yaşandı.
BU TOPRAKLARDA FAŞİZME KARŞI DİRENİŞ ÇOK GÜÇLÜ YAŞANDI
Türkiye'de adalet mücadelesi ne Suruç'la ne de 10 Ekim'le başladı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri katliamlar yaşandı; Kürt, Rum halkımıza yönelik, komünistlere yönelik katliamlar. Dolaysıyla, 1970'lerden 90'lara adalet mücadelesi örnekleri ile dolu. Bu topraklar faşist terör, baskı ve zulmün çok güçlü yaşandığı, buna karşı direnişin de çok güçlü yaşandığı topraklar. Değişik toplumsal kesimlerde simgeleşen çok güçlü bir adalet mücadelesi hafızası var.
Örneğin Suruç katliamından önce kadın katliamlarına karşı yürütülen adalet mücadelesi var. Suruç, Ankara katliamı için adalet mücadelesi kendisini böyle bir zeminden, deneyim bütünlüğünden besliyor. Ondandır ki, "Suruç için adalet herkes için adalet" şiarı, her kesimin kendini gördüğü bir şekilde ortaya kondu. Yeri geldi Roboskî için, yeri geldi Ankara için, yeri geldi Sivas için, yeri geldi katledilen trans kadın için oldu. Suruç ve Ankara katliamı bu topraklarda adalet mücadelesinin birleştiği, büyüdüğü bir zemin haline geldi. Bu tip adalet mücadelelerinin ortaklaşması ve gelişmesi ihtiyacı kendini gösterdi.
ADALET MÜCADELELERİNDEN YOL VE YÖNTEM ÇIKARMALIYIZ
2015'ten itibaren ciddi kitle katliamları serisi gelişti; Ankara, Antep, havalimanı, Sultanahmet, İstiklal Caddesi. Kitle katliamlarıyla toplumun korkutulduğu, kitle mücadelesinin geriye çekilmek istendiği bir iklim yaratıldı. Mücadelenin bir ayağı olarak adalet mücadelesi önemli bir rol oynadı ve oynuyor. Fakat bunların birleştirilmesi ve geliştirilmesi gerekiyor. Suruç için adalet mücadelesi bazı bakımlardan bu rolü oynadı, oynuyor. Özellikle de mahkeme salonları, yıl dönümü mücadelesi ve oturma eylemleri önemli bir mevzi. Ama bu yetmez. Çünkü bu ülkede adalet mücadelesi, faşizme karşı mücadele olarak gelişiyor. Buna, istersek adalet mücadelesi taleplerinden, istersek devletin reaksiyonu olarak bakalım. Her yıl dönümü eyleminin devletin büyük saldırganlığıyla karşılaşması, gözaltı ve tutuklamaların gerçekleşmesi bunu gösteriyor. Ya da Ankara ve Suruç katliamı davasının bu kadar uzun sürmesi, gerçek sorumluların açığa çıkarılıp cezalandırılmamasında devletin rolünün sümen altı edilmesi, mücadelenin ortaklaşmasına ne kadar ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Cumartesi Annelerinin mücadelesi bu topraklardaki adalet mücadelesinin örneği. Suruç ve Ankara da böyle. Suruç'un 9. yılına giderken mücadeleleri birleştirmemiz, adalet mücadelelerini yan yana getirmemiz gerek. Kimsenin tek başına kazanacağı bir adalet mücadelesi yok. Ancak birleşerek, faşizme karşı ortak bir mücadele geliştirerek kazanabiliriz.