22 Kasım 2024 Cuma

Suphilerin katledilişi

28 Ocak, Mustafa Suphi ve 15 yoldaşının katlinin 99. yıldönümü. Yaklaşık yüzyıl önce, milliyetçi burjuvazi, komünist önderleri toptan katletti. Kemalist burjuvazinin bu katliamı, temel bir etken olarak sonraki süreci etkiledi.

28 Ocak, Mustafa Suphi ve 15 yoldaşının katlinin 99. yıldönümü.

Yaklaşık yüzyıl önce, milliyetçi burjuvazi, komünist önderleri toptan katletti. Kemalist burjuvazinin bu katliamı, temel bir etken olarak sonraki süreci etkiledi.

Dönem, Ekim Devrimi'yle proleter devrimlerin açılış zamanıydı. Ekim, sömürge ulusların kurtuluş devrimlerinin de önünü açmıştı.

Anadolu ve Mezopotamya'da, devrimci Rusya'da, TKP'yi meydana getirecek örgütler coşkulu ve özgüvenliydiler. İşgale karşı savaşmak için, güçlerini tek partide birleştirdiler. Suphi TKP'si, savaş esirlerinden kurulacak askeri gücü de işgale karşı ama kendi önderliği altında savaştırmayı planlıyordu.

Kemalistler, Ankara hükümetinde hakim olsalar da, parlamentodaki hakimiyeti muhalefetsiz kesinlikte değildi.

Kemalistler, burjuva modernizminin temsilcileri olarak, işgali geri püskürtmenin dönemecinde, kendilerine rakip olabilecek en mücadeleci güçleri sert ve katliamcı tarzda tasfiyeye giriştiler.

Çerkez Ethem ve Yeşil Ordu-Kuvayi Seyyare, Yunan işgaline karşı direnişin en önünde ve Kemalistlerden daha etkiliydi. Kemalistler iki ordunun kıskacına alarak Ethem ve güçlerini-çatışmadan- tasfiye ettiler.

Komünistler, burjuva milliyetçilerinin gelecekteki rakipleri ve kapitalizme karşı mücadelenin temsilcileriydi. Kemalistler, burjuva sınıf kini ve İttihatçı militarist deneyimleriyle, TKP önderlerini de, vakit kaybetmeden ve savaş alanına yaklaştırmadan katlettiler.

Suphi'lerin katlinden bir buçuk ay sonra sakallı Nureddin Paşa komutasında merkez ordusunu, Topal Osman ve çetelerini Koçgiri Kürt isyancıları üzerine göndererek kitlesel katliamla isyanı tasfiye ettiler.

Tüm bunlar, Ocak'tan Mart'a aynı zamana denk geldi, Çünkü, işgal geri püskürtülürken, savaşçı Ethem'e de, savaşacak TKP'ye de, özerklik isteyen Kürtlere de tahammül edilemez, rakipsiz iktidar olmanın imtiyazı paylaşılamazdı. Burjuva despotik diktatörce tavrı, üç saldırganlığı ardarda yaparak, Kemalist burjuvazinin engelsiz diktatörlüğünü sağlama aldı.

Suphi ve arkadaşlarının katli, Kemalist burjuvazinin, işçi ve ezilenlerin komünist ve devrimci örgütlerinin kendilerinden bağımsızca örgütlenmelerine de nasıl karşı devrimci şiddet ve yasak uygulayacağının acı ve ağır örneği oldu. Fakat bununla kalmadı.

Sonraki süreçte, Kemalist burjuvazinin nasıl bir diktatörlük kuracağının da öncü depremi oldu.

Yol arkadaşlarını, muhalif gruplaşma yapıyorlar diye elimine eden Kemalistler, engelsiz iktidarını, muhalefetsiz diktatörlüğü kurarlarken, 1923'te cumhuriyet ilanıyla ambalajlayarak satmaktan da geri durmadılar.

1925 Takriri-i Sükun yasası, İstiklal Mahkemeleri'nin ilanı, 1925'ten 1938'e soykırımcı katliamlarla Kürtlerin bastırılması, Kemalistlerin diktatörlüğü faşist karektere büründürmesinin göstergeleri oldu. Buna grev ve örgütlenme yasakları ile grevci işçileri öldürme, zor yoluyla grevleri bastırma eşlik etti. TKP uzalaşıcı bir çizgi izlese de, yönetici ve üyeleri Kemalist diktatörlük tarafından zindana atıldı ve işkencelerden geçirildi.

Sonuçta, faşizme evrilen, komünist ve devrimci hareketin, kök kurutulması değilse bile, baskı ve milliyetçi şartlandırma yoluyla çoraklaştırıldığı, onyıllar yaşandı.

Eğer bu onyıllarda, Kürt isyanlarını bir tarafta tutarsak, Türk işçi sınıfı ve ezilenleri mücadele çoraklığı yaşadıysa, Suphilerin katlinin yarattığı gözdağı ve kaybın önderlik boşluğunun temel bir rolü oldu. Dahası, Kemalistlerin, milliyetçi şartlandırmayla kitleleri zehirlemesi ise diğer temel rolü oynadı.

Acı verici dersi, bugün de öğrenemeyenler, Kemalizm mirasını sosyalizm adına savunmaktan, Erdoğan faşizminin Rojava devrimini ezmek isteyen acımasız işgalci savaşını seyrederek uzlaşmaktan geri durmuyorlar. Bununla yetinmeyip, Suriye'nin milliyetçi burjuva rejimini destekleyebiliyorlar.

Suphileri, Kemalistlerin soykırımcı savaş ağası Topal Osman'a bağlı Yahya Kahya'nın çetesi katletti. Ama elbette bu çeteyi seferber eden Topal Osman, yalnız başına değildi. Yöneten güç, Mustafa Kemal-Karabekir ve arkadaşlarıydı.

Yahya Kahya'nın eski İttihatçı olması, Enver Paşa'nın son ortaya çıkan mektubunda "benim için öldürdüler" demesi katliamdan duyduğu memnuniyeti, katilin eski İttihatçı olmasından kendisine pay çıkarması anlamına geliyor.

Oysa Suphileri katledildiği gün M. Kemal'in katil Kahya'ya çektiği "vatanperverâne hissiyat ve temennilerinize teşekkür ederim" şeklinde kısa telgrafı, emri verenin kendisi olduğunu kanıtlıyor. Ayrıca, Karabekir'le yazışmaları, Halil N. Berktay'ın olayın Ankara'dan gelen şifreli bir telgrafla emredildiğini ve şifreyi çözmüş subayla sonraları tesadüfen tanıştığını söylemesi de bunun kanıtı.

Suphiler ve acı deneyimin dersleri yolumuzu aydınlatsın!