Sultanbeyli'de işçiler göz göre göre katledildi
Üç işçinin yanarak katledildiği iş cinayetinde, işçilerden en küçüğü Fırat Karadağ'ın ise yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Açlık sınırı altında çalıştırılan işçilerin kaldığı koşullar herhangi bir denetimden de geçmediği için katliam göz göre göre geldi.
İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde İsmet Kama'nın sahibi olduğu Tube Çelik Yapı Proje Geliştirme taşeron şirketinin çelik imalathanesinin hemen yanı başındaki konteynerde sobadan kaynaklı çıkan yangında beş işçiden üçü göz göre göre katledildi.
İBB'den Rönesans'a kadar birçok yere iş yapan taşeron şirketin sahibi Kama gözaltına alınıp serbest bırakılırken, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi'nin Yara ve Yanık Tedavi Merkezi'ne ağır yaralı olarak kaldırılan işçilerden Ahmet Kama, yanık servisinde tedaviye alındı. Vücudunda yüzde 37 yanık meydana gelen henüz 18 yaşındaki Fırat Karadağ'ın yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi sürüyor.
KAMA: BÜYÜK BİR PATLAMA SESİNE UYANDIM
ANF'den Zeynep Kuray'a konuşan ağır yaralanan işçilerden Ahmet Kama, bir işçi arkadaşlarının sabah sobayı tinerle yakmaya çalışırken kazanın meydana geldiğini anlattı. Yüzü, kolları ve vücudunun çeşitli yerleri yanan 27 yaşındaki Ahmet Kama'nın Yanık ve Yara Tedavi Merkezi'nde tedavisi sürüyor. Konuşmakta zorluk çeken Kama, imalathanede cumartesi günü çalışmaya başladığını, iş yerinin sahibi İsmet Kama'nın amcaoğlu olduğuna dikkat çekti. İşe başlar başlamaz iş kazasının meydana geldiğini anlatan Kama, "5 kişi kaldığımız konteynerin ortasında sobada tiner de vardı. Akşam hava çok soğuk olduğu için sobayı yakıyorduk. Pazartesi sabahı saat 06.20 civarında büyük bir patlama sesiyle kalktım. Göz gözü görmüyordu, karanlıktı ve her yer duman içindeydi. Zar zor el yordamıyla konteynerden çıkabildim" dedi.
'SOBAYI YAKMAYA ÇALIŞIRKEN PATLAMA OLDU'
Hayatını kaybeden üç işçiden birinin mülteci olduğunu, diğer ikisinin ise köylüleri olduğunu belirten Kama, işe yeni başladığı için henüz sigortasının başlatılmadığını, ayda 18-19 bin lira maaşa anlaştığını söyledi.
FIRAT KARADAĞ'IN YAŞAM MÜCADELESİ SÜRÜYOR
İşçilerden en küçüğü Fırat Karadağ ise ağır yaralı olarak getirildiği Yanık ve Yara Tedavi Merkezi'nin yoğun bakımında yaşam mücadelesi veriyor. Hastaneye getirildiğinde bilinci açık olan Karadağ'ın durumu saatler geçtikçe ağırlaşmaya başladı. Haberi alır almaz hastaneye gelen babası Cemal ve akrabalarını bilgilendiren doktor, Fırat'ın vücudunda yüzde 37 yanık oluştuğunu, yanan kısımlar arasında akciğerlerinin de olduğunu ve durumunun ağır olduğunu aktardı.
BABA KARADAĞ: KÖYLÜMÜZÜN İŞ YERİ OLDUĞU İÇİN GÜVENDİM
Ameliyata girecek oğlunu yoğun bakımın camından görebilen baba Cemal Karadağ, Fırat'ın 2 ay önce memleketleri Iğdır'a bağlı Halefi ilçesinden İstanbul'a çalışmaya geldiğini anlattı. Oğlunun çalıştığı çelik imalathanesinin sahibinin köylüleri olduğunu belirten Karadağ, "Fırat 4 çocuğumun en büyüğü. Yeni 18 yaşına girmişti. Gitmemesi için çok uğraştım ama dinlemedi. Arkadaşlarım gitti, ben de gideceğim İstanbul'a dedi. Ben de köylümüzün işyeri olduğu için güvendim. Ona bir şey olabileceğini hiç düşünmedim. En son üç gün önce telefonla konuştuk, bir arkadaşının numarasını istedi. 15 bin lira maaş alıyordu" ifadelerini kullandı.
'ORADA YANARAK ÖLDÜLER'
İş cinayetiyle hayatını kaybeden üç işçiden ikisinin akrabaları olduğuna işaret eden Karadağ, "O çocuklar orada yanarak öldü" dedi.
'HASTANEYE GETİRİLDİĞİNDE SIRTINA PLASTİKLER YAPIŞMIŞTI'
İstanbul'da inşaat işçiliği yapan Fırat Karadağ'ın kuzeni Ahmet Karadağ ise iş kazasının göz göre göre geldiğini vurguladı. Fırat ve diğer işçilerin tiner ve boyaların olduğu atölyenin bulunduğu noktada kaldığına dikkat çeken Karadağ, "Hayvanların bile kalamayacağı baraka tarzı bir konteynerde tutuluyorlardı. Sabah işçilerden biri sobayı tinerle yakmaya çalışırken patlama olmuş. Tinerle sobayı yakmaya çalışan kişi zaten atlayarak hayatını kaybetmiş, diğer ikisi de uykuda yakalanmış. Fırat ise kaçmaya çalışırken her yeri yanmış. Hastaneye getirildiğinde konteynerlerin eriyen plastik parçaları sırtına yapışmıştı. Yani kimyasal yanıcı maddenin bulunduğu bir konteynerde sobanın ne işi var? Tinerin orada ne işi var? Sonuçta hepsi genç ve tecrübeleri yok" diye tepki gösterdi.
'ÇALIŞMAYA BAŞLADIĞINDA REŞİT DEĞİLDİ'
2-3 aydır çelik imalathanesinde çalışan Fırat'ın 27 Aralık 2023 tarihinde 18 yaşında olduğunu belirten Karadağ, "Şimdi baktık, sigortalı gözüküyor ama bu çocuk işe başladığı zaman reşit bile değildi demek ki, sigortasız çalışıyordu. Belki de iş kazası olduktan sonra sigortalı yapıldı, onu da bilmiyoruz" dedi.
'BIRAKIN SOBAYI, SİGARA İÇMEK BİLE YASAK'
Fırat Karadağ'ın ailesini hastanede yalnız bırakmayan DİSK'e bağlı Dev Yapı-İş Sekreteri Nihat Demir de iş kazasının göz göre göre geldiğini vurguladı. Her iş cinayetinin politik olduğunu kaydeden Demir, yine işçi sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanmadığı ve denetlenmeyen bir iş yeri ile karşı karşıya olduklarına işaret etti. Taşeron sisteminin zaten işçi güvenliği için büyük bir sorun teşkil ettiğini hatırlatan Demir, genel olarak iş güvenliği uzmanlarının iş sağlığı ve güvenliğini alamadıklarına, almak istediklerinde ise kapı dışarı edildiklerine dikkat çekti.
'ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NE İŞ YAPIYOR'
Çelik imalathanesinde yaşanan iş cinayetlerinin ise ihmal nedeniyle meydana geldiğine işaret eden Demir, şöyle konuştu: "Bu küçük bir taşeron firma ve çeşitli yerlere iş yapıyor. Buranın sahibi de mühendis ve çoğunlukla da kendi köylülerini, akrabalarını imalathanesinde çalıştırıyor. Bir kere tiner, boya ve kimyasal maddenin olduğu böylesi bir imalathanede konteyner kurmak, içine soba koymak büyük bir ihmalkarlık. Böyle imalathanelerde bırakın sobayı, sigara bile içmek yasak ve tehlikelidir. Bu çocuklar gurbetten gelmiş, evleri yok, baraka gibi bir yerde kalıyorlar. Sabaha karşı üşüyüp hemen ısınmak için de sobayı tinerle yakmaya çalışıyorlar. Ama bu durum önlenebilirdi. Çünkü işçilerin uyuduğu yer denetime tabi tutulmalıydı. Burada suç sadece taşeronda değil, sorun denetleme mekanizmasının olmamasında. Devlet nerede? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ülkede ne iş yapıyor? İşçinin hiçbir değeri yok. Kaçıncı yüzyıldayız, hala işçiler küçücük bir barakada kalabiliyorlar."